Kıbrıs sorunu, gerçekten de, ne zaman başladı? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

Kıbrıs sorunu, gerçekten de, ne zaman başladı?

Temmuz ayı Kıbrıs sorununun en çok konuşulduğu aydır. Kuşkusuz bu durum Temmuz sıcaklarından kaynaklanmıyor. Bunun tek nedeni 15 Temmuz ve 20 Temmuz tarihleridir.
Her kesim kendine göre bir tarih üretiyor. Kimisi Kıbrıs sorununu 1974 tarihinde başlatıyor, kimisi 1963’te, kimisi de 1955’te. Herkes de kendine göre haklıdır. Peki ama bu sorun gerçekten de ne zaman başlamıştır?
Bu soru beni çok düşündürmüştür (birçok başka Kıbrıslı gibi). Birçoğu, belki de haklı olarak, sorun silâhlı çatışmanın başladığı 1 Nisan 1955 günü başladı diyecektir. Kanımca o gün bir başlangıç değil, bir sonuçtur. Esas başlangıç, Kıbrıs’a silâhların sokulduğu gündür. Hatta, daha da ileri giderek, adaya silâh sokulmaya karar verildiği gündür diyebilirim.
Bu karara nasıl varıldığını saptayabilmek için o günkü olaylara bir göz atmak gerekir. Rum kilisesi, Yunanistan bağımsızlık savaşının başladığı tarihten itibaren Enosis’i savunmaya ve onun propagandasını yapmaya başlamıştı. Örgütlü güç olarak bu fikre karşı çıkan ise önce Kıbrıs Komünist Partisi sonra da onun devamı olan AKEL partisiydi.
Başpiskoposluk koltuğu, 1937 yılında III. Kirillos’un ölümünden sonra boş kalmıştı. 1947 yılında İngiliz (daha doğrusu Britanya) yönetimi, yeni bir başpiskopos seçilmesine izin verdi. Yapılan seçimlerde AKEL’in desteklediği Leontios, başpiskopos seçildi ama 36 gün sonra öldü. (Kimi Rumlar onun zehirlendiğine inanır). Alavere dalavere sonucu II. Makariyos başpiskopos seçildi. O da 1950 yılında öldü.
Boston’da burslu bir öğrenciyken 35 yaşındaki Mihail Muskos, 1948 yılında ansızın Kition piskoposu seçilir. Yüzü tıraşlı, üçgen bıyıklı, kelleşmeye yüz tutmuş yakışıklı delikanlı Ortodoks geleneklerine göre sakallı olması gerekirdi. İki ay içinde sakal uzattıktan sonra Kıbrıs’a döner. 1950 yılı seçimlerinde kendi gibi genç ve en az kendisi kadar muhteris olan Girne piskoposu Kiprianos’u ekarte ederek başpiskopos seçilir ve III. Makarios adını alır.
1940’lı yallarda AKEL ile kilise arasında ciddi bir sürtüşme yaşanır, hangisi toplumu yönlendirecek diye. O kadar ki kilise Yunanistan’dan “X” örgütünden iki kişi getirterek burada “X2” örgütü kurulur. Bu arada sağcı güçler Enosis’e karşı çıktığı gerekçesiyle AKEL’i ihanetle suçlamaya başlarlar.
İki arada bir derede kalan AKEL, Yunanistan Komünist Partisi’ne danışmaya karar verdi. 1948 yılında uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra AKEL Genel Sekreteri Fifis Yuannu ve PEO Genel Sekreteri Andreas Jartidis, Yunanistan dağlarında iç savaşı yürüten Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Nikos Zahariyadis’e ulaşırlar.
Zahariyadis, bir abi olarak, konuklarına Enosis’i savunmaları gerektiğini tembih eder. Zaten birkaç ay içinde Atina’yı ele geçirecekler ve Sosyalist Yunanistan ile birleşmeleri sorun olmayacaktı. (Atina’ya hiç giremediler. Yenildiler ve komşu sosyalist ülkelere sığındılar.)
AKEL politika değiştirerek Enosis’i savunmaya başladı. Bu defa da kilise ile hangisi daha Enosisçi diye sidik yarışına koyuldular. Ne var ki dinamik Kition Piskoposu’nun başka planları vardı. 1948 yılında kurulan sağcı “Milli Birlik Konseyi”nin en aktif üyelerinden biri olan Kition Piskoposu’nun girişimleri sonucu kilise Enosis için plebisit yapmayı kararlaştırdı.
Ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra 15-22 Ocak 1950 tarihlerinde kiliselerde defterler açılarak Rumların gidip imzalamaları istendi. Bir hafta içinde Rumların %95 veya %96’sı defterlere imza attı. (Bazı kaynaklarda %95, bazılarında %96 olarak geçiyor.) Kilise plebisit ile Enosis öncülüğünü ele geçirmiş oldu.
Aynı yılın sonlarına doğru Kition Piskoposu, Makariyos adıyla başpiskopos seçildi. Yaptığı yemin töreninde Rum halkına “Ölünceye kadar Enosis ve sadece Enosis için mücadele edeceğine” söz verdi.
Başpiskopos olarak yaptığı ilk işlerden biri, kendisi de Kıbrıslı olan ve “X” örgütünün kurucusu ve başkanı olan Grivas ile irtibat kurmak oldu. Zaten Kition Piskoposu olarak Yunanistan’a yaptığı bir gezide onunla tanışmıştı. Azılı bir komünist düşmanıydı. “X” örgütü Alman işgali sırasında Almanlarla işbirliği yapmıştı. İngilizler Atina’ya girince İngilizlerle işbirliği yapmaya başladı. Atina ve çevresinde solculara karşı “beyaz terör” adıyla ün salan tedhiş eylemlerini yürütmüştü.
Atina’da yaptıkları anlaşma uyarınca Grivas’ı ve karısını tatil yapmak için Kıbrıs’a davet etti. Grivas, Trodos dağlarında tatil yaparken uzun yürüyüşler yaparak arazi keşfinde bulundu. Kuracağı gerilla teşkilâtı için uygun yerler saptadı. 1952 yılında tekrar Kıbrıs’a geldi ve Trodos’la Beşparmak dağlarında keşiflerde bulundu.
Kuşkusuz İngilizler, bu arada, gerekli istihbaratı topluyorlardı. Bu durumdan işkillenen İngilizler bir süre sonra tekrar Kıbrıs’a gelmek için vize isteyince ona vize vermediler. O da Rodos’tan kalkan bir yelkenliyle gizlice Kıbrıs’a geldi. Bu arada ilk silâhlar Sirina (Denizkızı) gemisiyle hıyarları ile ünlü Hloraga köyüne çıkarıldı.
Sonuç: Ben diyorum ki Kıbrıs sorunu, 1950 Enosis plebisiti ile başladı.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar