Savaş yaşamış kentlerde mekanın kavramsal değişimi ve duygu geçişleri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Savaş yaşamış kentlerde mekanın kavramsal değişimi ve duygu geçişleri

lefkoşa
Eliz Erdenizci
Uğur Ulaş Dağlı

İçinde bulunduğumuz bu dönemde sorgulanması gereken bir olgu ise çatışma / savaş yaşamış, ayrıştırılmış, terkedilmiş, bölünmüş, küstürülmüş kentlerde yaşama zorlanan insanların yaşadıkları mekanlarla arasındaki duygu ilişkileri olmalıdır.

Şöyle ki; çatışmalar / savaşlar sonucunda toplumlarda, yerinden edilme kaygısı, sabit olamama korkusu gibi bir çok duygu karmaşası ortaya çıkmaktadır. Buna paralel, korunma iç güdüsüyle örülen ‘duvarlar’, biz ve onlar ayrımı yaparak, fiziksel ve zihinsel sınırlandırmaları beraberinde getirmekte, mekanı bir çatışma haline dönüştürmektedir. Bölünme, yıkım ve terk edilmişlik sonucu ortaya çıkan boş alanlar, uzlaşmazlığın bir nevi mimariye ve mekana dokunuşu olarak adlandırabilir.


Toprakların, evlerin ve çevrelerinin, çatışma halinde sosyal anlamlarını yitirip radikal değişimlerle yeni anlamlara bürünmesi, bütünlüğün köklü bir şekilde kaybolmasına neden olmaktadır. Yaşadığımız coğrafyada her geçen gün artmakta olan çatışma, göç, savaş ve türlü anlaşmazlıklar, insanların kimliklerinin, sosyal ilişkilerinin kaybına sebep olmaktadır. Özellikle, çatışma sonucu yerinden edilmiş insanların deneyimledikleri yeni mekanlar, alışılmış yaşamlarının aksine, onları geçmiş ve bugünün duygu karmaşası içerisine sürüklemektedir.

Çatışmanın izlerini barındıran, yara almış ve bölünmüş kentler ise siyasetin fiziki niteliklerini ortaya koyan ürünler haline gelmektedir. (Piquard & Swenarton, 2011)

SAVAŞ SONRASI KIBRISLILARIN MEKAN İLE İLİŞKİLİ DUYGU HARİTASI

1974 savaşı sonrasında politik bir karmaşa içerisinde olan, bölünmüş statüsünü en acımasız şekilde koruyan adamızda birçok çöküşün izleri, duygu coğrafyasında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Birçok kişi yaşamını, sınıra, tellere bakarak geçirmekte; evleri ise savaşın ve politik çatışmanın izlerini taşıyan manzaraya bakmaktadır. Yael Navaro, adada sınırın tamamen kapalı olduğu dönemlerde, Kıbrıslı Türklerle yaptığı etnografik çalışmada durumu şöyle açıklamaktadır: ‘terkedilmiş, atıl halde olan mekanlar ve birçok nesne, insanlarda hüzünlü ve melankolik bir his uyandırmaktadır’ (Navaro, 2012).

Teller, sınırlar, sembolik olarak şiddet ve çatışmayı sürekli göz önünde tutmakta, insanların kendi topraklarında veya evinde tutsak olma duygusunu güçlendirmektedir. Bu örneğe en uygun Maraş ve Maraşlıların travmasıdır. Çünkü adada tek kalan ve halen ulaşılmayan yer Maraş’tır. Çatışmanın / savaşın getirisi olan travmatik olaylarla, her an yerinden edilme korkusu, güven hissiyatını ve yere bağlılığı yok etmektedir. Savaşın ve çatışmanın getirdiği maddi hasarın ötesinde, yapılı çevrelerin, evin ve kolektif yaşam biçiminin kaybolması duygusal anlamda insanları çöküntüye uğratmaktadır. Tüm bu savaş / çatışma sonrası yaşanan ruh hali, Kıbrıs Türkler ve Kıbrıslı Rumların üzerinde de görülmüştür / görülmektedir.

 

KUZEY KIBRIS’TA MEKAN DÖNÜŞÜMLERİ

Tarihsel geçmişine baktığımızda, Kıbrıs adasında siyasi dönüşümlerle şekillenen mekanların, birçok insan için duygusal travmalara sebep olduğunu öğrenmişizdir. 1974 yılı, ada genelinde sadece çevrenin yıkım ve zararına sebep vermemiş, aynı zamanda askeri bölgelerin, izleme kulelerinin, boş alanların, çeşitli barikatların, yasak ve ara bölgelerin oluşumuna da etken olmuştur. Bu değişimler, kentlerde, fiziksel ve sosyal kopukluklara, bütüncül algının yok olmasına neden olup, iki toplum arasındaki ayrımı güçlendirmiştir. Teller, duvarlar ve askeri birlikler, ‘ayrımın’ günlük hayatta hem soyut, hem de somut halini görünür kılmış; ülkenin kentsel dokusunda dengesizliklere ve parçalanmalara yol açmıştır.

Bir topluluğa aidiyeti zayıflatmak; bölücü duvarlar ve tellerle, insanlar ve ideolojilerin farklı olunduğuna inandırmak; farklılıklar yüzünden endişeler ve öteki korkusundan dolayı gidilemeyen bölgeler, ciddi şekilde kişilerin çevre ve bağlamla olan ilişkilerini etkilemiştir.

 

Birçok kent gibi, savaşın izlerini ağır şekilde taşıyan Mağusa da, adanın bölünmesinin ardından, güçlü statüsünü kaybetmiş ve farklı bölgelere ayrılmıştır. Savaşın en büyük hasarı, altın dönemin gözdesi olan Maraş olarak gösterilebilir. Savaş dönemi öncesi adanın en popüler turizm ve yerleşim alanı olarak bilinen ve bölünmenin ardından yok olmaya mahkum edilmiş, teller ardına alınıp bölgede yaşamın dondurulduğu Maraş, mevcut durumundan ötürü kentin sürekliliğine ve bütünlüğüne uzun süredir zarar vermektedir.

 

Tellerin ve sınırın yanında kalan Aşağı Maraş bölgesinde ise yıllarca, zorunlu göç akımını takiben, birçok Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ailelerin ikamet ettiği evlerde yaşamaya zorlanması ile bu evlerde yabancılık çekip, buraları kendilerine ait hissedememişler; geçmişin izlerini uzun süre silememişlerdir. Evler uzunca bir süre çatışma yeri olarak yaşamlarında yer almıştır / yer almaktadır. Çatışma / savaş sonrası işgal edilmiş ve başkasına ait mekanlarda yaşama zorlanma (zorunlu bir yerleşim) ile mekanlar, ortak hafızanın, hatıraların kaybolmasına ve tekrardan adlandırılıp yorumlanmasına neden olmuştur.

Yaşamlarını sürdürdükleri evlerden, yine döneceğim düşüncesiyle kaçıp buraya gelirken, kendilerini sınırlarla çevrilmiş, terkedilmiş mekanlarda bulmuşlar. Geçmişin hayali, mekanlara yabancı kalmalarına sebep olurken, belirsiz toplumsal ve politik dinamikler ise yaşadıkları mekanlarda güvensiz bir ortam yaratmaktaydı. Aslında, bu evler birçok göçmene savaşın ürünü olarak sunularak yeni hayatlar kurmak üzere verilse de, yuva kavramı yıllarca elde edilememiştir. Sahiplenememekle birlikte, bu bölgedeki evlere yerleştirilen Kıbrıslı Türkler için yuva kavramı hep hayallerde kalmış, geçmişe dönme isteği uzun süre etkisini sürdürmüştür. Geçmiş evin hayaliyle yaşam, mevcut mekanları yabancılaştırıp, psikolojik ve sosyal açıdan insanlar üzerinde büyük boyutta baskılar yaratmıştır. Bir yere ait olamama ve mekanın her an ayak altından kayıp gidecekmiş gibi oluşu, birçok göçmen için kaybetme hissini uzun süreler gündemde tutmuş, mekanın geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmasına neden olmuştur.

 

Son Söz

Politik çıkmaz ve belirsizliklerle geçirilen 43 yılın ardından, geçmişin izleriyle günün yaşanmışlığını harmanlayıp önümüze serilen mekanlar, hala çatışmacı ruhlarını taşımakta ve uzlaşmayı beklemektedirler…

 

NOT: Yazıda yer alan değerlendirmeler, Eliz Erdenizci’nin, U.U.Dağlı danışmanlığında yürüttüğü ‘‘Sensual and Spatial Formation of Migrant Homes: Narratives of Lived Experiences in Aşağı Maraş’’ adlı yüksek lisans tezinde Aşağı Maraş’ta yaşayan 15 kişi ile yaptığı derinlemesine anket çalışmasına dayanmaktadır.

Yazıda kullanılan görseller Richard Wainright ve Richard Collett’e aittir.

Kaynakça:

Boano, C. (2011). ‘Violent spaces’: production and reproduction of security and vulnerabilities. Journal of Architecture, 16 (1), pp. 37-55.

Erdenizci, E. (2016) Sensual and Spatial Formation of Migrant Homes: Narratives of Lived Experiences in Aşağı Maraş. (Unpublished Master Thesis) North Cyprus: Eastern Mediterranean University.

Navaro, Y. (2012) Kurmaca Mekan: Kuzey Kıbrıs’ın Duygu Coğrafyası. Koç University Press, İstanbul.

Piquard, B. & Swenarton, M. (2011). Learning from architecture and conflict. The Journal of Architecture, 16 (1), pp. 1-13.

Richard Wainwright Photography (2010). https://www.richwainwright.com/blog/foreign-assignments/borders-barriers-cyprus-the-buffer-zone/

Richard Collett Photography (2016).  https://www.travel-tramp.com/famagusta-abandoned-holiday-resort-cyprus/

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar