Gizli aşkların başkenti Lefkoşa - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Gizli aşkların başkenti Lefkoşa

Zor zamanların hüznünü taşırdı

Doğduğum kentin


Sessiz ve ışıksız

Sokakları

…………………………………………………………………………………

 

Bir film izlerken onların kare kare fotoğraflardan oluştuğunu kim göz önüne alır ki?

Film, bir şerit halinde akıp giderken gözün algısı hareketli görüntülerdir ki her kare hızla akıp gitmektedir.

Filmin önemi daha çok hikayesinde olsa gerek.

Fotoğraf ise, bir kareden ibaret olmasına rağmen önemi kanımızca daha büyük.

Bir fotoğrafı bir duvarda, bir çerçeve içerisinde dondurmak mümkün.

Fotoğraftaki görüntü sadece bir an’dan ibarettir.

Sadece o an dondurulmuş oluyor karta.

Ve o an, fotoğraf kartının ömrü doluncaya kadar yaşamaktadır.

Bir filmi kaç kez izleyebilir ki insan?

Ama bir fotoğrafı duvarına asıp ömrünce ona bakabilir.

Hayatın çeşitli kareleri, çeşitli anları bir fotoğraf karesinde donup kalırken, geleceğe o an aktarılır; her o ana bakarken aynı hatırlar tazelenir.

Bunları filmi değersizleştirmek için söylemiyor, fotoğrafın önemine vurgu yapmak için belirtiliyoruz…

Bu yazımızla birlikte beş tane fotoğraf yayınlıyoruz.

Kimi okurlarımızın ilk kez göreceği fotoğraflar olabilir bunlar.

Bu fotoğrafların dört adeti Lefkoşa’da Sarayönü ve çevresi ile ilgili.

Diğeri Girne Kapısı’nı yansıtıyor…

Sessiz yıllar:

Girne Kapısı ile ilgili fotoğraf Mangoian kardeşlere ait.

Yıl 1931.

Cadde kendi halinde sessiz sakin.

1960’lı ve 70’li yılları yaşayanlar Girne Caddesi üzerinde, şimdiki Ziraat Bankasının yerinde tek katlı Bedevi Pastanesinin olduğunu hatırlarlar.

Fotoğrafta o binanın henüz yapılmadığı anlaşılıyor.

Yerinde küçük kerpiçten tek haneden ibaret bir yapı bulunuyor ki, önündeki derme çatma tezgahlardan bir sebze satış yeri ya da buna benzer bir satış yeri olduğu görülüyor.

Fotoğraf siyah beyaz ve pek net olmadığından anlamak çok mümkün olmasa da,

Mevlevi Tekkesi önünde bulunan bugünkü geniş kaldırımların yerinin otlarla kaplanmış olduğunu söylemek mümkün.

Anlaşılan caddeye ilk asfalt dökülmüş.

Çünkü o yıllarda Girne Kapısını sağdan ve soldan birleştiren surların devamı olan duvarlar yıkılıp iki tarafından yollar açılmıştı. (1931)

Şehir, bu haliyle giderek dışarıya doğru genişleyecek, 308 yıllık Osmanlı döneminden sonra Lefkoşalılar surlar dışında da yerleşim yerleri oluşturmaya başlayacaklardı.

Tek tük insanlar ve bir de eşek üzerinde çocuk Sarayönü’ne doğru ilerlemekte.

Bugün de ayakta duran Efkalipto ağacı ise tüm görkemi ile o yıllara da tanıklık etmekte.

Girne Caddesinin giriş kısmını yansıtan bu fotoğraf 1930’lu yılların hayatına dair ipuçları veriyor.

Haşmet Muzaffer Gürkan’ın “Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa” adlı kitabında Girne Kapısı ve çevresi anlatılırken bölgenin sosyal durumu hakkında şu bilgiler verilir:

“Girne Kapısı’nın çevresi, önceleri daha çok yaşlı dadıların, hizmetçilerin oturduğu bir yermiş.

Varlıklı aileler kendilerine bir ömür boyu hizmet veren ve artık emekliye çıkardıkları hizmetçilerine, ucuz olduğu için bu taraflarda küçük bir ev alıp verirler ve onların ölene dek burada yaşamalarını sağlarlarmış.”

Sarayönü’nde farklı zamanlar:

Lefkoşa’da Sarayönü ile ilgili fotoğrafların birinde, atlı arabalar görülüyor.

Bu dönemde henüz motorlu araçlar yaygınlaşmamış.

Görüntü 1930’lu yıllardan önceki dönemleri yansıtıyor olmalı.

İngiliz döneminde Sarayönü’ndeki Vali Konağı (Lüzinyan Sarayı) yıkıldıktan sonra, burası bir meydan haline getirilecek,

Salamis’ten getirilen taş sütun önce Sarayönü Camii’nin avlusuna sonra meydanın tam ortasına dikilecek,

Ve o günden sonra Dikili Taş Lefkoşalıların hayatında önemli bir yer tutacaktı.

Motorlu araçların hüküm sürmediği, atlı arabaların rağbette olduğu dönemlerde,

Yolcu taşımacılığı atlı arabalarla yapılmaktaydı.

Bu atlı arabaların park ettikleri yer de Diki Taşın çevresiydi.

Atlı arabalar buralarda dururlar, arabacılar yolcu beklerlerdi.

Tıpkı daha sonra motorlu araçların yaygınlaşıp taksiciliğin başlaması gibi.

Dönem olmuş motorlu araçların park yeri yine Dikli Taşın çevresi olmuştu.

Dikili Taşı içine alan demir parmaklıklar giderek genişletilmiş,

Yerini trafik taşlarından çevrili çemberler almıştı.

Yolcularını bekleyen taksiciler de arabalarını çemberin içinde tutuyorlardı…

Güzel yıllar:

Sarayönü’nü süsleyen (!) Saray Otel binası yapıldığında,

Lefkoşalılar bu binayı gökdelen gibi algılıyorlardı.

Öylesine büyük ve yüksek bir binayı otel olarak Lefkoşa’nın göbeğine yapmak  bir gurur kaynağı idi.

Henüz o dönemlerde Lefkoşa gibi kentlerin korunması ile ilgili bilinç gelişmemiş, bu çerçevede yasalar da yoktu.

Ancak, bölgenin Saray Otel inşa edilmezden önceki görünümü Lefkoşa’nın kentsel kimliğini yansıtan yapılarla doluydu.

1960’lı yılların başında inşasına başlayan Saray Otel henüz yokken, o bölgede tek katlı, damları kiremitli yapılar bulunuyordu.

Sayfamızda yayınladığımız1950’li yıllara ait görüntü, İş Bankası’na doğru uzanan yolu gösterirken, Saray Otel’in bulunduğu yerdeki eski yapılar da fotoğrafta yer alıyor.

Tek katlı ve damları kiremitli yapılar kentin fiziksel özelliklerini yansıtıyor.

Evkaf’ın binası ise bugünkü haliyle yerinde durmakta.

Fotoğrafın hareketli bir görüntüye sahip olduğu da söylenebilir.

Muhtemelen günlerden Cuma’dır ve Lefkoşa’nın en işlek caddesinde motorlu araçların ve yayaların belirli bir kalabalığı görülmekte.

Bir aşktır, bir sevdadır, bir türküdür Lefkoşa.

Sarı taşları, kerpiç duvarları, tek haneli evleri ile,

Lüzinyan ve Venedik kalıntıları ile tarihi bir romandır.

Camileri ve kiliseleri ile,

Daracık sokaklarda sarmaşık gülleri gibi birbirine sarılmış, avluları birbirine geçmiş, cumbalı köşklü evleri dudak dudağa vermiş gizli aşkların başkentidir Lefkoşa…

 

SOKAKLAR

Günbatımı terkedip gittiğinde
Sessiz ve ışıksız kalırdı
Doğduğum kentin sokakları

Cılız ışıklar saçardı
Sokak lambaları
Aydınlatmak adına sekileri ve yolları

Bazen sönerdi ışıklar hepten
Karanlıkta kalırdı koskoca kent
Nedeni hiç bilinmeden

Zor zamanların hüznünü taşırdı
Doğduğum kentin
Sessiz ve ışıksız sokakları

EMEL(KÂMİL)ÜLFER
İstanbul/2009

Cılız ışıklar saçardı

Sokak lambaları

Aydınlatmak adına sekileri ve yolları

 

Bazen sönerdi ışıklar hepten

Karanlıkta kalırdı koskoca kent

Nedeni hiç bilinmeden

 

Zor zamanların hüznünü taşırdı

Doğduğum kentin

Sessiz ve ışıksız

Sokakları

(Emel Ülfer)

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar