Başka bir dünyadan anılar - 47 Sporsuz spor bayramları - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Başka bir dünyadan anılar – 47 Sporsuz spor bayramları

İngiliz Okulu’nda “19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı” kutlanmazdı ama orada spor vardı. Lise’ye geçtim ve gördüm ki orada “Gençlik ve Spor Bayramı” vardı ama spor yoktu. Lise’de spor, dostlar alış verişte görsün kabilinden yapılırdı. Birçok konuda olduğu gibi sporda da mazruf (içerik, öz) önemli değildi ama zarf (kılıf, görüntü) önemliydi. (O zamanlar bayramın adına henüz “Atatütk’ü anma” ifadesi eklenmemişti. Yeni isim, 12 Eylül (1980)darbecilerinin bir katkısıydı.)

İngiliz Okulu’nda futbol, çim hokeyi, voleybol, basketbol, kriket takımlarında yer aldığımı anımsıyorum. Benim son yılımda okula ilk kez “baseball” da girmişti. Atletizmde 100 m., 200 m., koşmuş, ayrıca tek adım ve üç adım uzun atlamalarda ve yüksek atlamada yarışmıştım.
Lise’de hiç spor yapmadım desem yalan olmaz. Haftada bir saat jimnastik dersimiz vardı. Bazan da hoca derse gelmezdi bu da pek hoşumuza giderdi. Geldiği zaman da lisenin avlusunda toplanır, gömleklerimizi çıkarır ve “kolları aç, kollar yukarı” türünden maskaralıklar yapardık. En önemli spor programı “Gençlik ve Spor Bayramı”na hazırlanmaktı. Aklımızca kızlara gösteriş yapacaktık. Aklımız fikrimiz zaten hep gösterişte.
Halbuki esas gösteriyi kızlar bize yapıyordu. Onlar çıkar dans eder, çemberlerle jimnastik gösterileri yaparlardı. Onların yaptıklarında bir incelik, şairin deyimiyle “başka bir zerafet, başka bir letafet” vardı. Bizimkiler ise kaba bir kuvvet ve “erkeklik” gösterisiydi. Bunun başında da asker gibi “sol, sağ” yürümek gelirdi. İş gelip gelip askerliğe dayanıyordu. Esas amaç, gençleri askerliğe hazırlamaktı.
Bu eğitim sistemi, ilk kez Türkler tarafından ortaya atılmış da değildi. “1870 Savaşı” olarak bilinen Almanya -Fransa savaşında Otto Bismark, Fransızları ezip 1871 yılında Paris kuşatılınca Fransızlar teslim olmak zorunda kaldılar. Bu yenilginin akabinde Fransızlar askerlik eğitiminin okullarda başlatılması gerektiği kararına vardılar ve 1880 yılında “Bataillons Scolares” teşkilâtını kurdular. Okullarda askerlik eğitimi hatta silâh eğitimi yapılmaya başlandı.
Almanlar bu tür eğitime hemen ayak uydurdular. 1890 yılında Öğretmenler konferansında Britanya Kraliçesi Victoria’nın torunu olan Kaiser Wilhelm II, öğretmenlere şöyle sesleniyordu: “Kuvvetli olan  bir kuşağa ihtiyacımız var. Sizlerden asker yetiştirmenizi bekliyorum.” Bir yıl sonra Almanya’da “Zentralausschuβ” teşkilâtı kurularak okullarda öğrencilere askeri eğitim verilmeye başlandı.
Faşist eğilimli olan ve Hitler’e büyük saygısı olduğu bilinen Baden-Powell, 1907 yılında İngiltere’de “izcilik” teşkilâtını kurdu. Kısa bir süre için olsa da izcilik armasında svastika sembolünü kullandığı söyleniyor. (Nazizm’in sembolü haline gelen gamalı haç, Sümerlerden beri bilinen ve kullanılan dini bir semboldür. Tarih boyunca birçok kültürde ve dinde kullanılmıştır. Günümüzde Hindular için uğuru simgeleyen hayırlı bir semboldür. Hindistan Budistleri, gamalı Haç’ın Buda’nın ayak izlerini simgelediğine inanırlar. Çin ve Japon Budistlerine göre, bolluk ve uzun ömrün simgesidir.)   
Ne var ki bu tür eğitimi en başarılı şekilde yürütenler, İtalya’da Faşistler, Almanya’da da Nazilerdi. İtalya’da 1926 yılında “Opera Nazionale Balilla” teşkilâtı kurularak hem erkek hem de kız öğrencilere askeri eğitim verilmeye başlandı. İzcilik de dahil öteki gençlik örgütleri yasaklandı.
Almanya’da 1926 yılında “Hitlerjugend” teşkilâtı kuruldu ve 1933’te Hitler iktidarı ele geçirince öteki gençlik örgütleri yasaklandı. Geriye sadece sağlam bir askeri eğitim alan “Hitler’in Gençleri” kaldı.
Türkiye’de “Gençlik ve Spor Bayramı” yasasının 1938 yılında geçmiş olması bir rastlantı değildir. O sıralarda Türkiye’de Nazi sempatizanlığı yaygınlaşmıştı. Cumhuriyet gazetesi bile Nazizm propagandası yapar olmuştu. Türkiye Alman başarılarına hayranlık duyuyor ve o ülkeyi taklit ediyordu. Atatürk’ün ölümünden biraz sonra ortaya iki deyim atıldı. Biri Atatürk için kullanılan “Ebedi Şef” öteki de İnönü için olan “Milli Şef”. Türkiye, nedense şeflerle yönetilmeye eğilimlidir. Padişahlıktan kalma bir miras mıdır, nedir? (Günümüz Cumhurbaşkanına da “Reis” veya “Reyis” deniyor. Bütün bu türden sıfatlar aynı kapıya çıkar: Otokratlığa.)
Gençlik ve Spor Bayramı öğrenciler için aslında bir işkenceden başka bir şey değildi. Boy hizasına göre dizil ve günlerce asker gibi yürü. Halka ola, birbirinin sırtına çıkıp bir kule oluştur. Elde sopalarla bir tür savaş oyunu yap. Hala öyle mi yapılıyor, bilmiyorum. Ama bütün bunlar bana çok gereksizmiş gibi geliyor. Keşke 19 Mayıs’ta atletizm müsabakaları düzenlenmiş olsaydı. Günün adına daha çok yaraşırdı. (“Çocuk Bayramı”nı çok daha sempatik buluyorum.)
Şunu da vurgulamam gerekir ki Lise’de öğrencilerin epeyisi ne yapıp edip bu etkinliklerden kaytarmanın bir yolunu bulurlardı.
Dikkat etmişseniz hep “Lise”den bahsediyor tam adını yazamıyorum. Nedeni de işin karmaşıklığından kaynaklanıyor olsa gerek. Ben “Kıbrıs Türk Lisesi”ne kaydolundum. Bir yıl sonra okulun adı “Celâl Bayar Lisesi” oldu. Üçüncü yılımda okulumuzun adı gene değişti ve “Lefkoşa Erkek Lisesi” oldu. Üç yılda üç farklı isim. Bu türden isim değişiklikleri ile tarihsel ve kültürel köklerimizden koparıldığımızın farkında bile değiliz.


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar