Hüzün müdür Aşk’ı hatırlatan?
Aşk ’mıdır hüznü doğuran?
Dudakları mühürleyip
Yürekleri dolduran…
…..
Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin?
Aşk dersin…
Sen dersin…
Ben dersin…
Sen, ben biter;
Biz dersin…
Gün gelir “Git” dersin.
Peki “Dur” kelimesinden haberdar değil misin?
Git demek kolay,
Dur diyebilecek kadar yürekli misin?
…..
Üstad Can Yücel’in yüreğinden dökülen,
Aşkın sonbaharını anlatan dizelerde saklı sevgiler.
Dalından koparılmış sevdalar gibi
Sararmış gülüşler gibi
Kurumuş umutlar saklı bahçelerde.
Eylül’ü hatırlatan yüreklerde
…..
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundan dı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sensizliğin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında
Yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hala
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
Cemal Süreyya
…..
Eylül’dü…
Hüzün’dü…
Sarı idi.