Şeherde adım adım - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Poli

Şeherde adım adım

Lefkoşa SokaklarıLefkoşa Sokakları

Bir şehirde yaşamaktasınız…

Sokaklar, caddeler, okullar, parklar… Siz de onların bir parçasısınız…

Alıp başınızı gidersiniz…

Sizden sonra ayakta o şehir kalır…

Aylardan Nisan,

Toprakta yağmur kokusu,


Parçalı bulutlu bir havada yine Lefkoşa sokaklarındaydık.

Daha önce bıraktığımız sokak Turgut Reis Sokaktı ki Bodamyalı Sokağına uzanır.

Bu sokağın bir ucu Toros, bir ucu Abdi Çavuş’la kesişir.

Başka sokaklarda olduğu gibi bu sokakta da bir evin yeniden restore edildiğini görünce, bu heyecanın yaygınlaşacağı umuduna kapıldık.

Restore edilen evde çalışan inşaat işçileri Kürt’dü, biraz kendi sorunlarından bahsettik.

Yaşadıkları bölgelerde 1990 yılında bütün köyler tarumar olmuştu şimdi tekmil bütün şehirler.

Onlar başka nedenlerle terk etmişlerdi yaşadıkları yerleri, Lefkoşalılar başka nedenlerle.

Biraz dertleştikten sonra yolumuza devam ettik…

 Bodamyalı Sokaktan Abdi Çavuşa giderken görkemli köşklü bir ev vardır.

Daha önce bahsettiğimiz gibi bu evde 60 ve 70’li yıllarda değerli dostlarımız Hüseyin ve Kadir Kaba kalıyorlardı.

Ev, iki adresi kucaklıyordu hem Bodamyalı hem de Avni Efendi Sokağını.

Orada oturan birkaç yerli insanın evin sahipleri ile aile olduklarını öğrendik ki,

Avni Efendi İstanbul’dan gelen bir yönetici imiş nesli bugün Kıbrıs’ta da sürüp gitmekte.

Adı verilmiş sokağa.

Köşklü evin Avni Efendi Sokağa kıvrılan köşesi Andız Dayının kahvesine bakmaktaydı bir zaman.

Erdal, Oral ve Sonal Andızların babası.

Sağı solu gördükçe hatıralarla birlikte yürüyordum.

Hatıraların kimi silik sönük siyah beyaz parazitli filmler gibi,

Kimileri de canlıydı.

[images_grid auto_slide=”no” auto_duration=”1″ cols=”three” lightbox=”no” source=”media: 124510,124509,124508,124507,124506,124505″][/images_grid]

Lise yıllarında o sokakları çok arşınlamıştık,

Kimi zaman bisikletin lastiği patlar,

O haldeyken yaya ta Köse’ye kadar gider,

Patlak lastiğin yapıştırılması için biraz orada oyalanır,

Uyarsa Mehmet Ali Dayıdan mahallebi yer,

Ve tekrar gideceğimiz yere giderdik.

[newsbox title=”Poli 279″ display=”tag” tag=”279″ number_of_posts=”3″ sub_categories=”no” show_more=”no” post_type=”post”]

Surlar içinde oturan Kız Liseli öğrencilerin de en çok kullandıkları yollardan biriydi buraları.

Siyah önlükleri, beyaz çorap ve yakaları ile Lefkoşa sokaklarını süslerlerdi.

Avni Efendi Sokak, Alaybey Sokağa kadar uzanır.

Bu sokağın içinde Pastırmacıoğlu ailesi de kalırdı.

Hafızam beni yanıltmıyorsa,

Bu sokak içinde bulunan bir açıklıkta ipe asılmış pastırmalar güneşe çıkarılırdı.

Özkan ve Erkan Pastırmacıoğlu’ları gibi iki bilinen Lefkoşalı da bu ailedendi ve dönemin iki yakışıklı genci Mücahitliklerini bandoda yapmışlardı.

Müzik dünyamızın iki önemli ismi olan iki kardeş, hâlâ bu sanatları ile uğraşmaktadırlar.

Avni Efendi’den Alaybey’e doğru ilerlerken sol taraftaki beton binalar bir zamanlar Poliklinik olarak kullanılmaktaydı.

Ortaokul yıllarında bu kliniğin devamlı hastalarından olduğumdan,

Balık yağı denilen ilacın tatsız kokusu hâlâ hafızamdadır.

Ancak bina sadece klinik olarak kullanılmıyor, birçok aile burada daire tutup oturuyordu.

Ahmet Cavit An ve ailesi bunlardan biriydi.

Kim bilir bir zamanlar bu büyük alan bahçelikti ve içinde çeşitli ağaçlar ve su kuyuları bulunmaktaydı.

Vakit öğleyi bulduğunda sıra Avni Efendi Sokaktan ilk sağa sapıldığında karşımıza çıkan Ali Ruhi Sokağa gelmişti.

Osmanlı döneminde yöneticilik yapan Ali Ruhi Efendinin adına bu sokakta bulunan bir çeşme bulunuyor.

Laleli Cami’nin kapısı da bu sokağa açılır.

Minaresi tombul.

Bazı cumbalı, hanaylı evlerin durumu kötü görünen bu sokağın Abdi Çavuş’a çıkan kısmı oldukça dar.

Arabaların zor girip çıktığı anlaşılırken,

Bu daracık sokakların atlı arabalara uygun şekilde yapıldıklarını söylemek mümkün.

Sokağın ortasında Bodamyalı’ya uzanan sokakta dostumuz Şener Levent’in annesi oturmaktaydı.

Şener Levent’in Moskova’dan geldiği yıllarda bu eve girip çıkmışlığımız olmuştu.

Ali Ruhi Efendi sokaktayken bu adı sokağa verilen bu şahsiyet ve Laleli Cami hakkında kısa bir bilgi verelim.

Akdeniz Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Enes Kavalçan’ın “Kıbrıslı Ali Ruhi Efendi ve Kıbrıs’taki İmar Faaliyetleri” başlığı altında çeşitli kaynaklara atfen yaptığı çalışmasında Ali Ruhi Efendinin bir Kıbrıslı olduğu ve Girne’ye bağlı Gambilli (Hisarköy) köyünde doğup büyüdüğü belirtiliyor.

  1. Mamhud döneminde Muhassıllığa getirilen Ali Ruhi Efendinin Kıbrıs için birçok eseri bulunuyor.

1826’dan 1831 yılına kadar Kıbrıs Muhassılı olan Ali Ruhi Efendinin çalışmalarından memnun olan Babıali’nin, onun görevini uzattığı söylenir.

Laleli Camii Ali Ruhi Efendinin kendi adına kurduğu vakfa aitti.

Önceleri bir şapel olan ibadet yerinin daha sonra Camiye çevrildiği belirtilmekte.

Çeşme de bu caminin içinde bulunuyor…

Günümüzde bir bardak suyun parayla satıldığını düşünce,

Eskiden insanların ne kadar güzel yürek taşıdıklarını düşünmeden edemiyor insan…

Dört sokağa yaptığım ziyaret bitmişti.

Sokaklarda ne seyyar satıcılar vardı,

Ne köy ve kasabalardan gelen insanlar.

Ancak kerpiç duvarlar aynı kerpiç duvarlardı,

Köşkler aynı köşkler,

Pencereler, kapılar aynı pencere ve kapılardı.

Bazı evlerin kapıları zincirlenmiş gındırık durmakta,

Bazı evlerin tavanları çökmüş yalvarır gibi bakmaktaydılar.

Kapıları sündürme ve geniş avlulara açılan bu evlerden nice hayatlar gelip geçmişti hepsinde ayrı bir hikaye.

Ali Ruhi Efendi Sokağının ortası Laleli Cami Sokağına bitişik.

Burası da bir sokak ama yüz metre bile yok.

Laleli Cami Sokağı, Avni Efendi Sokağı gibi Alaybey Sokağına uzanmakta.

Böyledir.

Sokaklar birbirlerine bağlıdır bu eski Venedik ve Osmanlı kentinde.

Kimisi birbirine paralel,

Kimisi dönüp dolaşıp diğerine bağlanmakta.

Kollarını birbirine kavuşturmuş insan zinciri gibi.

Kapılar, pencereler, damlar birbirine kardeş.

Yüzyıllarca böyle durmuşlar,

İç içe, yan yana.

Ve yüzyıllarca aynı kaderi paylaşmışlar,

Acısıyla tatlısıyla…

Şu satırlarla bitirelim:

Bir fidan dikersiniz…

Fidan büyür, dallanıp yapraklanır…

An gelir göçüp gidersiniz, geriye o ağaç kalır…

Bir ev yaparsınız… Sıcacık… Sündürmeli hanaylı…

Mutfağı, bahçesi, ahşap kapısı, cumbalı hanayı sizi anlatır…

Alıp başınızı gidersiniz, geriye o ev kalır…

Bir şehirde yaşamaktasınız…

Sokaklar, caddeler, okullar, parklar… Siz de onların bir parçasısınız…

Alıp başınızı gidersiniz…

Sizden sonra ayakta o şehir kalır…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar