Brexit sonrası ne olacak? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Ekonomi

Brexit sonrası ne olacak?

Emre Değirmencioğlu’ndan günlük ekonomi yorumu

emredeBirleşik Kırallığın Avrupa Birliğin’den ayrılma kararı alması sonrasında finansal piyasalar tahmin edileceği üzere Cuma gününü oldukça karamsar tamamladı. Hatta, 2008 yılında çöken ABD yatırım bankası Lehman Brothers’in iflası ardından en büyük kriz ile karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Öyle ki, Brexit’in küresel hisse senetlerine vermiş olduğu tahribatın 2 trilyon dolarlık bir değere tekabül ettiği hesaplanıyor. Haliyle, ilk fiyat davranışı negatif olmakla kalmadı, Avrupa için uzun yıllar sürecek ekonomik belirsizliğin de ilk tohumları atılmış oldu. Her ne kadar Brexit kararı alınmasının ardından sığ siyaset bilimci kimliğimiz ile finansal piyasaların nasıl bir yol izleyeceğini yönelik birkaç parakrak yazmak istesek de, Avrupa Birliğin’de hatta Birleşik Krallığın içinde de nasıl bir dezentegrasyon yaşanabileceğini kestiremiyoruz. İskoçya ve Kuzey İrlanda, AB’de kalma talepleri paralelinde İngiltere’den ayrılma isteklerini yüksek sesle dile getirmeye başladı. İskoçya’nın yakın gelecekte yeni bir referandum çağrısında bulunabileceği konuşuluyor. İngiltere’nin AB ile yollarını ayırması sonrasında birçok AB ülkesinden referandum çağrısı gelmeye başladı. Her ne kadar, AB’nin ağır topları ortamı sakinleştirmek adına birlik çağrısı yapsalar da, kısa vadede, piyasalar üzerinde mevcut tedirgin havanın giderilmesini beklemiyoruz. Ya da daha yalın bir anlatımla, hasar tespitinin ne boyutta olacağını henüz kestiremiyoruz.

 


İngiltere dünya ekonomisi açısından oldukça önemli. ABD, Avrupa, Çin, Japonya ve Almanya’dan sonra yaklaşık 3 trilyon Dolar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYIH) ile (İngiltere AB GSYIH’nın % 22’sine tek başına üretiyor) dünyanın en büyük altıncı, Avrupa’nın ise ikinci büyük ekonomisi konumunda. Piyasaların çıkmaz, çıkamaz, çıkartmazlar tezi ile Birlik içinde kalmasının beklendiği Birleşik Kırallık, piyasaları adeta şoke ederek, 17,4 milyon çıkalım oyu ve yaklaşık 1,3 milyon oy farkı ile Birlik’ten ayrılma karar aldı. Elbette işin siyasi boyutu çok tartışılacak olsa da, işimiz gereği, biz biraz daha ekonomik anlamda politika yapıcılarının Brexit kararına karşı nasıl bir yol haritası izleyebileceğine yer vermek istiyoruz.

 

Yerleşmiş demokrasinin en güzel örneği Birleşik Kırallığın AB referandumu sonrası kendisini gösterdi. İlk etapta seçim kampanyasını referandum üzerinde kuran, Şubat ayında da referandum tarihini belirleyen devamında Birlik içinde kalınması yönünde (Bremain) siyaset yapan Başbakan Cameron, referandum sonucu ardından Ekim ayında istifa edeceğini açıkladı. Kuvvetle muhtemel, Londra’nın bir önceki Belediye Başkanı, Birlik’ten ayrılması yönünde siyaset yapan Boris Johson, Cameron’un yerini alacak. Her ne kadar, 2015 Mayıs’ında tek başına iktidara gelen ve anketlerin koalisyona işaret etmesine rağmen güçlü bir siyasi imaj çizen Cameron’un bile işin bu noktalara kadar süreklenebileceğini hesapla(ya)madığını düşünüyoruz.

 

Biz dönelim kararın piyasalara etkisine. İlk şokun hasar tespitini çıkartmaya çalışalım. Brexit kararı ardından küresel risk iştahında haliyle artan belirsizlik nedeniyle keskin bir düşüşün yaşandığını gördük. Cuma günü, Perşembe kapanışa nazaran olayın odağında olan İngiliz Sterlin’i ABD Dolar’ı karşısında % 10’un üzerinde değer kaybederek 1985 senesinden beri en değersiz seviyeye geriledi. Perşembe gününü kabaca 1,50 seviyelerine yakın tamamlayan GBP/USD paritesi, ilk işlemlerde 1,32’li seviyeleri test etti. İngiltere finans hisseleri, özellikle de bankacılık endekslerinde, mevcut iş ilişkilerinin bozulacağı endişesinden hareketle % 20’nin üzerinde değer kayıpları yaşadı. Sterlin ve Sterlin cinsi yatırım araçlarında sert değer kayıpları Kıta Avrupası’nın da dışına çıkarak güvenli liman arayışlarının tetikledi. Ortak para birimi Euro, psikolojik 1,10 seviyesinin altını test ederken, Fransa ve Almanya borsaları günü çift haneli değerlere yakın kayıplarla tamamladı. Altının ons fiyatı Perşembe günü 1,250 dolar seviyesinden Cuma günü 1,385 seviyesine çıkaraken (% 8 değer kazancı ve son iki senenin en yüksek seviyesi), Japon Yen’i ABD Dolar karşısında psikoljik 100 seviyesinin de altına gerileyerek neredeyse son 3 senenin en değerli seviyesine ulaştı. Başta Avrupa hisse senetleri endeksleri olmak kaydı ile hisse senetleri keskin değer kaybederken, panik havasını bastırmak adına küresel merkez bankaları bir kez daha devreye girdi. Elbette, İngiltere Merkez Bankası, Bankacılık sektörünün likidite ihtiyacını ve yatırımcıların Sterlin varlıklarda pozisyonlarını azlatmalarına karşı 250 milyar Sterlin tutarında likidite imkanı sunarken, bir sonraki olağan Para Politikası Kurulu toplantısında da Mart 2009’dan bu yana % 0,50 düzeyinde sabit olan politika faizini % 0 düzeyine çekmesi bekleniyor.

 

İngiltere ekonomisinin Brexit kararı ardından 2017 yılında resesyona girmesi kaçınılmaz görünüyor. Hatta, ABD yatırım bankası Goldman Sachs’ın İngiltere’nin büyüme tahminini aşağı yönlü revize ettiğine de şahit olduk. Kuvvetle muhtemel, AAA kredi notuna sahip İngiltere’yi not indiriminin de beklediğini göreceğiz. ABD Doları ve Japon Yeninde değer kazancı, Sterlin ve Euro’da ise değer kaybı bundan sonraki süreçte kaçılmaz görünüyor. Haliyle, KKTC’de en geniş tanımlı para tabanı olan ve cebimizdeki madeni paraya kadar uzanan M3’ün % 50’sinin neredeyse döviz olduğu ve yine neredeyse tüm emtiaların sterlin olarak fiyatlandığı düşünülürse, Sterlin’in bundan sonra izleyebileceği seyir haliyle merak konusu. Elbette, belirsizliğin bu derece yüksek olduğu bir ortamda yorum yapmanın hatta tahminde bulunmanın ne kadar zor olduğu kuşku götürmüyor. Piyasaların en büyük korkusunun şu anda AB’nin dağılması üzerine inşa edilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Brexit ardından İspanya’da düzenlenen seçimlerden siyasi tıkanıklığın giderilemediği gibi, Fransa’da aşırı sağın AB’den ayrılma çağrısında bulunması konunun vahametini anlatmaya yetiyor. Kaleme aldığım birçok köşe yazımda ve günlük bültenlerimde, küresel gelişmelere karşı kayıtsız kalamayan ABD Merkez Bankası (FED)’in bile artan tansiyona karşı 2016 yılında pamuk ipliğine bağlı olan faiz artırım ihtimalinin Brexit ile ortadan kalktığını söylemek gerekiyor. Siyasi risklerin ekonominin bir adım önünde olmasına paralel dünya ekonomisinin nereye sürekleneceğini şu anda tahmin etmek oldukça güçleşti.

 

Türk Lirası’nın bundan sonraki süreçte nasıl bir seyir izleyebileceği aslında birden fazla faktöre bağlı bulunuyor. FED’in gerek kendi ekonomisinin ivme kaybetmesi veya Brexit nedeniyle faiz artır(a)maması her ne kadar gelişmekte olan ülke para birimleri için zaman kazanmak adına olumlu olarak yorumlansa da, küresel ekonominin gerek Çin, gerekse AB endişeleri ile karanlık ve derin sulara sürüklenmesi, risklerin de beraberinde tırmanması anlamını taşıyor. Türkiye cephesinde şu anda dış politikada detan (yumuşama) dönemine girildiğini görüyoruz. Rusya ile bozulan ilişkilerin gerek ihracata gerekse turizme vermiş olduğu hasar ortada. Rusya ile ilişkilerin yumuşamaya başlaması ardından gündemin ilk sırasına İsrail ile yapılan anlaşma haberleri oturdu. Türkiye’nin dış politikada atacağı olumlu adımlar ve yabancı nezdinde güven artırıcı önlemler TL’nin göreceli olarak daha az darbe almasına yardımcı olabilir. Sterlinde yaşanacak olası değer kayıplarının, Sterlin taahütleri olan yatırımcılar açısından finansal poziyonlarını gözden geçirmek ve devamında riskli pozisyonları hafifletmek adında fırsat olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz.

 

GBP/USD paritesinde 1,35 seviyesinin altında beklentimiz 1,20’li seviyeler

GBP/TRY kurunda 3,85 – 3,90 seviyesinin altında beklentimiz 3,450

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar