Maddenin ne olduğuyla başlayalım: Dünyamızdaki her şey maddeden, atom adı verilen küçük parçacıklardan oluşuyor.

En basit atom hidrojen atomu. Güneş büyük ölçüde hidrojen atomlarından oluşuyor. Bir hidrojen atomu, bir pozitif yüklü proton yörüngesinde dönen negatif yüklü elektrondan oluşuyor.

Antimaddede ise elektrik yükleri tam tersi.

Örneğin, hidrojenin antimadde versiyonu olan antihidrojen CERN’deki deneylerde kullanıldı. Negatif yüklü yüklü bir proton (antiproton) yörüngesinde dönen pozitif yüklü bir elektron (pozitron) var.

Bu antiprotonlar CERN’deki hızlandırıcılarda partiküllerin çarpıştırmasıyla oluşturuldu. Antimadde laboratuvarına borular aracılığıyla, ışık hızına yakın bir hıza ulaştılar. Bu, araştırmacıların kontrolü ele alabilmesi için fazla yüksek bir hızdı.

İlk aşamada bir halkanın etrafında döndürülerek yavaşlatılıyorlar. Bu enerjilerini çekiyor ve daha yönetilebilir hızlara düşüyorlar.

Antiprotonlar ve pozitronlar daha sonra dev bir mıknatısa gönderiliyor ve burada karışıp binlerce antihidrojen atomu oluşturuyorlar.

Mıknatıs, antihidrojeni tutan bir manyetik alan yaratıyor. Antimadde içinde bulunduğu konteynerin kenarına dokunursa anında yok oluyor, çünkü antimadde bizim dünyamızla temastan sağ çıkamıyor.

Manyetik alan kapatıldığında, antihidrojen atomları serbest bırakılıyor. Daha sonra da sensörler aşağı mı yukarı mı gittiklerini saptıyor.

Bazı teorisyenler daha önce de antimaddenin yer çekimiyle karşılaştığında düşeceğini tahmin etmişti. Özellikle de Albert Einstein 100 yıldan uzun süre önce İzafiyet Teorisi’nde antimaddenin de tıpkı madde gibi tepki verip aşağı düşmesi gerektiğini söylemişti.

CERN’deki araştırmacılar böylece çok daha büyük bir netlikle Einstein’ı doğrulamış oldu.

Ancak antimaddenin yer çekimi karşısında yukarı değil de, aşağı doğru düşmesi, maddeyle aynı hızda düştüğü anlamına gelmiyor.

Araştırmanın bir sonraki adımı için ekip deneylerini güncelleyip, daha hassas bir hale getiriyor. Amaç antimadde düşerken maddeyle arasında küçük bir fark olup olmadığını bulmak.

Eğer öyleyse, en büyük soru olan Evrenin nasıl oluştuğu sorusu yanıt bulabilir.