KATİLLERİN PARASIYLA SEFA SÜRME DÜZENİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

KATİLLERİN PARASIYLA SEFA SÜRME DÜZENİ

Başaran DüzgünBaşaran Düzgün

“Dünyanın en pahalı caddesini mutlaka görmek istiyorum”  dediğimde arkadaşlardan birisi düzeltme yapmaya çalıştı;

“Dünyanın en pahalı caddesi olmayabilir.”


Ben itiraz etmedim. “Bundan daha pahalı başka bir cadde varsa onu da görelim.

Yaklaşık üç kilometre uzunluğundaki Bahnhos caddesine tren garının oradan girdik.

Tren ya da metro kullanmayı pek sevmediğim için doğrusu kıyas yapacak durumda değilim.

Ama sanatsal estetiğin ön plana çıktığı, eski gotik bir yapı.

Zürih, İsviçre Konfederasyonunun başkentidir.

Almanca konuşanların  çoğunlukta olduğu ve kendinizi herhangi bir Alman kentinde hissedeceğiniz kadar Alman olan bir yer.

Tek farkla;

Zürih Almanya  kentlerini zenginlikte çoktan geçmiş.

Hem de öyle-böyle değil.

Caddeye girdiğimizde arkadaşlara “vitrinleri dikkatlice inceleyiniz” dedim.

Asında pek de incelenecek bir vitrin düzenlemesi yoktu.

Örneğin bir vitrinde farklı renkten oluşan 2 takım elbise vardı sadece.

Veya kadın ürünlerinin satıldığı mağazaların vitrinlerinde birkaç etek ve kaban falan.

Fakat fiyatlara bakınca herkesin dudağı uçukladı adeta.

İsviçre, Avrupa’nın ortasında bulunmasına rağmen Avrupa Birliği üyesi değildir.

Üstelik Avrupa Birliği’nin birçok regülasyonu da İsviçre’de geçerli değildir.

Özellikle de Maastrich kriterleri hiç geçerli değildir.

Bu konuya döneceğiz.

İsviçre’nin para birimi Frank’tır.

1 Frank da yaklaşık 1 Amerikan Dolarına eşittir.

Dolayısı ile biz vitrin fiyatlarını kıyaslarken Amerikan Doları üzerinden Türk Lirası’na çevirdiğimiz için fazlaca zorlanmadık.

Vitrindeki bir takım elbisenin fiyatı 25 bin Frank idi.

Yani yaklaşık 132 bin Türk Lirası.

En ucuz ayakkabıyı  3500 Frank olarak tespit edebildik.

Basit bir atkı 700 Frank (2500 TL), bir çift çorap 400 Frank (2100 TL) falan.

30 bin Frank’tan başlayan meşhur İsviçre saatlerini hiç saymıyorum.

Başımıza geleceği biliyordum ama arkadaşların bu deneyimi yaşamaları için ses etmedim.

Bahnhos caddesini aşarak göle doğru yürüdük.

Göle akan Limmat nehrine paralel sıra sıra dizilmiş sosis ve cafe satan kiokslar vardı.

Arkadaşlar oturup kahve içmeyi teklif ettiler ama önce fiyat sordular;

Sosisler 20 Frank’tan başlıyordu.

Kahveler de 10 Frank’tan.

“53 liraya bir kahve içeceğime kahvesiz kalırım daha iyi” diyen çoğunluğun oyları ile kahve de içemedik.

Büyük boy bir kutu kahve fiyatına bir bardak kahve içmek pek de akıl işi değildi.

Başaran-Düzgün

 

***

 

İsviçre’nin çoğunluğunu İtalyanca, Fransızca ve Almaca konuşanlar oluşturuyor.

Zaten bu 3 ülkeye de komşudurlar.

Kendilerini İsviçre’nin yerlisi sayanlar Romansça konuşuyorlar ama onlar da azınlıktırlar. Aklımda olan soru şuydu: Niye Almanlar Almanya’ya, İtalyanlar İtalya’ya, Fransızlar da Fransa’ya yani anavatanlarına bağlanmadılar da İsviçre diye ayrı bir devlet oluşturdular?

Niye Avrupa Birliği’ne  girmediler?

Niye Frank’ı bırakıp da Euro’ya geçmediler.

Çünkü İsviçre Avrupa’nın arka bahçesidir.

Evet yanlış okumadınız arka bahçesi.

Yazımın başında belirttiğim gibi Maastrich kriterleri  İsviçre’de geçerli değildir ve örneğin erkeklerle aynı işi yapan kadınlar daha düşük ücret almaktadırlar.

İsviçre’de grev yasal olarak yasaktır.

Evet yine yanlış okumadınız, grev yasaktır ve teşebbüs edenler derhal işten atılırlar.

Avrupa Birliği’ndeki sıkı mali denetim mekanizmaları elbette İsviçre’de yoktur.

İsviçre’de paranın kazanılma kökenine bakılmaz.

Bu nedenle de dünyadaki diktatörlerin, kara para aklayıcılarının kanlı para elde edenlerin yüz milyarlarca doları İsviçre bankalarınadır.

Elbette gelişmiş ekonominin yarattığı bir refah düzeyi vardır.

Fakat  “gelsin ve nereden isterse gelsin” diyerek kabul ettikleri yüz milyarlarca doların da keyfini sürmektedirler.

Köşelerinden kan damlayan dolarların…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar