Ekonomi profesörünün ikazı doğru çıktı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Ekonomi profesörünün ikazı doğru çıktı

 Birkaç sınıf arkadaşım ile birlikte niye bu kadar ağırlıkta politika ile ilgili ders alırız diye serzenişte bulunduğumuzda, profesör beni ve benim gibi bir yabancı talebeyi işaret ederek şöyle dedi: Size saygın bir doktor ameliyat olmanız şarttır der ise, derhal bıçak altına, sorusuz, sualsiz yatırsınız. Bilinçlik yapıp, doktorla münakaşaya girmezsiniz. Ancak ekonomik konularda sıradan biri bile, para ile, şahsi bütçesi ile ilgisi olduğu cihetle kendini ekonomiden anlar sanıp sizi çoğu kez kale almayacağını bilesiniz. Bunun için politikaya, insan psikolojisine aşina olmanız gereklidir. Hikaye sandım, ama çok geçmeden bunun ne kadar doğru bir ikaz olduğunu anladım. İngiltere’de işlerken bir kere bu ikazdan faydalandım. Nasıl mı? Beni bakanlıktan bir su encümenini denetlemeye göndermişlerdi. Tabii ilk iş olarak işletmenin başından randevu aldım ve gittim. Geç kalmamak için 5 dakika önce ilgi müdürün makam odasının önüne varmıştım. Kapı üzerinde yazılı isme bir daha bakayım dedim. Adamın titılları saymakla bitmez. Kraliçeden de OBE almış. Dakik, kapıyı tıkladım, gür bir ses, girr dedi. Yaşlıca, deve boylu bir adam. Kim olduğumu, neden geldiğimi, ne istediğimi tekrarladığımda, her halde içinden, bu aksanı, görünüşü bozuk şahıs benim işletmeyi, icraatlarımı nasıl kontrol edebilir tavrında, derhal bakanlığımı telefonla arayıp benim kim olduğumu teyit etme ihtiyacı duydu. Herhalde aldığı sert yanıttan sonra kül suyu gibi oturdu… Gereken talimatları verdi. Hırslandım. Bu adam, belli, askerden gelme, iyi, disiplinli bir mühendis. Nerede acaba hatasını bulabilirim diye düşünmeye başladım. Her şey tamam, hatta mükemmel görünüyordu. Düşüne düşüne açık verebileceği yeri buldum ve sonunda haklı da çıktım. Su pompalarına gittim. Beklediğim gibi hepsi boyanmış, tamirli, tıkır tıkır işler durumda. Onlar adamın gururu. Ancak pompalar ikinci dünya savaşından kalma. Derhal piyasadan araştırdım ve beklediğim gibi gördüm ki bu pompaları yenilememekle İngiliz hükümetine, o zamanki para ile yılda 250000 Stg. ek yakıt külfetine sebep oluyor. Bu konuda ağır ikaz alması yüreğime su serpmişti.

  Şimdiki döviz krizinde, bakarım ki, bizim sektör temsilcilerinin hükümete tavsiye önerileri birçok doğruları ifade etse dahi, kendi menfaatleri doğrultusunda yanlışları da içerir. Biz ekonomistler arasında da “normative” yani kendi önceliklerine, kendi şahsi pozisyonlarına dönük öneriler eksik değildir. İyi öneriyi, kötü öneriden ayırabilen politik kabiliyet ancak ülkesine refah getirebilir. Anadolu’dan KKTC’ye su gelsin, gerekli oranda ucuzluk yaratacak ise elektrik de gelsin. Üretime pozitif etkisi olur. Ancak benim ve benim gibi çoğunluğun, projelerin maliyetine görece refahımı artırmaz. Karnım tok, başımın üstünde bir dam varken, bu acil ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra, benim ve benim gibilerin refahını artırmak için maliyeti çok cüzi, yapabileceğiniz çok iş önceliği var. Örneğin, toplumda gelir dağılımını düzeltici tedbirler alın. Yolda, belde dilenen aç insanlar azalsın veya kalmasın. Çevreyi planlayıp temiz tutun, yeşili çoğaltın ki ciğerlerimiz nefes alsın. Trafik kazalarını azaltacak tedbirler alın ki arabada güvenle seyahat edelim. Hayvan refahını koruyun ki, acıma hissimizin bizi her gün yaşam kalitemizi etkilemesin. Monopollerin bizi soymasına geçit vermeyin. İşimizde bizden daha az liyakat sahibi birini başımıza getirmeyin; Bir aylık müdürlük, müsteşarlık yapan birini benim iki katım miktarda emekliliğe bağlamayın. Yapanın, çalanın, çırpanın yanına kâr bırakıp, hakkımı benden ona aktarmayın. Basit bir dava için, iki yıl, 50 kez mahkeme avlusunda beni saatlerce bekletip üretimden koparmayın. Dünya kadar avukat masrafına duçar etmeyin. Herhangi bir devlet dairesine gitmek zorunda olduğumda, güler yüz, yol gösterme, kısa surede neticeye varmamı sağlayın. Tek varis olmama,, KKTC’de veraset vergisinin cüzi olmasına rağmen bunu çözmede elli evrak getirmemi, anamın nikah kağıdını isteyip, beni iki yıl avukat desteğinde uğraştırıp beni elli kez sinir buhranına duçar etmeyin. İngiltere’de %40 veraset vergisi olduğu halde bu işi 15 günde çözmeme ne dersiniz? Anadolu’dan büyük masraflarla su gelir da benim bu ülkede refahım gittikçe düşer ise, benim ve ezici çoğunlukta olan benim gibiler için ne anlamı var?
Ülkemizde şimdilerde bir döviz krizi var. Kriz demek geçicidir, ama ağır tahribat bırakabilir. Böyle bir durumda, doktorlar da bilir, biz da biliriz ki çok beklemeden, yan etkilerini fazla düşünmeden acil ve kısa sürede etkili müdahale gerektirir. Onun içindir ki eşelmobil uygulamalarını sıklaştırmak, asgari ücreti yasal zemininde gereği sıklıkta gözden geçirmek, döviz borçluların taksitlerine rahatlama getirmek en acil ve efektif tedbirlerdir. Ha, KTTO’nın endişesi, bu sendikalarca kemikleştirilip kriz atlatıldıktan sonra devam ettirilecek korkusudur.  Ciddi hükümetlerde ve bu enflasyon seyrinde bu yan tesir zamanla kendiliğinden ortadan kalkar. Faizleri yükseltme aşırı değerlenen dövizi normal değerine çekmede etkin bir silahtır. Ancak faizi ekonomik rasyonellik üstünde devamlı yüksek tutmak, şimdiki filmin, yani sıcak para saadet zinciri neticesinin 4-5 yıl sonra yeniden sahneye çıkmasına sebep olacaktır. Zamanla yumuşak iniş yapılmalıdır.  Bazılarımız sağlıklı kurun ne olması gerektiğini saptamanın kehanet olacağını söylemektedir. Ne zaman olacağı konusunda bu söylem doğru. Ancak ne olması gereğini aşağı yukarı saptamak iktisatçılara öğretilen bir beceridir. Buna da “parite teorisi” denir. Meşhur ekonomist dergisi bu hesaplamayı çok basite indirmiş, ülkeler arası “Bic Mac” fiyatlarından giderek, bir paranın aşırı değerli veya tersi olduğunu devamlı hesaplayıp yayınlamaktadır. Çok kaba bir gösterme olmasına rağmen, bir paranın aşağı yukarı dolara kıyasla ne olmasına ışık tutmaktadır. Bir iktisatçının bunu bilmemesi düşündürücüdür.
  Euro’ya geçemeyeceğimizi, bunun Anavatan tarafından onaylanmadığını, her ne ise, bu ihtiyacın da azaldığını ben de bilirim. Ama Anavatan olurunu verse ve yardımlarına ayni minvalde devam etse dahi Euro’ya AB iznini almaz isek geçemeyiz diyen iktisatçılar, Euro’yu kıllanmak ile Euro sistemine girmek ayırımını yapamayanlardır. Euro mekanizmasına girmek başka, değiş tokuş ve değer ölçüsü olarak Euro’yu kullanmak başka. Ben günlük alış veriş dışında hep Stg. kullanırım. Bu dünya tarihinde inek, salyangoz, gümüş, altın para olarak kullanıldı. Hep bunları üretenler bundan faydalandı. Onlardan izin mi alıp kullandık veya kullanıyoruz? İzin istesek bizleri ret mi edeceklerdi? İngiliz bize STg. kullanmayın der mi? Deli mi oldu? Yoksa Euro’yu günlük alış verişte kullandığımızda derdiniz bozuk para bulma mı? En azından kumarcıların “CHips”  sisteminden faydalanırsınız. Gazinolar bizlerden akıllı ml?


Bilmem artık, televizyonlarda her duyduğum yanlışlara ben cevap veremediğim için yazıyı burada keseyim.
Böylece medyamıza bir serzenişte bulunayım. Bilirim zordur, kaldıramayacakları bir bütçe gerektirir… Yine de ekonomi konularında telofoniyen bizden görüş alındığında, en azından onu özetleyen veya başlığına karar veren mümkün mertebe ekonomi ilmine bulaşmış eleman olsun veya son şeklini bizden okeyletsin.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar