BİR KİTAP ELEŞTİRİSİ: Mete Hatay’ın “eşikteki meseleleri”… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

BİR KİTAP ELEŞTİRİSİ: Mete Hatay’ın “eşikteki meseleleri”…

Halil PaşaHalil Paşa

Mete Hatay toplumsal statülerinin ne olacağına bir türlü karar verememiş ve “iki arada bir derede” çakılıp kalmış Kıbrıslıtürklerin, bayrak, dil, kimlik, azınlık ve ötekileştirmeyle ilgili yakın siyasi tarihine göz atıyor. Aynı zamanda etnik çatışmaların ve bölünmüşlüğün “sessiz mağdurları” Maronit ve Ermeni cemaatlere değiniyor. Bunları da kah İngiliz belgelerine, kah kendi gözlem ve yorumlarına, sosyal bilimcilerin yazılarına başvurarak yapıyor.

Her bir konunun bir gazete makalesi olarak işlendiği kitabının birinci bölümünde, yeni bir toplumsal statü konusunda Kıbrıslıtürklerin bu “arafta kalma” hali, yazara göre olumlu yönüyle enerjik ve yaratıcı bir duruma işaret ediyor. Olumsuz yanıysa eşikte kalan toplumun kendi kaderini tayin etmeyi dahi bir kenara bırakacak kadar güven yitimine uğraması. Böylece değişimden umudu kesen seçmen sonuçta bu statükodan beslenen “siyasi kurtarıcıları” (aslında soytarıları) seçme kısır döngüsünde buluyor kendini.


Yazar, okurunu, Kıbrıs tarihinin çeşitli dönemlerinde yolculuklara çıkarıyor. Taksim siyasetinin doğuşundan Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağının ortaya çıkışının perde arkasına, Çanakkale savaşında Osmanlıya karşı İngiliz saflarındaki Kıbrıslı Türklerden, İngiliz’e karşı Osmanlı ordusu ile birlikte savaşan Ermeni asker ve komutanlara… Olaylar ve anılar, siyasetle iştigal eden her okurun ilgisini çekecek minik hikayeler tadında ve akıcı bir dille anlatılmış.  Hele de Dr. Küçük’ün babasının, Çanakkale’de savaşan İngiliz taburları için sattığı eşek ve katırlardan sağladığı kazancının, 1940 ve 50’li yıllarda Necati Özkan tarafından siyasi rakibi Dr. Küçük’e karşı gazetesinde tartışma konusu yapılması var ki…

Kitabın ikinci bölümünde Kormacitteki kasap dükkanının ada çapında meşhur bir lokantaya (Mariyanın Yeri) dönüşmesinin öyküsünü anlatmaya girişen yazar, adamızda beş yüz yıllık Maronit tarihini iki makalede okurun düşüncesine o kadar etkili nakşetmiş ki. Devamında 1974 sonrasında adamıza gelen Karadenizlilerin Rumcayı pek çok Kıbrıslı Türk’ten çok daha akıcı bir şekilde konuşabilmeleri, Güney Kıbrıs’a göç eden Pontus Rumlarının da akıcı Türkçeleriyle, “düşmanlarının dilini konuşan” bu insanların her iki tarafta maruz kaldıkları benzeri “ötekileştirmeler” yazarın da şahitlik ettiği anılarla desteklenmiş…

En çok makalenin yer aldığı kitabın ikinci bölümünde, “Minare” ile “Çan Kulesinin” tarihi çekişmesi, Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların çoğunluğunun birbirlerinin mağduriyetlerini görmezden ve anlamazdan gelerek birbirleriyle yüzleşmemeleri, buna bağlı olarak kendi  resmi tarihlerine hapsolmuş “gürültülü sessizlikleri” (yani yüzeysel ve inkarcı söylemleri), 1963-67 dönemi, Maraş vb. örneklerle izaha girişilmiş. Sonra da her topluma ve her toplum içerisinde herkese göre ayrı bir Kıbrıs Sorununun olduğu şartlarda, daha da uzayacak bir kapsamlı çözüm uğruna, adanın Kuzey yarısında ertelenen ama pek çoğu siyasi basiretsizlik ve beceriksizlikten kaynaklı gündelik sorunların çözümünün ötelenip ertelenmesi deşilmiş.  İkinci bölümün son makalesinde ise Osmanlı’nın tehcirinden kaçıp kurtulan ve adamıza kadar gelen bir Ermeni ailesinin Kıbrıslı Türklerle olan yakınlaşma ve uzaklaşma serüveni, adamızda iki toplumun arasındaki kısa tarihe ışık tutacak şekilde o kadar güzel özetlenmiş ki.

İlk iki bölümü iyice özümsemek ve kendimce birtakım notlar almak ve de kitap hakkında alelacele bir eleştiri yazısı hazırlamak için sonraya erteledim.

Yazmadan edemeyeceğim. Kitabın üçüncü bölümünü okumadım ama hani “Perşembe’nin gelişi de Çarşamba’dan bellidir” mottosundan hareketle, kitap hakkında şu çıkarsamayı da yazmadan edemeyeceğim.

Mete kitaptaki pek çok makalesinde özellikle 1974 sonrasında Kıbrıslıtürkleri sarmalına alan bu eşikte kalma döngüsünün adanın kuzeyinde gündelik yaşamın her alanında sorunların sonraya ertelendiği belirsizliğin ve kötü gidişin de özrü ve kaynağı olduğunun mesajını mı vermek istiyor?

Belki de fark etmeden arafta kalma halinin yol açtığı belirsizliğin ve statüsüzlüğün, bireylerin çıkarları uğruna sığındığı yeni “toplumsal statüsüzlüklerinin” kalıcılaşmış bir kabulü olduğunu ifade etmek istiyor?

Yoksa yazar, önemli sorunlarını başkalarının sırtına yükleyen, sonra da sorumluluk yüklediklerini sinik bir alaycılıkla suçlayanların öne çıktığı ve içinde yaşadığı gün geçtikçe kozmopolitleşen cemaatinin yakıngelecekte kendi ayakları üzerinde duracağı bir statüye kavuşacağından umudunu kesmiş mi?

Kesmemişse de kesmek üzere mi?

Eğer bir hafta sonu ya da birkaç gece gündelik işlerinizden ve rutininizden fedakarlık eder de Mete’nin bu 120 sayfalık kitabına yoğunlaşırsanız sanırım bu soruların satır aralarındaki cevaplarını bulur, Kıbrıs tarihinde köşede bucakta kalmış pek çok olayıyla tanışır bilgi dağarcığınızı da genişletirsiniz.

Eşikteki Meseleler

Eşikteki meseleler kitabıyla yazar, dünyada seyahatlerin ip gibi kesilmesinin yanı sıra ada içi seyahatlerimizde bile adamızın diğer yarısına ulaşmanın şimdi geçmiş bir anı olmaya yüz tuttuğu bu zaman diliminde,  hem düşüncelerimizi işgal eden kimlik, aidiyet ve mekansal sınırları silip atacak, hem de Kıbrıs tarihinin gizli kalmış noktalarına bir zaman yolculuğuna bizi çıkaracaktır.

Benden yazıp söylemesi: Okuyun bu kitabı.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar