Köfünye Muhtarı İle Geçitkale Belediye Başkanı Biraraya Gelseler ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Poli

Köfünye Muhtarı İle Geçitkale Belediye Başkanı Biraraya Gelseler !

kilise
Öntaç Düzgün
Öntaç Düzgün

Barış sürecinin bir parçası olan iki toplumlu “Kültürel Miras Teknik Komite” o denli düzgün, süratli ve verimli, çalışıyor ki; Yeniden yaşam verdikleri eserlerin listesini bir çırpıda saymak bir yana her iki toplum da, yeniden kazanılan bu eserlerin sosyal yaşamın bir parçasına dönüşmesine ayak uyduramıyorlar. Roma, Venedik, Lüzinyan ve Osmanlı dönemlerinden eserler, kiliseler, manastırlar, camiler ve tekkeler listelenerek tek tek elden geçiriliyorlar. Toplumların geçmişten kalma gerilimlerine, çatışmalarına hatta karşılıklı olarak yaşanan göçlere bakılmaksızın bu güne kadar ayakta kalmayı başarabilmiş ve Kıbrıs’ın ortak kültürel mirası sayılabilecek hemen her yapıya sihirli bir el dokunmuşçasına yeniden hayat kazandırılıyor.

İki yıl önce Kıbrıslı Maronit toplumunun Kuzey’de kalan köylerine dönme arzuları üzerine söyleşi yaptığımız aktivist Mimar Maro Emanuil, Kıbrıs’taki farklı toplumların yakınlaşması ve çözüme ulaşılması için yapılması gerekeni şöyle açıklamıştı: “Herkes, bulunduğu konumdan çıkmalı, karşı tarafa güven içinde bir adım atmalı ve ilişkilerin geliştirilmesi için bir şeyler yapmalı.” Geçtiğimiz hafta Geçitkale’de (Lefkonuk) tarihi kökleri bin yıl önceye kadar uzanan tarihi büyük kilisenin aslına uygun olarak restore edilmesinden sonraki açılış töreninde bayan Emanuil’in sözlerini hatırladık. Kilise, Roma dönemi Katolik kilisesi olarak inşa edilmiş ve zamanla Rum Ortodoksların kullanımına geçmiş. Avrupa Birliği destekli Kültürel Miras Teknik Komite’nin restorasyonu, kiliseyi muhtemelen ilk inşa edildiği günkü gibi muhteşem ve etkileyici hale getirmiş. Kilisenin basit açılış seremonisine katılan eskiden Lefkonuklu Kıbrıslı Rumlar, yakın geçmişte yaşanan kötü anılardan sonra bu gün karşılarında duran yapının “Tanrının bir lütfu” olduğunu söyleyip durdular. Oysa, karşılarında duran bu eser, Tanrı’nın yanında her iki tarafa ait siyasi iradenin, Avrupa Birliği fonlarının ve daha da önemlisi Geçitkale’de  yaşayan sivil toplumun engin hoşgörüsü ile gerçekleşiyordu. Görünüşe göre Maro Emanuil’in kehaneti gerçek olmuş, şimdi artık eski ve yeni Lefkonuklular yeni tür bir ilişkinin eşiğine gelmiş oluyorlardı.


Ancak bir sorun halen ortada duruyor. Köye, kiliseye ibadete veya ziyarete gelecek olan Hıristiyan Kıbrıslılar dini inanış veya insani duygular gereği bir de mezarlığı ölmüş aile büyüklerini ziyaret etmek isterlerse büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaklar. Çünkü mezarlığın durumu ruhani ve insani duyguları besleyecek konumda değil. Dahası, öfke uyandırabilecek durumda. Mezar başlıkları hatta mezarlar kırılıp devrilmiş. Çoğunda kime ait olduğunu belirleyen künyeler koparılıp atılmış. Etrafı ise otlar bürümüş. Aslında bu durum sadece Geçitkale ile sınırlı değil. Kuzey Kıbrıs’ta var olan yaklaşık 160 Rum mezarlığının nerede ise tüme yakını (Öyle olmadığını bildiğimiz Dipkarpaz mezarlığı ve belki birkaçı hariç) viran durumda. Muhtemelen Güney Kıbrıs’ta var olan yaklaşık 150 kadar Türk mezarlığı da (Limasol Belediyesi tarafından restore edilen Limasol Türk Şehitliği ve belki birkaçı daha hariç) ayni durumda. Her iki taraf için de yüz kızartıcı olması gereken ve birer “Barbarlık Müzesi” gibi karşımızda duruyorlar. Bu gerçek ise aslında başka bir absürb duruma da neden oluyor. Camisi olan ama hiç ölüsü olmayan eski Türk köyleri ile kilisesi olan ama hiç ölüsü olmayan eski Rum köyleri yanılgısını.

Kasabalarındaki tarihi Rum kilisesinin restorasyonuna hiçbir itiraz geliştirmeyen hatta kasaba yönetimi düzeyinde destek veren Geçitkalelilerin, acaba 1975 yılında terk etmek zorunda kaldıkları Köfünye’deki (Geçitkale) mezarlık ve camilerinin durumları ne alemde?  Kendi kendimize bu soruyu sorup belki de empati yapmak için soluğu Köfünye’de alıyoruz.

Köfünye, 1974 öncesi anıları ile ana yol üzerindeki “Bebek Bar” ile hatırlanan, Lefkoşa, Limasol ve Larnaka merkezlerinin tam orta noktasında kurulu eski bir Türk köyü.

Benzin istasiyonunda karşılaştığımız genç bir adama muhtar ile görüşmek istediğimizi onu nasıl bulabileceğimizi soruyoruz. Genç adam nedense muhtarın bir kadın olduğu uyarısını yapıyor ve ofisinin bulunduğu adresi tarif ediyor. Muhtarı ofisinin önünde itfaiye görevlileri ile ayaküstü sohbet ederken buluyoruz. Türk gazeteciler olduğumuzu, onunla bazı konularda bir söyleşi yapmak istediğimizi iletiyoruz. Kısa bir tereddütten sonra yine kadın olan itfaiye görevlilerini uğurlayıp bizi ofisine alıyor. İsminin Defni Haralambos olduğunu, kendisi 14 yaşında iken ailesinin 1974 olayları sonucu Vadili köyünü terk edip bu köye yerleştiklerini anlatıyor. Köyün halen bin 250 nüfusa sahip olduğunu ancak köyde, Ortadoğu ve Afrika’nın muhtelif ülkelerinden gelen 320 kişilik bir siyasi mülteci grubunun da var olduğunu anlatıyor.

Köye göç eden Rumlar düzenli olarak bir köyden gelmemişler, büyükçe bir bölümü Karpaz köyleri olmak üzere 80 değişik köyden Köfünye’ye gelen göçmen varmış. Muhtar, köye geldiklerinde köydeki Türklerin çoğunluğunun henüz köyü terk etmediklerini söylüyor ve ayrılışı şöyle izah ediyor; “1975 Kliridis-Denktaş anlaşmasından sonra ayrıldılar hatta iki kişilik bir aile hiç ayrılmayıp burada yaşayıp sonra da öldüler.

Bayan Defni’ye, Köfünyeli Türklerin büyük çoğunluğunun savaştan sonra Lefkonuk köyüne yerleştiklerini söylüyoruz. “Biliyorum” diyor. “Bazan köye gelirler ve sohbetler yaparız hatta ben de birkaç defa  Lefkonuğa gittim” diye ekliyor. Ona Lefkonuk’taki büyük kilisenin restore edildiğini hatta yeni hali ile eskisinden de iyi duruma kavuştuğunu söylüyoruz. “Biliyorum” diyor. “Geçen hafta gazete okumuştum.” Aramızda şöyle bir diyalog gelişiyor:

  • Bayan Defni Lefkonuk’taki Köfünyeliler, orası sizin köyünüz olmasa bile kilisenizin restorasyonuna olumlu yaklaşım gösterdiler peki onların bu köydeki camileri ne durumdadır?”

Köydeki cami bir süre önce, Larnaka’dan gelen bir ekip tarafından tamir edildi. Şu anda kullanıcısı yok ve kapısı penceresi kapalı durumda ve anahtarı da bizdedir. Hiçbir sorunu yoktur

  • Peki ayni şeyleri köyün Türk mezarlığı için de söyleyebilir misiniz?

Hayır söyleyemem. Mezarlığın temizlenmesi için her yıl bize göre önemli büyüklükte bir bütçe harcıyoruz. Orayı her zaman temiz ve tertipli tutmaya çalışıyoruz ancak o kadar geniş bir alan ki inanın zorlanıyoruz. Bunun yanında mezarlar tabi ki düzgün değil. İlk zamanların duyguları ile çoğu mezar taşları kırıktır ve hangi mezar kime aittir çok da belli değildir.”

  • Size bir teklif sunsak ve Lefkonuk Belediye Başkanı ile bir araya gelip her iki köydeki mezarlıkların yeniden düzenlenmesi için işbirliği yapmanızı önersek, her iki köyün eski sakinleri bir araya getirilip mezar tespitleri yapılıp mezarlar yeniden düzenlense, belki köylülerden belki de bazı vakıflardan para toplansa ve bu işler böylece halledilse buna ne dersiniz?

Neden olmasın? Ben ayni zamanda kilise komisyonu üyesiyim ve güçlü inançlarım vardır. Bu konu müzakere edilirse, olmaması için bir neden yok. Lefkonuk Belediye Başkanı’nın genç ve açık fikirli birisi olduğunu biliyorum. Buna dair çeşitli söylemler duydum. Ayrıntıları görüşüp tartışmaktan bir zarar çıkmaz denenebilir.”

Muhtar Defni’ye, iyi niyetli görüşlerinden dolayı teşekkür ederek ayrılmak istediğimizi, mesajını belediye başkanına ileteceğimizi söylüyoruz. Muhtar, kapı önü ayak üstü, köylülerinin aslında ne kadar iyi niyetli olduğunu anlatmak için kısa bir süre önce yaşanan bir olayı hatırlatıyor. Köydeki Atatürk büstünü 42 yıl süre ile evinde saklayıp muhafaza eden bir köylüsü, kısa bir süre önce Geçitkale Belediye Başkanı Hasan Öztaş’ı ziyaret ederek büstü iade etmiş. Muhtar “bu olay köyde çok doğal karşılandı” diye ekliyor.

Konuyu biraz daha ilerletip belki de bu insani soruna bir çözüm bulabilir umudu ile uygun bir zamanında Geçitkale Belediye Başkanı Hasan Öztaş’ı ziyaret etmeye karar veriyoruz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar