SABAHIN ÇİÇEK ÇOĞALTICILARI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

SABAHIN ÇİÇEK ÇOĞALTICILARI

Bedia BalsesBedia Balses

Arabalar geçip gidiyorlardı yanımdan

yüzleri kayıp, asık suratlı sürücüleriyle


göz gözü görmez bir dünyanın huzursuz pazartesinde

 

Haberlerde covid 19 vakaları  ve

dağılımları  verilirken

hızımla birlikte

direngenliğmin de vitesini düşürüyordum

 

güvensiz yolların kilit noktasında

trafik polisleri dikkatli radarlarıyla

yüksek sesle konuşabilmenin

hızını ölçüyorlardı

 

ve hala, ne güzel

selektör yakabiliyordu birbirlerine

dost sürücüler

polislere ve cezalara inat

metallerle gülümseyebilme ihtimalinde

çiçek ekmek

labirenler gibi uzuyordu trafikte gri renkli bir kuyrular

kibirli, mağrur, kaderci ve uyduruk

tenekeleşmiş insanların  seyrüseferinde

 

Ve inadına , gayet inadına

Papatyaların sarı cumhuriyetinde

Baharın gelişini müjdeliyordu

Salamisin koynunda Van Gogh tonunda ovalar

 

Geçip gidenlere, araba modellerine aldırmadan

Ellerinde sigaraları, dudaklarında ıslıklarıyla

belediye işçileri durmadan çiçek ekiyorlardı refülerde

her şey düzelecektirin umudu

kökleniyordu  esmer, terli, huzurlu yüzlerinde

 

Konuşmaya korkak

yazmaya acemi bir papatya cumhuriyetinin

asık suratlı Pazartesinde

işçiler, sabahların çiçek çoğaltıcılarıydılar

Umudun bittiği bu ülkede…


aydın havası

ÇAL BİR AYDIN HAVASI

 Aydın mısın? Aydın aydınlatır. Sen kimi aydınlatırsın?

Teknoloji, bin bir türlü kolaylığı, bilgiyi evimize, odamıza, ofisimize, parmak uçlarımıza kadar getiriyor. Bilgisayar denilen icat, yaşamlarımızın artık bir parçası. İstenilen ve ulaşılmak istenen her “ŞEY” artık anında önümüze serilmekte. Çeşitli sitelerde insanlar birbirleriyle “iletişim”lerini güçlendirirken, yollar kısalmakta, mesafeler kapanmaktadır. İnsanların zevkine hitap eden güzellikler, şiirler, şarkılar, ressamların, heykeltraşların, farklı alanda eser veren nice sanatçıların eserleri de bir “tık” kadar uzağımızdadır artık. “Facebook” denilen ve insanları birbirine yakınlaştıran sitede her gün çeşitli sanat eserlerine rastlamak mümkündür. Her türlü videonun bulunduğu “Youtube” (Broadcast Yourself) sitesine girip, birkaç dakikalık bir “search!” sonucunda istediğiniz sanatçının en güzel eserlerini karşınızda görebilirsiniz. Bu bahsettiğim site “Facebook”a baktığınız zaman içiniz açılır. Çünkü etraf sanatseverden geçilmemektedir. Attila İlhan, Edip Cansever, Yannis Ritsos’dan şiirler mi istersiniz, Monet, Chagall, Magritte’den resimler mi, yoksa edebi nitelikteki nice kitabın senaryolaştırılmış, sinemaya dökülen kesitini mi ararsanız, herşey bu facebook aracılığı ile paylaşılmakta. Dedim ya, içiniz açılır. Bu kadar şiir okuyan, resimle, müzikle iç içe yaşayan insanların olduğu bir ülkede yaşadığınız için kendinizi mutlu hissedersiniz. Bunları gördükçe siz ne düşünürsünüz bilmem ama benim içimden “bir Aydın havası çal” demek geçer. İçim kabarır. Bu aydın havasıyla oynayan kalabalık karşısında kendimi kara cahil hissederim. Bir kaç Rodin heykeliyle süslenen, bir-iki felsefik sözle pekiştirilen güçlü bir aydın duruşu sergilemek, teknolojinin renki camlarında mümkündür artık. Önemli olan da şekil değil midir? Ama bu görüntüleri sergileyen o büyük kesimin hayatında şiir, renk, desen var mıdır? BİLİNMEZ… Bu aydın oyuncular, yaşamlarında büyüyen çocuklarının mayasına neler katar, yaşama hangi pencereden bakar, bu görünen profilerden anlaşılmaz? Bu kadar ay-dın-la-tı-cı varken neden bu kadar boş-boş bakan suratlarla doludur etrafımız, ‘neden etraf bu kadar karanlık’, sorulmaz. Bunca sanatsever arasında, bilmediklerimin eksikliğiyle yaşamın içindeki gerçek yüzümün, eksiklerimin, cahilliklerimin izini sürerim. Bilgiyi “google”ın arama çubuğu ile yapsam da, yaşamdaki boşluklarımın bedellerini öderim. Bir insanın profiline yüklediğinden öteye, gözlerinin derinliğinde gizlenen bir dünyayı nasıl algıladığına bakarım. Bir çocuğa nasıl baktığına bakarım. Bir şiiri yaşamına ekebilme gücü olan insanların aydınlığını ararım. Sanatı bir silah, bir alet, bir araç gibi kullananların o spastik bilgilerinden, bilgi hammallıklarından korkarım.

Peki ama “aydın” nedir? Neye benzer? Nerde yaşar? Ne yer, ne içer. Aydın kimdir? Aydınlatan mıdır? – AYDIN KİMDİR? –

Aydın, her şeyden önce sorgulayan mıdır? Kendini….duruşunu…eylemini, bunlara kaynaklık eden düşüncelerini…

Aydın, özeleştirisini de sürekli yapan, kesin inançlı olmayan, kuşku duyan mıdır?.

Aydın, kendinden ve insanlıktan vazgeçmeyen midir? Çıkarlarının zedeleneceğini bildiği durumda dahi adil olan mıdır.

Aydın özgürlükten yana mıdır.

Muhalif tavırlı mıdır?

Aydın kendi tininin huzurunu , toplumun iyiliğine feda eden midir?

Yöntemi şiddet ve kıyıcılık olmayan, gerektiğinde iktidar gücünden vazgeçen midir?

Sahi aydın kimdir? Kimlerdir? Birkaç Rodin heykeli, bir iki Nazım ezberi, birkaç kitap ismi ile kendini süsleyen midir? Aydın, bu düzende en çok “AD”ını ya da “ÖD’ünü önemseyen midir? Adım adım çürümeyi gözleyen midir? Aydın, hangi karanlığın aydınlığıdır? Neyi aydınlatır?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar