Mevsimsiz Zamanlar (“Gider gelir bir sevda ağlar gecede”) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Poli

Mevsimsiz Zamanlar (“Gider gelir bir sevda ağlar gecede”)

lefkoşa
Ahmet Okan
Ahmet Okan

Lefkoşa’da bir sabah vaktidir.

Radyolarda ağlamaklı, sessiz ve derinden Yurttan Sesler Korosu söylemekte.


Narların çiçeklenmesi için vakit erken,  badem çiçekleri için geç.

İlkbahar son deminde havada nem kokusu birkaç serçe yavrusu uçmayı düşlemekte.

Ne bahardır ne yaz bazan mevsimin adı yok…

Lefkoşa ağlamaklı bir çocuk gibi, ya da terk edilmiş bir sevgili gibi gözleri nemli.

Bandabuliya’da esnaf yerini almış iş vaktini beklemekte, Çıraklı erkenci, helvacı da öyle, Arasta yolunda bazı kepenkler kapalı, muhtemel siftah zor olacak.

Sarayönü’nde Boyacı Rauf henüz yerinde değil ama Sandviççi Ahmet Dayı tezgahını çoktan açmış ilk müşterilerini beklemekte her şey hazır, sandviç ekmekleri istiflenmiş içlerine bolibif ve hellimler dilimlenmiş.

Rüzgar yok, yaprak kımıldamaz, ne sıcak ne soğuk, dalgasız deniz gibi memleket.

Celaliye Sokağı’nda çantacı telaşla hazırlanıyor sabaha, şafak vakti kalkmış, az sonra iş makinelerini çalıştıracak.

Celaliye’nin tam ortasına bir ok misali saplandığı Turan Sokak’ta Kasap Ali Cambaz, Kasap Hasan Mavigözlü ile Reşadiyeli Kasap Salahi Dayı evlerinden çoktan çıkmış, gözlerinde ilksabahın nemi.

Kasaplığın iyi meslek olduğu yıllardı o yıllar, Bandabuliya dediğin onlarla canlanırdı.

Aynı sokakta anaokul öğretmeni Handan Hanım kara tahtayı akşamdan temizlemiş, tebeşir tozları alınmış, avlusunda bin bir çeşit çiçekler sabahın sessizliğinde kımıltısız.

Kendi memleketinde göçmen olan bir kocakarı Aynalı’nın oturduğu bucağa yerleşmiş tek kelime Türkçe bilmemekte, alışkanlığından tarlaya gider gibi sabah ezanından kalkmış başında yemenisi boş sokaklarda gezinmekte.

Muhtemel 63 göçmenlerindendir ve muhtemelen kahırdan ölmüştür.

Yaprak kımıldamamakta, kuş uçmamakta, bazan böyle olur dalgasız deniz gibi memleket, iki mevsim arasında, nasıl desem,  mevsimin adı yok…

Bir sabah vaktidir, okullar kapanmaya hazır, kışlalar hareketsiz, neresinden baksan fırtına öncesi bir sessizlik.

Böyle zamanlarda pimi çekilmiş bir el bombası gibi hayat.

Öğrenciler okula gitmekte isteksiz, Mücahitler nöbet tutmaktan.

Sokaklar sanki o bildik sokaklar değil her biri bir mevziye, bir sığınağa çıkmakta, mazgal deliklerine dönmüş gözler kurşun gibi bakmakta.

Böyle mevsimsiz zamanlarda insanların gözleri delik, göz bebeklerinde hiçbir parıltı yok, geberesiye bir endişe içinde.

Bazan böyle uyanırdı Lefkoşa ortalıkta sis yok ama varmış gibi, silah sesleri susmuş ama susmamış gibi.

Bazan böyle uyanırdı ne rüzgar ne yağmur, ne sıcak ne soğuk, ne ses ne seda, ne aşk ne kavga.

Nasıl söylesem,

Pencereler kör,

Kapılar sağır,

Ne yapsan, ne etsen çare değil.

Nasıl anlatsam,

Yüreği paramparça bir kent, kerpiç evler dalından düşen serçe ölüsü gibi, doğrusu her ev, ev değil bir katliam sonrası boydan boya yere dizilmiş birer tabut!

Sokaklar yuvasında yatan ustura gibi suskun.

Kelebekler çitlerin arasına gizlenmiş, arılar uçmakta isteksiz, karıncalar bile keyifsiz, surlar adamakıllı yalnız, bilinmez bir keder kol gezinmekte…

İki mevsim arasında bir zaman.

Böyle zamanları tarih yazmaz…

Bazan,

Zaman zaman böyle günler olurdu çıt çıkmazdı sokaklardan, sokak köpekleri ile sokak kedileri bile uslanmış lakin ballı sarı cam gözlerinde bir yakarış.

Güneş Ayasofya’nın tepesine çıktığında tekmil her yer günlük güneşlikti lakin göz gözü görmez kapkaranlık olurdu ortalık sanki.

İki mevsim arasında kaybolan yıllar, başlamadan biten aşklar, silinmiş bir tarih, hangi arşive baksan, hangi kütüphaneyi baştan aşağı devirsen hiçbiri kayda geçmemiştir.

Ne yırtık pırtık da olsa siyah beyaz bir fotoğraf, ne birkaç satır mektup, ne birkaç mezar taşı kaldı geride, sanki öyle bir şey!

Aşağıdaki şarkının sözleri Lefkoşa’da iki mevsim arasındaki zamanlar için yazılmıştır:

 

Bu virane şehirde ıslak bir düş gezinir

O kapılar hanaylar ağır ağır yıkılır

Gül çiçekler yaprak yaprak dökülür

“Gider gelir bir sevda ağlar gecede”

 

O anılar sevdalar usul usul dağılır

Kerpiç duvarlarında sazım kalır kırılır

Dar sokaklar çığlık çığlık haykırır

“Gider gelir bir sevda ağlar gecede”

 

Bu divane gönlümün derdine derman yoktur

Akıp giden hayatın önüne geçen yoktur

Ol hikaye satır satır yazılır

“Gider gelir bir sevda ağlar gecede”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar