ATLILAR-SANDALLAR- MURATAĞA YILDA BİR KEZ HATIRLANIP, UNUTULAN KÖYLER! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

ATLILAR-SANDALLAR- MURATAĞA YILDA BİR KEZ HATIRLANIP, UNUTULAN KÖYLER!

Bedia BalsesBedia Balses

Tarih: 22 Ekim 2022,

Yer: DAÜ Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Merkezi


Akşam saatleri, trafik tıkanmış. Arabalar akın akın Salamis yolundan kültür merkezine doğru yol almakta. Arabalardan şık kadınlar, özenli erkekler, papyonlu, ceketli gençler, çocuklar inmekte. Her yaştan, her konumdan insan. Heyecanla, sevinçle akın akın salona gelen, mahcup gülümsemeli yüzler. Salonda tıklım tıklım dolu koltuklar. Galamız var, galamız…

Bir köyün, bir bölgenin küçüğünden, büyüğüne, yaşlısından gencine, çocuğundan, yetişkinine  koşup geldiği etkinlikteyiz. Herkeste bir heyecan, bir telaş, bir mutluluk.

Mormenekşe Kadınlar Birliği Projesi olan ve Senaryosunu Erşen Ummanel’in yazdığı, Teşgilat – Minalayalar Zamanı filminde çocuklarımız, analarımız, köylülerimiz, ablalarımız, abilerimiz de rol almışlar. Heyecanlıyız, mutluyuz… Mormenekşe köyü 3. filmini yapmanın haklı gururunu yaşıyor şu sıralar…

Bu filmde nerdeyse tüm Mormenekşe halkı yer almış. Koca bir köyü tek bir amaç etrafında toplayıp, gençleri, çocukları, tabletlerden, bilgisayarlardan, telefonlardan kurtarıp, hayatlarında belki de tek bir kez yaşayabilecekleri bir çalışmanın içine dahil ettikleri bir proje bu. Başta Erşen Ummanel olmak üzere, Nazime Balses, Yönetmen Eray Bey ve ekibi büyük bir alkışı hakediyorlar. Hele o çocuklarımız, gençlerimiz. O kadar başlarıydılar ki. Sanki amatör değil de kırk yıllık film çeken profesyoneller gibiydiler. Gönüllü olarak, bir yıl boyunca, soğukta, ayazda, kamışlıklarda kısa kollu kıyafetlerle, yorgun, argın ama mutlu çekimler… Yaşlısından, gencine bir köyün emekle harmanlanmış eseri…

Yıllarca tarihimiz hakkında hep başkları konuştu, başkaları yazdı. En son Türkiye yapımı bir dizi olan “Bir Zamanlar Kıbrıs” isimli çalışma çok tepki topladı ve bizi yansıtmadığı konuşuldu. Galası yapılan film ise bizdik, anamızdı, babamızdı, tarihimizdi. Tek bir damla kan, tek bir silah, nefret söylemi olmadan Şehitler Köyü’ndeki çocuklara adanmış bir filmdi çekilen. Hani o yılda bir kez  hatırlanıp, sonra unutulan çocuklar var ya… Hani dillerde nefret söylemlerine alet edilen, “şehitlerimize sahip çıkmalıyız,  unutturmamalıyız” diye naralar atanların aslında hiç bir  yatırım yapmadığı, hayatı yeniden kurmak için bir el vermediği, unuttuğu, önemsemediği şehitler köyü var ya, ondan bahsediyorum işte. Bu filmle o köyler ve sorunları yeniden dile geldi. Oraya park yapmak için şu sıralarda girişimlerde bulunuluyor. Neden mi yapılır bu filmler? Cevabını buldunuz işte. Unutulan insanların yeniden anımsanması, doğru hatırlanması, doğru yerlere konabilmesi için. Şehitlerimizin yalnızca bir söylem, bir siyaset aracı olarak kalmaması için. Gerçek kahramanların, gerçek öykülerin herkesçe doğru bilinmesi için. Bu filmde görev alan, emek veren insanları canı gönülden kutlarım.

 

Film gecesi, galada Mormenekşe Kadınlar Birliği Başkanı Erşen abla  yaptığı konuşmada çok önemli şeyler söyledi: “Keşke sadece yılda bir kez hatırlamasaydınız bu Şehitler köylerini, keşke yol yapsaydınız, saha yapsaydınız, okul yapsaydınız” dedi. Şehitler köyünde oturan insanlar, acılı aileler, yıllarca kaderine terkedilmişler.

 

O köyde hayat dondurulmuş. Çocukların, geleceklerini o köyde kurmaları için bir şey yapılmamış. O insanlar, senede bir defa hatırlanıp, unutulan insanlar, acılarını eskitemeyenler, ölüm sessizliğinde yaşayanlar, evet o insanlar ŞEHİTLER KÖYÜ sakinleri. Onlara kulak verin, bırakın ezber söylemleri, onlar , o çocuklar hayatlarını kurabilecekleri bir yer istiyorlar. Onlara borcumuz çok büyük. Bir kaydırağı, bir salıncağı, bir yeşil alanı istemişler yıllarca… Esirgemişiz, tam 48 yıldır. O köylerdeki insanlar, Şehitlerine saygısızlık yapıldığını düşünüyorlar. Acılarının üzerine mutlulukların inşaası için 48 yıl hiçbir şey yapılmadığını söylüyorlar. Çoğu genç fırsatını bulup gitmiş oralardan, çoğalamamışlar, azalmışlar. Köylü şikayetçi, kırgın, küskün. Yakından biliyorum, bu konu ile ilgili Şehitler Köyü Muhtarı Olsan Karabardak defalarca girişimlerde bulunmuş ama sesini duyan olmamış.

 

İşte galanın ertesi günü Atlılar köyüne gelin gelen bir arkadaşım o geceye ait düşüncelerini paylaştı benimle. Şimdi biz susalım, o derin ölüm sessizliğinde, katliam çukuru ile koyun koyuna yaşayan insanlara kulak verelm. Sultan Kızılkara Muhtaroğlu’nun filmin galasında ağlayarak hissettiği duyguları yazdı. Utanalım, utanalım, utanalım… Eğer yüzümüz varsa…

 

 

TEŞGİLAT- MİNALAYALAR ZAMANI filminin düşündürdükleri

Sultan Kızılkara Muhtaroğlu

 

Tam 18 yıl önceydi, Güzelyurt’un Akçay köyünden Atlılar köyüne gelin gelmiştim. Köyde sadece beş- altı ev vardı. Eşimle tanıştığım yıllarda hep “ben köyümden başka bir yerde kalmam” diyordu.  Hayatımızı birlikte kuracaksak “Atlılar’dan gençlere verilen arsaya evimizi yapıp orda kalacağız” diyordu… Atlılar’a ilk geldiğim gün eşimin arkadaşları ve ailesi ile tanışacağım için hem çok heyecanlanmış hem de çok duygulanmıştım. Evet, ilkokul yıllarında, okul gezilerinde katliam çukurunu ziyaret etmiş, tarih kitaplarında buradaki katliamı okumuş olan ben nerden bilirdim ki taaa Akçay’dan Atlılar köyüne gelin geleceğimi.

 

 

Kayınpederim hep derdi, “beş evladım var, hiçbirinin bu köyden başka bir yere gitmesini istemem” diye.. Yaşayan bilir derler ya gerçekten de öyle. Hala bugün oldu o günleri bizlere ve çocuklarımıza anlatırken gözündeki yaşlar yanaklarından dökülür. Evet evimizi yaptık, Atlılar köyüne yerleştik. Bu unutulmuş, ihmal edilmiş köyde yaşamaktan isman mıyım? Tabii ki hayır ama sözüm yıllardır bu köylere hiç önem vermeyen ve sadece yılda bir kez 14 Ağustos yani katliamın yıldönümünde köye gelen tüm siyasilere! Burada katledilen onlarca çocuk, kadın, yaşlı bunu mu hakediyor? Şehitlikler, katliam çukuru içler acısı durumda (sadece otların yılda 1 kez biçilmesi ve temizlik yapılması ile olmuyor). Atlılar köyündeki çocukların hala bugün oynayacağı bir oyun parkı bile yok! Her seçim verilen sözler nerede???

 

Yıllar önce verilen gençlik arsalarının altyapıları nerede? Kim suçlu, kim ilgisiz acaba? Suçlu biz miyiz yoksa? Burada yaşamyı seçtiğimiz, bu köyü terketmediğimiz için? Suç katledilen çocukların, kadınların mı yoksa? Katledilmeden önce köydeki cıvıltılarını ve var oluşlarını bizler çocuklarımızla atalarımıza tekrardan yaşatmak  istemek mi suç?

 

Birkaç akşam önce gala gecesi yapılan Teşkilat filimindeydik. Oğlum, küçücüğüm 10 yaşında halen köyünde gidip oynayacağı bir oyun parkı yok. Onun gibi köyümüzde yaşayan tüm çocuklarımız aynı şekilde, küçük bir parktan bile yoksun bırakılmışlar. Gala gecesindeki sahnede ekmek teknesi, kuyu kapağı, ekmek tahtası,tahta merdiven vs ile yapılan parkı görünce gözlerimin içine baktı ve gözleri dolu dolu dedi ki:

“Anne keşke filim çekimlerinden sonra parkı orda bıraksalardı. Bize o da yeterdi, acaba orda mı hala?

 

Oğlum, ertesi sabah sabah uyanır uyanmaz, “ben kamışlıklara gidiyorum belki bırakmışlardır anne” dedi ve bisikletini alıp gitti…

 

Şimdi size soruyorum: Bu çocukların suçu ne? Hani her açılışta her toplantıda her konuşmanızda katledilen şehitlerimizi kullanarak siyaset yapıyorsunuz ya siz, bizler orada hergün atalarımızın acılarını dindirmek için yaşıyoruz ve siz Şehitler Köyünde yaşamın kurulması için bize nutuktan atmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar