“Makarios, Türkiye ile çatışmaktan hep uzak durdu” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Röportaj

“Makarios, Türkiye ile çatışmaktan hep uzak durdu”

“TÜRKİYE GELMESİN”: Kazım: Hiçbir zaman Türkiye’yi Kıbrıs’a getirecek bir plan yapmadılar. Bu sadece 21 Aralık 1963’te gerçekleştirmeyi planladılar. Oldubittiye getirmek için. Türkleri isyancı göstererek, polisle isyanı bastırdık diyeceklerdi. Türk bölgeleri zaten polis kıyafetli EOKA’cılar tarafından abluka altındaydı


“PLANLI ADIM”: “Alay’ın Gönyeli’ye gelmesi ise iki bölgeliliğin temelini attı. Zira, Alay’ın Gönyeli’de olması, Türklere, Lefkoşa’dan Beşparmaklar’a kadar uzanan geniş bir alan yarattı. Dönüp geriye baktığımda, Alay’ın Gönyeli’ye yerleşmesini, bir planın parçası olarak görmekteyim”

“OLAYLAR DURDU AMA ACILAR BİTMEDİ”: 650 askeri barındıran Türk Alayı, sadece yürüdüğü için dahi Rumlar geri adım atmıştı. Kritik 100 saatin sonunda, 21 Aralık 1963’ün etkisi kırılmıştı. Kırılmıştı kırılmasına ama onlarca Türk köyünde acı ve gözyaşı vardı. Göçler yaşanmıştı, şehit haberleri vardı

“ALAY KORUDU”: Şemsi Kazım: Ne teşkilatımızın bu gücü vardı, ne donanımı. Teşkilatın görevi Türkiye gelene kadar halkı korumaktı. Rumlar bize tamamen bir katliam yapmak üzere hücum ettikleri zaman Kıbrıs Türk Alayı tüm çarpışmalarında bizi korumuştu

650 askeri barındıran Türk Alayı, sadece yürüdüğü için dahi Rumlar geri adım atmıştı. Kritik 100 saatin sonunda, 21 Aralık 1963’ün etkisi kırılmıştı.
Kırılmıştı kırılmasına ama onlarca Türk köyünde acı ve gözyaşı vardı.
Göçler yaşanmıştı, şehit haberleri vardı.
“Rumlar alayla savaşmayı göze alamadı. Bu da önemli bir rol oynadı.” Demişti ya Şemsi Kazım. Peki ne olmuştu bu yüz saatte? İlk başta 30 köy saldırılara maruz kalmış, toplamda ise 103 köye saldırılar yapılmıştı. Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı semti kuşatma altına alınmıştı. Kanlıdere bölgesinde Türklere karşı saldırı düzenlenmişti. Larnaka ve Tuzla‘da Türk evlerine ateş açılmış ve dokuz kişi öldürülmüştü. Bölgedeki 13 Türk köyünün sakinleri de 23 Aralık gününden itibaren daha büyük Türk köylerine göçe etmişti. 21 Aralık 1963 gecesi başlayan olayların faturası Kıbrıslı Türkler arasında 270 kişinin ölümü ile sonuçlanmıştı…

“100 saat Kıbrıslı Türklerin kaderini belirledi”
Direnmişti Kıbrıs Türkü. Olmayan mühimmat, köyden köye, kentten kente taşınan silahlarla direnmişti. Uçaklar uçana, Alay yürüyüşe geçene kadar direnmişti.
Kayıpları çoktu ama daha da çok olabilirdi.
Bakınız nasıl anlatıyor Şemsi Kazım:
“Bazı konular elimizde değildi. Ne teşkilatımızın bu gücü vardı, ne donanımı. Teşkilatın görevi Türkiye gelene kadar halkı korumaktı. Rumlar bize tamamen bir katliam yapmak üzere hücum ettikleri zaman Kıbrıs Türk Alayı tüm çarpışmalarında bizi korumuştu.
En önemli konu bu 100 saatin Kıbrıs Türkü için en kritik, en ümitsiz, sonunda da en ümitli anları içinde taşımasıydı. 
Kıbrıs davası başladığı günden itibaren Kıbrıs Türkü böyle kritik bir devre yaşamadı. Var olmakla yok olmak arasındaydı toplum. Yok olma durumu çok yakın bir şekilde Türk toplumunun kaderine geliyordu.
Ama Türk jetlerinin ve Rum tarafındaki Kıbrıs Türk alayının yürüyüşe geçmesi ve Gönyeli’ye gelmesi ile Kıbrıs Türkü kurtuldu.
Alay’ın Gönyeli’ye gelmesi ise, iki bölgeliliğin temelini attı. Zira, Alay’ın Gönyeli’de olması, Türklere, Lefkoşa’dan Beşparmaklara kadar uzanan geniş bir alan yarattı. Dönüp geriye baktığımda, Alay’ın Gönyeli’ye yerleşmesini, bir planın parçası olarak görmekteyim.
Neden en önemli 100 saat? Çünkü İngiliz sömürgesi olunca Kıbrıs meselesi başladı. Bu dönemde çatıştı Rum ve Türkler… Fark neydi? Koloni olunduğu için İngiliz askerleri de hadiseye müdahale ediyor, tutuklama yapıyordu. Nerede bir hadise varsaydı gidip tutuklayacağını tutukluyordu. Rumların Kıbrıs Türküne 21-25 Aralık tarihleri arasında yaptığı gibi, gücü, devleti kullanma hakkı yoktu. Bu hakkı 1960 Cumhuriyeti’nde buldular.
16 Ağustos’tan 21 Aralık’a kadar herhangi bir şekilde buna tevessül etmediler. Hem Türk toplumu hemen Rum toplumu bu Türk ve Rum toplumlarının çarpışmasının bekliyordu.”

“Kayıplara rağmen bayram” ve Makarios
Şemsi Kazım, o döneme yönelik siyasi yaklaşımlarını da anlattı. Dönüp geriye baktığında, o kritik 100 saat, yani 21 Aralık- 25 Aralık neleri işaret ediyordu, dinliyoruz:
“Bu esnada bir bayram havası vardı. Çünkü, vurgulamam gerekir ki, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi, çok önemli iki nedene dayanıyordu. Bu nedenleri bizden çok daha iyi Makarios biliyordu. Makarios için de biri iki kelime söylemek istiyorum. ABD’de tahsil görmüş, kurnaz ve saygın birisiydi. Uluslar arası diplomasiyi iyi biliyordu.
Taktiği, Türkiye’yi Kıbrıs’a getirecek herhangi bir olumsuz icraat yapmadı. Hep salam politikası ile uğraştı. Türkiye’yi buraya getirmeyecek şekilde hareket etti.
Birinci neden Türkiye katliamı önlemek için geldi. Diğeri ise 1960 Kıbrıs Anayasası’nın kendisine verdiği garantörlük ve buna bağlı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını sağlamak…
Yunanistan Samson darbesini yaptığı zaman, bu şartlardan birisini ortadan kaldırdı ve Türkiye müdahale etti. Makarios devam etseydi, bu toplumda Türk kalmayacaktı.

Ve bir anı…
Şemsi Kazım, Makarios’un Kıbrıslı Türklere dair yaptıklarını 1974’te Baf’a yaptığı bir ziyarette daha iyi anlıyor. 1974’den 1960’a dönüp baktığında “Kıbrıslı Türklerin savaşsız yok edilmesi” projesinin nasıl uygulandığını görüyor. Yaşadığı bir anıyı ise şöyle anlattı:
“13 Temmuz 1974’te, Cumhurbaşkanı Denktaş bey, ben o devrede milletvekiliyim… Beni aradı, Poli’deki Türk köylerini gezmeye gideceğimizi söyledi.
Bizimle beraber Eğitim Bakanı ve diğer bütün birimlerin yetkilileri de beraber, araçlarla konvoy halinde Poli’ye gittik.
Poli’de karşılaştığımız durum: Baf halkı misafirperverdir. Lider ve yöneticilerine çok önem verir, her şeyi yapmak ister. Yaptığı şeylerden birisi sokaklara mersin dalları serdiler. Hoş geldiniz pankartları asıldı. Poli’nin tüm köylerini gezdik, genç Türk göremedik. Köyler boşalmış, buna örnek İstinco Köyü… O bölgede en büyük köydü. Okulu kapandı, öğrenci yok diye… Acıyla, ümitsizlikle bu tabloyu gördük. Bunu da zaten biliyorduk; Makarios, bu bölgeye adam gönderiyor ve diyor ki, “Bir aile beş kişilik mi… 2 yıl iş bulsun bulmasın Avustralya’ya gidiş biletlerini vereceğim. 2 yıl parasını da ödeyecem. Tek şartım, geri dönmeyecek, ne malı varsa, gece tapuyu açtırıp ve kiliseye bu malları kaydedecem…”
Yaptı da.

“Bu yüzden Denktaş Bey’e muhalif kaldım”
“Bu hızla Türk nüfusunu azaltmaktaydı. Görüşmelerde biz azınlık hakkını kabul ettik, Rum bize vermemişti. Şimdi bunu hata olarak görüyorlar” derken Şemsi Kazım, Türk liderliğinin azınlık hakkını kabul eder bir tavır içinde olmasını ise halen daha eleştiriyor. 
Dinlemeye devam ediyoruz:
“‘En büyük hatamız bu’ diyor Rumlar. Denktaş Bey’e bu nedenle muhalefet yapmaktaydım. Azınlık teklifini yapılmasını kabul etmiyordum.
6 büyük Rum köyü, arada küçük bir Türk köyü… Nedir bunun yerel yönetimi. Muhtar var zaten ama başka çare yoktu herhalde.”

“Klerides ve Papadopulos da ekibin içindeydi”
21 Aralık’ta planlananın “tek gecede adaya hakim olmak” olduğunu söyleyen Şemsi Kazım, Kıbrıslı Türklerin 100 saat direnerek ve süreci siyaseten doğru belirleyerek bu adımı bozduğuna inanıyor, bunu da örnekler vererek açıklamaya devam ediyor:
“Rumlar, bilhassa Makarios, çok planlı ve soğukkanlılıkla her şeyi çok iyi planlayarak yapan birisiydi. Glafkos Klerides’in hep Türkleri çok sevdiğini sanıyoruz. Klerides, Akritas Planı’nı hazırlayan ekip içerisindeydi. Yorgacis hazırlıyordu ama Klerides ve Papadopulos bu ekibin içerisindeydi. Hiçbir zaman Türkiye’yi Kıbrıs’a getirecek bir plan yapmadılar. Bu sadece 21 Aralık 1963’te gerçekleştirmeyi planladılar. Oldubittiye getirmek için. Türkleri isyancı göstererek, polisle isyanı bastırdık diyeceklerdi. Türk bölgeleri zaten polis kıyafetli EOKA’cılar tarafından abluka altındaydı.”

Yarın SON BÖLÜM: Bayram yaptık ama arkası gelmedi


Kritik 100 saatte yaşananları heyecanla anlatan Şemsi Kazım, o günleri yeniden yaşar gibiydi

Alay’ın havaalanına yakın bölgeden Gönyeli’ye yürümesi, Kazım’a göre iki bölgeliliğin de önünü açtı. O günlerde yayımlanan Halkın Sesi ve Bozkurt Gazeteleri ise Alay’ın yürümesini “müjde” olarak niteledi

Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı, yürüdüğü güzergahta, Kıbrıslı Türklerin büyük sevgi gösterisi ile karşılandı. O dönemde, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nın, garantör olarak adada varlığı, Kıbrıslı Türklerin can güvenliği demekti

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar