“Benim gocamı elimden alacak gadın anasının garnından doğmadı” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Röportaj

“Benim gocamı elimden alacak gadın anasının garnından doğmadı”

 

Ali Atamer: Dilerseniz sohbetimize Kıbrıs kültürüyle özdeşlemiş manilerle başlayalım…


F.B: “Sıra sıra gazanlar gara yazı yazanlar cennet yüzü görmesin aramızı bozanlar”. Bir diş gırdım bademden seni sevdim alemden seni alır giderdim utanırdım alemden”. “Garşımdasın görürüm sevdan ile yörürüm 3 gün gidip görmesem dayanamam ölürüm”. “Gamışı diktim yere boyu boyuma göre elimden alacaklar gözlerim göre göre”.
K.B: Bugüne gadar alamadılar bundan sonra da alamazlar.

Ali Atamer: Sohbet öncesi konuşmamızda Lefke’de büyüdüğünüzü söylediniz.

F.B: Ben Uzun meşe eski Tremitusa doğumluyum. Poli kazasına bağlı bir köy.1941 de doğdum. 2 yaşında geldim Lefke’ye. Babaannem besledi beni bu oturduğum evde. O zaman Lefke çok güzeldi. Arada bir giderdim uzun meşeye gardaşlarım ordaydı. “74”e gadar gidip gelindi. Küçük bir köy olmasına rağmen güzel bir köydü. Verimli bir yerdi. Pınar suyu vardı. Her evin bahçası vardı. Üzüm bağları harnıpları badem vardı.
K.B: 1934 de Baf Ayyorgisinde yeni ismi Kavaklıköy’de doğdum. 1934 doğumluyum.

Ali Atamer: Nasıl bir yaşamınız vardı köyde?

K.B: Ayyorgi’de geçti. Yol işlerinde çalıştım. Ebistad vardı işletmeci fakir olduğumuz için kanunsuz olarak beni gordu çalışırdım.
F.B: O zaman yollamazlardı bizi okula. Lefkoşa’ya zaten vasıta yoktu. 6 sene okudum. Terziye gittim 2 sene usta çıktım. Diploma verdiler. Huriye hanım vardı Lefkeli ustam oyudu. Uzun meşeye gittiğimde Küplerinan ki şimdiki evde var hala daha onlarınan eskiden evde çeşme olmadığından sokak çeşmelerinden doldururduk suları da getirdik gaveye. Bir da evimde 85 yıllık sandalyeye oturur eskileri anarım.

Ali Atamer: Fikriye teyzeciğim nikah gününe kadar Kemal dedemle evleneceğini bilmediğini söyledin. Genç bir kız için nasıl bir duyguydu bu?

F.B: Beni Lefke’de gördü dedeniz. Rahmetlik babaannem gave işledirdi. Dedeniz orda gördüydü beni.
K.B: Arkadaşım manavdı onuynan gelirdik bazı bazı gaveye. Gave içerkan Fikriye teyzenizi gördüm. Arkadaşın vasıtasıynan münasip di oldu. Ondan sonra büyükleri yolladık dünürcülüğe.
F.B: Beni te Avustralya’dan istediler vermediler. Kemal dayına verdiler çünkü yanımda oturacak diye anlaştık. Ama sen zaneden sorabilirdik ya oğlum büyüklere. Haftaya nikah olacayık haberim yok. Sorarlar bana ne zaman nikah olacan bilmem derim. Neneme sorayım dedim o da dedi “acele buldu seni goca isten”. Halbuki o maksatınan sormadım. Ben sadece kapının ardından baktım dedeniz da o gün radyo dinler bir baktım “eyi olsa köyünden bulurdu” dedim. Teyzem benim için mani söylediydi hüç unutmam.” Bastım çıktın fırına baktım Lefke yoluna duydum Fikriye geliyor çifte gurban yoluna. Nikahı gıymak için izin alacağımızda 16 yaşındaydım.
K.B: Gün aldım asdık kağıtları gıydık nikahı..
F.B: Benim yeşildi nikahta geydiğim gelinlik. Belediyede Fedai beyi gıydı. Aganın Hatice derlerdi o da gelin etti beni. Elmaslarınan süslerlerdi bizi. 5-6 ayın içinde evlendik.

Ali Atamer: Peki eski düğünleri anlatın desek.

F.B: 1957’nin 24 Martı’nda düğün oldu. Cumadan çalgıcılar gelirdi Şeherden. Cumartesi kına gecesi yapardık. Pazar da gelin olurduk. Herse yapardık. Çörek ve hellim verirlerdi kına gecesinde. Kınayı da selenin içine gorduk. Herkeş parayı gorkan bir avuç da leblebi alırdı yerdi onun içinden. Davul-zurna, keman ve döplek çalardılar. Mehmetaliler geldiydi. Eskiden bir gadın vardı öderdin gendini kapı kapı gezer davet ederdi insanları. Lefke’de Hatice aba vardı mumunan davet ederdi.
K.B: Ayrı ayrı eğlenirdi insanlar. Çalgı çalarlardı. Eyleşirlerdi. Davul zurnaynan gelini garşılarlardı.
F.B: Fotoğrafçıdan gelirkan garşılarlardı gelini. Tebrik da oldu. 2 dane ben do dakdılardı. 4 dane da gırmızı lira vardı daha küçük dü bendodan. Etli fasulya, herse ve badadez gorlardı fırına. 3 gün sürerdi. Son günün sabahı Mübareki olurdu. Siyah geyerdin o gün. Misafirler evi görmeye gelirdi.
K.B: Gumbaro vardı düğünü idare derdi. Golunda band vardı. Gaveden güveyiyi alırlardı ilahilerinan gelin evine götürürlerdi. Vururlardı güveyinin arakasına. Köyler de olurdu genelde bu adet. Şafkı olmayan yani göremeyen adamlar olurdu kemancı ki gadınlara bakmasın. Gadın havaları vardı.
F.B: Başı bütün olan gırardı testiyi. Testinin içine leblebi kağıtlı yemiş gorduk.

Ali Atamer: Kemal dedemizin gençlik evrelerinde adı çapkın Kemal diye bilinirmiş. Aslı var mıdır?

F.B: Zaten ben ona söylerdim “be herif çapkınlığın olsaydı da duysaydım beni aldatın seni zehirlerdim”. Deden şoför iken dedikodu yaparlardı Kemal dedenizin da dostu var diye. Ben da derdim ıspatlayana istediği gadar para verecem. Benim gocamı elimden alacak gadın anasının garnından doğmadı. Hakikaten emin olayımıdı yaşatmazdım. Ha bu yaştan sonra bişey olmaz ama ben paylaşamam gocamı. Çapkınlık yapan adamları sevmem. İhanet etmeycen garına çocuğuna.
K.B: Öyle bişeyimiz yoktur olamaz. İyi günler da geçirdik kötü günler da geçirdik. Herkese nasip etsin böyle hayat.

Ali Atamer: Bir ömrü beraber yaşadınız. Sizce bu mutlu yılların sırrı nedir?

F.B: Dedeniz Mücahit olduğunda 28 lira alırdı. 6 kişi biri evin için de geçindik. İşe da gitmezdim. Gocam ne getirirsa onu yerdik. Hiç da şikayet etmedik. Olduğundan fazlasını istemem. Ben yalnız dünyayı gezmiş bir hanımım. İtimatı var bana. Birbirimizi Çok iyi tanırık. Gocama eyi bakacam tabii. Sinemalarımıza bile gittik. Zaman oldu 2 şilin paramız yoktu bilet alalım da gidelim sinemaya ama şikayet etmedik.
K.B: Bağlılığımız ve inancımız tuttu bizi bu gadar sene.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar