Dr. Kaya (1) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Dr. Kaya (1)

Yaz tatilinde okuduğum kitaplardan biri de “Dr. Kaya” idi. Tanıdığım hatta arkadaşlık yaptığım birinin yaşam öyküsündeki detayları öğrenmek bana büyük zevk verdi. Kitap keşke beş-on sene daha önce yayımlanmış olsaydı. Çanak kırılmadan önce.
Kitap, Ahmet Tolgay ve Dr. Filiz Besim tarafından kaleme alınmıştır. Herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir eser. Ve kanımca herkesin okuması gereken bir kitap. Dr. Kaya’nın yaşamı yanı sıra insan, Kıbrıslı Türklerin son yüz-yüz elli yıllık tıp tarihi hakkında da bir fikir edinebilir. Kaya bey yaşam öyküsünü anlatırken kendinden önce gelen tabipler hakkında bilgiler de veriyor. Kendinden önce gelen ve özellikle de tanıma olanağını bulduğu hekimleri sıralıyor. Dikkatimi çeken en önemli eksiklik ise Prof. Dr. Necdet Sezer’dir. Nedense onun adına kitapta rastlamadım. Unutkanlıktan kaynaklanmış olsa gerek.  
Dr. Kaya tıp ve cerrahlık yanı sıra siyasetle de ilgilenmiştir. Her iki Kurucu Meclis’te vekillik yapmış, gerek Hekimler Birliği’nde gerekse Veteran Hekimler Birliği’nde yıllarca hizmet etmiştir. Ayrıca uzun yıllar Türk doktorlarını Balkan Tıp Birliği’nde temsil etmiştir. Bu nedenlerle kitabı okuyan biri son elli-altmış yıllık siyaset ve sosyal tarihimiz hakkında da fikir edinmiş olur.
Dr. Kaya’nın adına ilk defa Lefkoşa Genel Hastanesi’nde rastladım. 1960’lı yılların başları olmalıydı. Dr. Saffet Ratip’in yönlendirmesiyle Dr. Kalbiyan’ın hastası olarak genel hastanede bir hafta kadar yatmıştım. Ayaklanınca hastane koridorlarını turlamaya başladım. Bir sürü yabancı isim arasında bir kapının üzerinde “Dr. Kaya Bekiroğlu” yazdığını fark ettim. Çok hoşuma gitmişti. Hem Türk’tü hem de adının içinde “Bekir” vardı. Nasıl bir insan olduğunu görmek için kapıyı kollamaya başladım ama hiç rast getiremedim.
Yıllar sonra onu Yavuz Adem sokağındaki kliniğinde gördüm. Kız kardeşimin iki oğlunu sünnet ettirmeye getirmiştik. Henüz tanışmıyorduk. Koridorda pencerenin yanında çocukların sünnet edilmesini bekliyordum. Sağımdaki odada hastalar yatıyordu. Ne oldu bilmiyorum, hastabakıcı koşarak gidip Kaya Bey’i çağırdı. Beyaz önlüklü uzunca boylu biri, koşar adım geldi. Asık suratlı, çatık kaşlı biriydi. Dr. Kaya’nın ta kendisiydi.
Kapıdan hastayı muayene ettiğini seyrediyordum. Kapıya geldi ve boşluğa “Vedat” diye seslendi. Kendinden daha kısa boylu biri çıkageldi. “Şuna bir de sen bakıver” dedi. O da muayene ettikten sonra duyamadığım bir şeyler mırıldandı. “Hııı” deyip çıktı gitti. İkinci bir görüş alma ihtiyacı duymuş olması hoşuma gitmişti ve o gün kendi kendime “Bu doktora güvenilir” dedim. (Daha sonraları “Vedat” diye çağırdığı kişinin Vedat Keus olduğunu öğrendim.)
Dr. Kaya’yı KTFD Kurucu Meclisi Üyesi olunca tanıdım. Daha sonra evlendim ve Dr. Kaya, hem aile dostumuz hem de aile doktorumuz oldu. Ben de eşim de bisturisinin altına yattık. Sadece o değil, ne zaman ihtiyaç duymuşsak hızır gibi evimize de yetişti. Ailece kendisine minnettarız.
Vefa borcumuzu, bir nebze de olsa, ödemek için “Dr. Kaya” kitabının tanıtım gecesine gittik. Yer bulamayız kaygısıyla biraz da erken gittik. Arabadan indik, binaya doğru yürüyoruz ki önümüzde Kaya beyin eşinin koltuğunda badi badi yürüdüğünü gördük. Rahatsız olduğunu bilmiyordum. Kendisine yetişip seslendim:
– Hayırdır doktorum, bu ne hal böyle?
– Çanak kırıldı be Sir. (Alçak gönüllülüğünden mi nedendir bilmem, karşısındakilere ya “Be abi” veya “Be sir” derdi.)
Çok üzüldüm. Boğazım düğümlendi. Nedense Kaya Bey gibi bir doktorun hasta olamayacağını sanıyordum. Ayıptır söylemesi, ölümü dahi ona yakıştıramıyordum. Bu çanağın kırılmış olması da neyin nesi oluyordu? Hastalığını öyle ağırbaşlı bir tonla anlatıyordu ki gözümün önünde Sokrates’in baldıran zehrini içerkenki tablosu canlanıyordu.
Kitap tanıtım gecesi, herhangi bir kitap tanıtımı gibi iyi geçti. Ne var ki benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Konuşmaları dinlerken kendi kendime bir muhasebe yapıyordum:
Bu adam, ameliyathanede onlarca doktora hocalık yapmış onlara ameliyatların inceliklerini göstermiş ve onları eğitmiştir. Nerde bu çıraklar?
Bu adam, Hekimler Birliği başkanlığı yapmıştır. Kıbrıslı Türk doktorların haklarını savunmuştur. Tabipler Birliği yasasını çıkarmak için ön ayak olmuştur. Doktorlara sayısız haklar kazandırmıştır. Nerde bu doktorlar? Salona bakıyorum. İki elin parmakları kadar ya var ya yok.
Bu adam, yüzlerce, binlerce insanı ameliyat etmiş onları sağlıklarına kavuşturmuştur. Azrail’in elinden alıp baygın bedenlerine abu hayat üflemiş insan sayısı az değil. Nerde bu insanlar?
Salonda yer bulamayacağımız kaygısı vardı. Ne gezer? Hazır olan insanları saysan sayılırdı. Kendisi de doktor olan Sağlık Bakanımız, konuşmasını yaptıktan sonra birkaç kişinin elini sıktı ve tüydü gitti. Eminim önemli işleri vardı.
Salonda iç açıcı tek sahne, Hüsnü Feridun başta olmak üzere ellerinde bastonlarıyla birkaç sınıf arkadaşının tanıtımda hazır bulunmasıydı.
Sonuç: Ya vefa duygusunu kaybetmişiz ya da ezelden beridir vefasız insanlarmışız.
(Haftaya devam edecek.)

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar