Bazıları eğitime değil tedaviye geliyor - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
KıbrısMagazin

Bazıları eğitime değil tedaviye geliyor

Ülkemize öğrenci olarak gelen Afrika kökenlilerin büyük çoğunluğunun “Orak Hücre Anemisi” olduğu ortaya çıktı. Ülkeye kabulde test istenmediği için sayıları da tam olarak bilinmiyor


CİDDİ ARTIŞ VAR: Thalassaemia Laboratuvarı sorumlusu Genetik Uzmanı Mustafa Yazman: Şu an yerli nüfus içinde sadece 150 thalassaemia hastamız var. Ancak son yıllarda ülkemize gelen Afrika kökenli öğrencilerinde bir tür thalassaemia olan “Orak Hücre Anemisi”ne sıkça rastlıyoruz

 

KANIMIZ UYUŞMUYOR: Yazman: Afrikalı öğrencilerin sub denilen alt kan grupları farklı,onlara kan bulmakta sıkıntı yaşıyoruz. Kriz anında geliyorlar, gözünüzün önünüzde acı çekiyorlar ve o an ağrısını dindirmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsunuz

 

TEST ZORUNLU OLMALI: Yazman: Hastalar kayıt altında değiller, sayılarını bilmiyoruz. Bu hastaları adaya girişlerinde kayıt altına almak ve bilgilendirmek zorundayız. Üniversiteler büyük görev düşüyor. Afrika kökenli öğrencilerden thalassaemia testi istenmeli, sonrasında ise bilgilendirme yapılmalı

 

BU KADAR HASTAYI KALDIRAMAYIZ: Yazman: 2 yıl boyunca kan verdiğimiz Afrika kökenli bir hastamız iki yıl sonra yanında iki kişiyle geldi. Onlara, burada bu hastalara iyi bakıyorlar demiş. Bize güven duymaları ülkemiz adına iyi bir imaj ama potansiyelimiz bunu kaldıramaz

 

 

Pınar BARUT

“Akdeniz Anemisi” olarak da bilinen Thalassemia hastalığı toplumumuzda en sık görülen genetik hastalıkların başında geliyor.

Şu an ülke genelinde 150 Thalassemi hastası bulunmasına rağmen, 1980 yılında Aile Yasası’nda yapılan değişiklikle evlilik işlemleri için getirilen “Thalassemia testi zorunluluğu” gibi önemli kararlar, talasemi hastalığı ile doğan bebek oranı sıfıra indirdi.

Yerinde yapılan akıllı yasa ve hamlelerle yerli halk açısından çok olumlu bir noktaya taşınan Thalassemia, adaya öğrenci olarak gelen Afrika kökenli kişilerin büyük çoğunluğunun genetik Sickle Cell (Thalassemianın farklı bir türü) kan hastalığına sahip olmasının ortaya çıkmasıyla farklı bir boyut kazandı.

Ülkemizde yaşayan ve Sickle Cell kan hastalığına sahip olan Afrikalı öğrencilerin sayısı bilinmiyor ve bu kişileri kayıt altına alacak bir sistem de bulunmuyor.

 

Yerli hasta sayısı belli

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Thalassemia Laboratuvarı Sorumlusu Genetik Uzmanı Mustafa Yazman “Akdeniz Anemisi” olarak bilinin Thalassemia kan hastalığının 1980 yılına kadar toplumsal bir problem olduğunu, fakat aynı yıl Aile Yasası’nda yapılan değişiklikle bu problemin büyük oranda aşıldığını ifade etti.

Geçirilen yasa ile evlenecek olan çiftlerin Thalassemia testi yaptırmasının zorunlu hale geldiğini ve yılda 15 olan Thalassemi doğum oranının sıfıra düşürüldüğünü söyleyen Yazman:

“Şu an yerli nüfus içinde sadece 150 Thalassemia hastamız var. Fakat özellikle son yıllarda, ülkemize gelen Afrika kökenli üniversite öğrencilerinde Sickle Cell yani “Orak Hücre Anemisi” tipi dediğimiz Thalassemia sayısında çok ciddi bir artış var” dedi.

 

“Afrikalı öğrencilerin çoğu Orak Hücre Anemisi hastalığına sahip”

Thalassemia tek bir çeşidi olmadığını, bölgesel olarak farklılık gösterebilen birçok farklı versiyonu bulunduğunu ifade eden Yazman, hangi tip olursa olsun, Thalassemianın kişiye tıbbi anlamda sıkıntılar getirdiği söyledi.

Sickle Cell tipi (Orak Hücre Anemisi) Thalassemia daki artışın, Afrika’dan gelen öğrencilerin, bu hastalığın testi istenmeden üniversitelere kayıt yaptırmasıyla başladığını belirten Yazman:

“Thalassemia bulaşıcı değil, genetik bir hastalık. Bu yüzden bu öğrencilerden her ne kadar sağlık raporu istense de Thalassemia testi yapılmıyor. Sadece bulaşıcı hastalıklar üzerinde duruluyor. Bizim toplumumuzda normal tip Thalassemia görülme oranı yüzde 16 iken, Sickle Cell (Orak Hücre Anemisi) tipi Thalassemia 5 bin de 1 oranında görülüyor. Aynı hastalığın Afrika’da görülme oranı ise bölgesel olarak yüzde 50’ye kadar çıkıyor. Oradan gelen öğrenciler bizim toplumumuzun içinde öğrenim gördükleri için de bir rahatsızlık durumunda da sağlık hizmeti vermekle mükellefiz. Fakat yeterli değiliz. Burada meydana gelen artış bizdeki zaten var olan kan problemini arttırıyor”

 

“Irk farkı nedeniyle hastaya çoğu zaman kan veremiyoruz”

Her toplumun kendine özgü alt kan grupları olduğunu, Afrika kökenli hastalarda da en çok bu problemle karşılaştıklarını, çoğu zaman da kan bankasında stok bulunduğu halde hastaya kan veremediklerini anlatan Yazman:

“Biliyorsunuz temel kan grupları vardır, AB pozitif, 0 negatif gibi. Bu grupların altında alt gruplar da vardır. O alt gruplar en büyük problemimiz. Afrikalı ırkla bizim ırkımızın alt grup uyuşmazlığı var. Kan gruplarına bakıyorsunuz, uyuşuyor, alt gruplara bakıyorsunuz oda uyuşuyor ama sub grup dediğimiz en alt gruplara gelinince uyuşmazlık çıkıyor. Bu durumda o kanı o hastaya veremezsiniz. Bir de bu yönden problem yaşanıyor” dedi.

“Afrikalılar inançları gereği kan alımını reddedebiliyorlar”

Hali hazırda yerli Thalassemia hastalarının zaten rutin bir kan alımı gerçekleştirdiğini, yerli nüfus içindeki Orak Hücre Anemisi olanların ise daha nadir, 3 hafta ya da 3 aylık sürelerde kan aldığını belirten Yazman, az sayıdaki bu hastalar da sistemin içine dahil edildiğinde kan ihtiyacının arttığını söyledi.

Yazman ayrıca, birçok Afrikalı öğrencinin inançları ya da gelenek görenekleri gereği kan bağışı yapmayı ya da kan almayı reddedebildiklerini, bunun da bir başka problem yarattığını belirtti.

“Afrikalılara da mevcut stoktan kan veriliyor”

Kan bankasında genel bir kan stoku olduğunu ifade eden Yazman, mevcut stoktan her türlü ihtiyaç durumunda kan verildiği gibi Thalassemialılara da buradan kan verildiğini, kanın uyması ve kişinin kabul etmesi durumunda Afrika kökenlilerin kan ihtiyacının da yine aynı stoktan karşılandığını söyleyerek bunun kan bankası için ilave bir yük daha oluşturduğunu belirtti.

Afrikalı öğrencilerin kan ihtiyacı olduğu durumlarda, hastanın kendi ırkından olan arkadaşlarından da kan bağışı talep edilebildiğini söyleyen Yazman:

“Ama çok sıkıntı yaşadığımız bir gerçek. Çoğu zaman da uygun kanı bulamıyoruz. Böyle durumlarda da yapılabilecek tek şey hastayı gözlem altında tutup vücudundaki kan volümünü arttırmak için tedavi uygulamak” dedi.

“Krize girip hastaneye gelmeden tespit edemiyoruz”

Yerli nüfustaki Orak Hücre Anemisi hastalarının rutine bağlı olduğunu, kontrol ve testlerinin sürekli yapıldığını, problem yaşamadan veya krize girmeden müdahale edilebilir nokta da olduğunu vurgulayan Yazman: “Fakat Afrikalıların kendileri hastalanıp gelmedikleri müddetçe sayılarının kaç olduğunu bilemiyoruz. Çünkü kayıt altında değiller” dedi.

Afrika kökenli öğrencilerin kriz anında acil vaka olarak geldiklerini söyleyen Yazman:

“Sub dediğimiz alt kan gruplarımız farklı, kan bulmakta sıkıntı yaşıyoruz. Kriz anında geliyorlar, gözünüzün önünüzde acı çekiyorlar ve o an ağrısını dindirmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Kimisi kan almayı kimisi bağış yapmayı kabul etmiyor. Ağrı kesici yapın gönderin diyorlar. Ama bu tedavi değil” dedi.

Bu hastaları adaya girişlerinde kayıt altına almanın ve bilgilendirmenin en önemli nokta olduğunu ve bu nokta da üniversitelere büyük görev düştüğünü ifade eden Yazman:

“Üniversiteler bütün Afrika kökenli öğrencilerine Thalassemia testi yapmayı zorunlu hale getirmelidir. Sonrasında bilgilendirme yapmalıdır” dedi.

“Kayıt altına alınsınlar, sayıyı bilmek zorundayız”

Gerek Sağlık Bakanlığı’nın, gerek Thalassemia laboratuarının, gerekse kan bankası ve konuyla alakalı tüm birimlerin tedbir alabilmesinin, Orak Hücre Anemisi hastalığına sahip Afrika kökenlilerin sayılarının bilinmesine bağlı olduğunu belirten Yazman, bunun yapılması halinde, bu öğrencilerin ülkelerindeki sağlık yetkiliklileriyle de görüşülerek yardım istenebileceğini, gerekirse kan yardımı talep edilebileceğini söyledi.

Bu konuda bir devlet politikası geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Yazman:

“Bu bizim için hem maddi hem manevi yüktür. Eğer sayıyla ilgili bilgimiz olursa, bu hastalar kayıt altına alınırsa bu insanların kriz anını beklemek zorunda olmayız” dedi.

“Kan alan hasta başka hasta yakınlarını da adaya getiriyor”

Yaklaşık iki yıl önce tanıştıkları ve iki yıl boyunca da tedavi hizmeti sağladıkları Afrikalı bir hastayla ilgili anısını da paylaşan Yazman:

“Afrika kökenli bir Sickle Cell (Orak Hücre Anemisi) hastamız vardı. İki yıl sonra yanında iki kişiyle birlikte geldi. Tabi sürekli gidip geldiği için artık birbirimizi tanıyorduk. Bunlar benim köylüm dedi. Onları da tedavi etmemizi istedi. Yani kendisi Sickle Cell hastası olarak adaya gelip üniversitede okurken bizden tedavi aldı ve memnun kaldığı için kendi memleketinden iki insanı daha üniversiteye kaydını yaptırıp bize getirdi. Onlara demiş ki burada bu hastalığı çok iyi tedavi ediyorlar, iyi bakıyorlar. Çünkü kendi ülkelerinde bu hastalara kan vermiyorlar, ağrı kesici yapıyorlar. Yani bir anda bir hastanız varken üç hastanız olmuş oluyor” dedi.

“Belki bize güven duymaları ülkemiz adına çok iyi bir imaj” diyen Yazman, günün sonunda potansiyelimizin bunu kaldıramayacağını da sözlerine ekledi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar