Arabalar geçip gidiyorlardı yanımdan
yüzleri kayıp, asık suratlı sürücüleriyle
göz gözü görmez bir dünyanın huzursuz pazartesinde
Haberlerde covid 19 vakaları ve
dağılımları verilirken
hızımla birlikte
direngenliğmin de vitesini düşürüyordum
güvensiz yolların kilit noktasında
trafik polisleri dikkatli radarlarıyla
yüksek sesle konuşabilmenin
hızını ölçüyorlardı
ve hala, ne güzel
selektör yakabiliyordu birbirlerine
dost sürücüler
polislere ve cezalara inat
metallerle gülümseyebilme ihtimalinde
labirenler gibi uzuyordu trafikte gri renkli bir kuyrular
kibirli, mağrur, kaderci ve uyduruk
tenekeleşmiş insanların seyrüseferinde
Ve inadına , gayet inadına
Papatyaların sarı cumhuriyetinde
Baharın gelişini müjdeliyordu
Salamisin koynunda Van Gogh tonunda ovalar
Geçip gidenlere, araba modellerine aldırmadan
Ellerinde sigaraları, dudaklarında ıslıklarıyla
belediye işçileri durmadan çiçek ekiyorlardı refülerde
her şey düzelecektirin umudu
kökleniyordu esmer, terli, huzurlu yüzlerinde
Konuşmaya korkak
yazmaya acemi bir papatya cumhuriyetinin
asık suratlı Pazartesinde
işçiler, sabahların çiçek çoğaltıcılarıydılar
Umudun bittiği bu ülkede…
ÇAL BİR AYDIN HAVASI
Aydın mısın? Aydın aydınlatır. Sen kimi aydınlatırsın?
Teknoloji, bin bir türlü kolaylığı, bilgiyi evimize, odamıza, ofisimize, parmak uçlarımıza kadar getiriyor. Bilgisayar denilen icat, yaşamlarımızın artık bir parçası. İstenilen ve ulaşılmak istenen her “ŞEY” artık anında önümüze serilmekte. Çeşitli sitelerde insanlar birbirleriyle “iletişim”lerini güçlendirirken, yollar kısalmakta, mesafeler kapanmaktadır. İnsanların zevkine hitap eden güzellikler, şiirler, şarkılar, ressamların, heykeltraşların, farklı alanda eser veren nice sanatçıların eserleri de bir “tık” kadar uzağımızdadır artık. “Facebook” denilen ve insanları birbirine yakınlaştıran sitede her gün çeşitli sanat eserlerine rastlamak mümkündür. Her türlü videonun bulunduğu “Youtube” (Broadcast Yourself) sitesine girip, birkaç dakikalık bir “search!” sonucunda istediğiniz sanatçının en güzel eserlerini karşınızda görebilirsiniz. Bu bahsettiğim site “Facebook”a baktığınız zaman içiniz açılır. Çünkü etraf sanatseverden geçilmemektedir. Attila İlhan, Edip Cansever, Yannis Ritsos’dan şiirler mi istersiniz, Monet, Chagall, Magritte’den resimler mi, yoksa edebi nitelikteki nice kitabın senaryolaştırılmış, sinemaya dökülen kesitini mi ararsanız, herşey bu facebook aracılığı ile paylaşılmakta. Dedim ya, içiniz açılır. Bu kadar şiir okuyan, resimle, müzikle iç içe yaşayan insanların olduğu bir ülkede yaşadığınız için kendinizi mutlu hissedersiniz. Bunları gördükçe siz ne düşünürsünüz bilmem ama benim içimden “bir Aydın havası çal” demek geçer. İçim kabarır. Bu aydın havasıyla oynayan kalabalık karşısında kendimi kara cahil hissederim. Bir kaç Rodin heykeliyle süslenen, bir-iki felsefik sözle pekiştirilen güçlü bir aydın duruşu sergilemek, teknolojinin renki camlarında mümkündür artık. Önemli olan da şekil değil midir? Ama bu görüntüleri sergileyen o büyük kesimin hayatında şiir, renk, desen var mıdır? BİLİNMEZ… Bu aydın oyuncular, yaşamlarında büyüyen çocuklarının mayasına neler katar, yaşama hangi pencereden bakar, bu görünen profilerden anlaşılmaz? Bu kadar ay-dın-la-tı-cı varken neden bu kadar boş-boş bakan suratlarla doludur etrafımız, ‘neden etraf bu kadar karanlık’, sorulmaz. Bunca sanatsever arasında, bilmediklerimin eksikliğiyle yaşamın içindeki gerçek yüzümün, eksiklerimin, cahilliklerimin izini sürerim. Bilgiyi “google”ın arama çubuğu ile yapsam da, yaşamdaki boşluklarımın bedellerini öderim. Bir insanın profiline yüklediğinden öteye, gözlerinin derinliğinde gizlenen bir dünyayı nasıl algıladığına bakarım. Bir çocuğa nasıl baktığına bakarım. Bir şiiri yaşamına ekebilme gücü olan insanların aydınlığını ararım. Sanatı bir silah, bir alet, bir araç gibi kullananların o spastik bilgilerinden, bilgi hammallıklarından korkarım.
Peki ama “aydın” nedir? Neye benzer? Nerde yaşar? Ne yer, ne içer. Aydın kimdir? Aydınlatan mıdır? – AYDIN KİMDİR? –
Aydın, her şeyden önce sorgulayan mıdır? Kendini….duruşunu…eylemini, bunlara kaynaklık eden düşüncelerini…
Aydın, özeleştirisini de sürekli yapan, kesin inançlı olmayan, kuşku duyan mıdır?.
Aydın, kendinden ve insanlıktan vazgeçmeyen midir? Çıkarlarının zedeleneceğini bildiği durumda dahi adil olan mıdır.
Aydın özgürlükten yana mıdır.
Muhalif tavırlı mıdır?
Aydın kendi tininin huzurunu , toplumun iyiliğine feda eden midir?
Yöntemi şiddet ve kıyıcılık olmayan, gerektiğinde iktidar gücünden vazgeçen midir?
Sahi aydın kimdir? Kimlerdir? Birkaç Rodin heykeli, bir iki Nazım ezberi, birkaç kitap ismi ile kendini süsleyen midir? Aydın, bu düzende en çok “AD”ını ya da “ÖD’ünü önemseyen midir? Adım adım çürümeyi gözleyen midir? Aydın, hangi karanlığın aydınlığıdır? Neyi aydınlatır?