Medyadaki Dil Fakirliği - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Medyadaki Dil Fakirliği

Bekir AzgınBekir Azgın

Gazetelerde düzeltmenler, eski deyimle musahhihler kaldırılalı beri gazetelerdeki Türkçe yerlerde sürünür oldu. Televizyon ekranlarının çoğunu cahil cühelâ işgal edince Türkçe can çekişir oldu. Hele bu dil hataları, etrafa milliyetçilik dersleri vermeye çalışanlar tarafından yapıldığını duydukça veya okudukça böğrüme sancılar iner oldu.

 


Üniversitede verdiğim bir ders nedeniyle Kıbrıs ve Türkiye gazetelerinde bulduğum dil hatalarını toplamaya başlamıştım. Hocalığım sona ermiş olmasına rağmen rastladığım dil hatalarını not etmeye devam ediyorum, seyrek olsa da.

 

Bu yazıda bu hatalardan bazılarını ele alacağım. Buradaki amaç herhangi birini horlamak veya incitmek değil. Niyetim meraklılarına yardımcı olmağa çalışmaktır. Bu nedenle kullandığım kaynakları Kıbrıslı gazete/ler (KG) ve Türkiyeli gazete/ler (TG) olarak işaretledim.

 

Son yıllarda yeryüzündeki tüm süreler “süreç” oldu. Varsa da süreç yoksa da süreç. Türkçe bilgisine hayran olduğum Şiar Yalçın “Doğru Türkçe” adlı kitabında konuyla ilgili şöyle diyor:

“Süreç bir süreden beri özellikle gazetelerde ‘süre’ yerine kullanılıyor. Oysa ‘süreç’ eski dilde ‘vetire’ (İng. Process, Fr. processus), ‘süre’ ise ‘müddet’ demektir. Dersin süresi bir saattir; ülkemizin demokratikleşme süreci henüz tamamlanmamıştır (veya, kimine göre, tamamlanmıştır)!” (s. 41)  

 

Onamak ve onaylamak

“Yargıtay, … hapis cezasını onadı.” (TG, 11.06.20)

“Onamak” kelimesi de çok moda. Cumhurbaşkanı onar, Bakanlar onar, Yargıtay onar, TFF Tahkim Kurulu onar, onar oğlu onar. İyi de “onamak” ne demektir? “Onamak, tasvip etmek, isabetli bulmak, doğru ve uygun bulmak demektir.” Bir baba kızının falanca ile nişan olmasını uygun bulur ve gençlerin verdiği kararı onar. Yukarıda anılan kurumların yaptıkları resmi işlemler ise onaylamaktır. “Onaylamak, yetkili bir makamın, bir işlemi uygun ve doğru bulup imza ve mühürle bildirmesidir, eski deyimle tasdik etmesidir.” Dolayısıyla Yargıtay bir mahkeme kararını onamaz (tasvip etmez), onu onaylar (tasdik eder).

Dönmek ve dönüşmek

“Şehit eşinin ev hayali kâbusa döndü!” (TG, 19.02.21)

Dönmek, en yaygın anlamda “kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin etrafında hareket etmek” demektir. Bu cümlede hayal kâbusun etrafında mı dönüyor? Aslında ne biri ötekinin etrafında dönüyor ne de öteki berikinin. Döndü yerine “dönüştü” koyarsak nasıl olur? Dönüşmek “bir biçimden veya bir durumdan başka bir biçim veya duruma girmek” demektir. Nice hayallerimiz şekil değiştirip kâbusa dönüşmemiş mi?

İfşa etmek ve ifşa edilmek

“… pek çok tacizci erkeğin ifşa olacağını…” (TG, 19.12.20)

Arapçadan alıp da “olmak” ve “etmek” yardımcı fiilleri ile kullandığımız bileşik filler vardır. Bunlardan bazıları anlam itibarıyla etkendirler ve olmak yardımcı fiiliyle kullanılmamalıdır. “İfşa” kelimesinin sözlük anlamı şöyle: “Herhangi gizli bir şeyi, açığa çıkarma, yayma.” Dolayısıyla kendiliğinden ortaya çıkmadığına göre, bu cümlede doğru kullanım “ifşa edileceğini” şeklinde olmalıydı.

 

Mevhum ve mefhum

“… saat mevhumu gözetmeksizin…” (KG. 07.03.21)

Mevhum, “kuruntuya dayanan, vehmedilen, evham mahsulü olan” demektir. Mevhum, vehim, evham kelimelerini özellikle peş peşe sıraladım ki her üç kelimede de “VHM” harflerinin bulunduğunu ve aynı kökten türetildiklerini göstermek için. Buna karşılık mefhum “FHM” kökünden türetilmiştir ve “fehim”, “fehmi” ve “istfham” kelimeleri ile akraba olup “anlam”, “kavram” anlamına gelmektedir. Yani “saat mefhumu gözetmeksizin” olmalıydı.

 

Değişmek ve değiştirmek ile izin almak

“Yandaşlara istasyon izini vermek için tüzük değişti” (KG, 17.09.20)

Bu tüzük ne marifetli imiş ki kendi kendine değişti. Yoksa değişmedi de değiştirildi mi? Yandaşlara istasyon izni vermek isteyenler tarafından. İkinci bir konu da “iz” ile “izin” kelimelerini karıştırmamaya dikkat etmek gerekir. Şöyle ki polis memuru “Hırsızın izini sürmek için komutanın izni gerekir” dedi.

İki heceli isimlerden sesli harfle başlayan bir ek aldığı zaman ikinci sesli harfi düşen iki grup kelime vardır:

  1. Bedenimizdeki uzuvlar: Beyin – beyni, alın – alnı, burun – burnu, ağız – ağzı, bağır – bağrı, böğür – böğrü, koyun – koynu (“koynuna girdi” ama “koyunu sağdı”), gönül – gönlü. (“Gönülden gönüle yol gider” ama “gönlünü etmek, avlamak, çalmak, kapmak, kaptırmak, hoş etmek”.)
  2. Arapçadan Türkçeye geçen iki heceli kelimeler: Bahis – bahsi, devir – devri, fikir – fikri, hizip – hizbi, hüzün – hüznü, isim – ismi, izin – izni, kahır – kahrı, kasıt – kastı, kayıp – kaybı,  keyif – keyfi, kibir – kibri, küfür – küfrü, metin – metni, resim – resmi, şehir – şehri, tavır – tavrı, zihin – zihne, zikir – zikri, hayır – hayra (hayra alamet değil).

Zülfikâr ile zülfiyār

“…Zülfikâra dokundunuz.” (KG. 16.10.20)

Zülfikâra dokunulmaz çünkü rivayete göre çok keskindir. Parmaklarınızı kesebilir. Zamanında gafgarıt keser gibi kelle koparırdı. Hz. Ali’nin kılıcının adıydı. Halbuki zülfüyāre veya zülfiyāre dokunulur, hatta okşanır çünkü o sevgilinin saçıdır. “Zülfüyare dokunmak” deyiminin TDK’nin Deyimler Sözlüğü’ne göre anlamı şudur: “Konuşma sırasında saygın, güçlü veya sevilen bir kimseyi veya bir makamı gücendirecek bir söz etmek.” (s. 963)

İnsanın cansız bedeni

“Özlem Güneş’in cansız bedeni otopsi yapılmak üzere morga götürüldü.” (TG. 05.09.20)

İnsanın cansız bedenine “ceset” denir ve bunu bilmeyen gazeteciye kapıyı göstermek gerekir.

 

Eşek Yavrusu ve sıpa

“Yavru eşeğe inanılmaz eziyet! Bir de utanmadan sosyal medyadan paylaştılar” (TG. 26.10.20)

Sosyal medyada paylaşmakla ayıp ettiler. Ne var ki bir gazetecinin yavru eşeğe Türkçe ne dendiğini bilmesi gerekir. Sıpadır, sıpa.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar