Lütfen zeka düzeyimizle alay etmeyin - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Lütfen zeka düzeyimizle alay etmeyin

Rüşvet soruşturma dalgası etrafı sarsmaya devam ediyor. Rüşvet her zaman olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Yolsuzluk olması beni şaşırtmaz, beni şaşırtan yolsuzluğa karşı takınılan tavırlardır.
Bir Başbakan sıkılmadan televizyona çıkıyor ve “Bir bakanın, oğlunun tutuklandığını televizyondan duyması ne acı” diyebiliyor.
Bir bakanın oğlunun rüşvet alması ayıp değil, acı değilmiş gibi. Nasıl olacaktı yani?
Birileri gidip bakana “Sayın bakanım, sizin mahdum maalesef rüşvet alıyor. İzin verirseniz bu konuyu soruşturmak istiyoruz” mu demesi gerekirdi?
O da dürüst bir mümin olarak hemen telefona sarılıp oğlunu arayacak ve ona herhalde şöyle diyecekti: “Evlâdım, sen rüşvet işlerine karışmışsın. Hemen hazırlan, seni gözaltına almak için polisleri gönderiyorum. Zaten o para sayma makinesini eve getirdiğin gün, ben bir haltlar karıştırdığından şüphelenmiştim. Ne işe yaradığını şimdi anladım”.
Başbakan herhalde bizimle dalga geçiyor. Ortaya dökülen ithamlar onu rahatsız etmiyor ama bakanının soruşturmadan haberdar olmaması onu rahatsız ediyor. O ithamların doğru olup olmadığı ile nedense zerre kadar ilgilenmiyor.
Ondan sonra da “Abdestimizden kuşkumuz yok ki namazımızdan kuşkumuz olsun” diyor. Gerçi bu deyimi söylerken Allah kendisini şaşırtmış olmalı ki “Namazımızdan kuşkumuz yok ki …” diye bir şeyler geveledi. İyi de senin abdest suyuna çirkef ve kan karışmış. Sen hala ondan kuşku duymuyorsun. Olmaz ki, bu kadarı da olmaz ki.
Efendim, Gülen Cemaati, devlet içinde çeteleşmiş. Bu çete, dış güçlerin katkıları ile hükümete komplo kurmuş. Böyle şey olmaz diyemem. Olabilir. Mümkündür.
Amma ve lakin, daha düne kadar Cemaat mensuplarını destekleyen, onları kilit noktalara yerleştiren bizzat sen kendin değil miydin? Devlet içinde çeteler oluştur, sonra da “Çete var” diye haykır. Sen yaptın, sen buldun. Bizim ne günahımız var?
Zat-ı alileri gibi ifade edecek olursak “velev ki” öyledir. İddiaların doğruluk payı olup olmaması sizi hiç mi rahatsız etmiyor? İnsan hiç olmazsa şuna benzer bir şeyler söyler, zevahiri kurtarmak için: “Benim bakanlarımdan hiçbir kuşkum yok. Onlara kefilim. Ancak bu olay vuzuha kavuşuncaya kadar sözü geçen bakanları görevden alıyorum. Dava sonucunda da gereği yapılacaktır”.
Hayır, bakanlar yerinde duruyor ve oğlu derdest edilen bakan polis teşkilâtını hallaç pamuğu gibi atıyor. Bütün bunlar, sakın, suçluluk güdüsü ile yapılan işler olmasın? Gerçi yargılanmadan önce kimse suçlu sayılamaz ama yargı sürerken de yargıya müdahale edilemez. Buna kalkışıldığı anda insanın kafasının içi soru işaretleri ile doluyor.
Sarraf mı Sarrab mı her neyse, bu delikanlı da ne cömert adammış. Ona milyonlar, buna milyonlar, ötekine milyonlar. Dolarları ve Avroları sanki kendisi basıyor, biçip dikiyor. Adam üstelik şair ruhlu biriymiş. Şarkıcı olan eşine şarkı sözlerini bizzat kendisi yazıyormuş. Adamın günahına da girmeyelim. Ola ki bu milyonları, kaleme aldığı şarkı sözlerinden kazanıyor.
Eşine de sırılsıklam aşık. Ona doğum gününde uçak hediye ediyor. Milyonluk tablolar satın alıp yılbaşı hediyesi olarak eve getiriyor. Boşuna mı, kadıncağız kocasının tutuklandığı haberini alınca rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmış. Halbuki yılbaşı gecesi Nazmi Ziya’nın “Sanatçının evi” tablosu önünde eşi ile birlikte fotoğraf çektirmeyi hayal kuruyor olabilirdi.
Rüşvet almakla suçlanan bir bakan “Ben rahatım” diyor. Ben kendisine inanıyorum. Rahat olmalı. Rahat olmayan insanlar, böyle büyük işlere kalkışmazlar. Bakarsınız, yarın “Ben ‘rahat’ olduğum için milletvekilliğinden istifa ediyor ve kendimi adaletin kucaklarına teslim ediyorum” da der.
Bir bankanın genel müdürünün evinde 4.5 milyon Dolar bulunmuş. Dizi dizi ayakkabı kutularının içinde. Aslında tümü de Dolar değildi. Kimisi Dolar, kimisi Avro ve TL idi. Biz de iştahımız kabararak bu para destelerini televizyondan izledik, Hollywood filmi izler gibi.
İnsanın aklına iki ihtimal geliyor: Müdür bey, ya bankanın mevzuat hesaplarını, emin ellerde olsun diye, evde tutuyordu. Ya da para basan bir kundura fabrikası keşfetmişti. Adam ayakkabı almaya gidiyordu. Eve gelip kutuyu açınca içinden Dolar ve Avro çıkıyordu. (Evde hesap sayma makinesi bulunmadığına göre Müdür beyin bu paraları nasıl ve kaç zamanda saydığını çok merak ediyorum. Yoksa sadece desteleri mi sayıyordu? Maliye Bakanı bizi bu konuda aydınlatırsa ben de “rahat” edeceğim.)
Birileri bizim kulağımıza da bu ayakkabı fabrikasının adını fısıldasa hiç fena olmazdı. Zeka düzeyimizle dalga geçmekten daha yararlı olurdu.
                                                                   XXXXX
Not:
Gündemin sıcaklığı nedeniyle anılara ara vermek zorunda kaldım. Haftaya devam ederiz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar