Asım İdris - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Asım İdris

Fi tarihiydi. Ruso’nun voleybol takımında pasördüm. O da 20 Temmuz’un şutörüydü. Antrenman için kalktık okullarına gittik. Maç başladı. Sürekli olarak file dibinde olmam hasebiyle onların pasörü Kıvanç’la  dirsek temasıyla akrabalık durumlarımız başlamıştı. Hiç unutmam; sağdan Tağmaç, soldan Hüseyin Redif ve de arka ortadan ise rahmetlik Turan ve şimdilerde Milli Eğitim, Gençlik ve Spordan Sorumlu Bakan Asım İdris Hoca ha’bire gözümüze gözümüze vurdular. Neticesinde Olgun Kumova’nın takımı daha çok hazırdı ve de galip geldiler. İşte o gün tanımıştım sevgili Asım’ı. İnce uzun bacaklı kara kuru bi’şeydi. Sonrasındaki yıllarda da üniversite tahsili için hep birlikte Ankara’nın altını üstüne getirme vaziyetleri. Dil-Tarih’te sanat tarihi öğrenimi bi’yana, spordan hiç kopmadı. Plaj voleybolunda da bi’süre oyunculuk ve de sonrasında da hakemlik durumları har har bizim adam. Bu arada da Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin de sıkı stratejik örgütleyicilerindendi hep. E hâl böyle olunca da siyasetin suyundan da koydu hayatına. Evlendi, çoluk çocuğa karıştı ve bu arada da eğitim yöneticiliği başladı. Bi’süre müdür muavinliği dönemi, arkasından da müdürlük görevinde çok başarılı oldu. Bizim adamın işler tıkırında giderken bir sabah uyandı ve kendini KKTC Bakanlar Kurulu toplantısında buldu. E mâlum, hükümet düştü ve de yeni bir seçim hükümeti kuruldu. İlgili kurulun başına da başbakan olarak Dr. Sibel Hanımefenndi atandı. Biraz CTP, biraz DP(UG), biraz da Toplumcu Demokrasi Partisi’nden ilgili çorbaya tuz katıldı. Bunlardan biri de artık ona “Sayın Bakan” olarak hitap edeceğimiz Asım Bey. Kendisi eğitim yöneticiliğinden geldi. Bu işi çok iyi kıvırır kanaatindeyim. E işin içerisinde de gençlik ve de  voleybol merkezli bi spor felsefesi de var. Bu konuya da hâkim bir yöneticiliği var. Sonuç mu? Hoca keşke başka bir düzende bakan olsaydı zira siyasetin arka bahçesindeki spordan, hele hele de 8 daire müdürlü milli eğitimin gölgesinde olan spordan bi’cacık olmaz. O yüzden 28 Temmuz Genel Seçimi’ne kadar kimse bişey beklemiyor Asım Hoca’dan. İnşallah seçim sonrası kurulacak yeni hükümet, Avrupa Birliği (AB) modelinde olduğu gibi spora da özerk yapıda bir komite tipi teşkilatlanmayla yaklaşır. Daha önce de yaznıştık, yine yazalım; Avrupa spor yönetiminde ‘milli spor konseyleri’ ve de ‘milli olimpiyat komiteleri’ aktif rol oynuyor. Sadece bi’bakanı ikna edebiklirsiniz ama proje bazında tüm komiteyi ikna etmek oldukça zor. O yüzden AB spor yönetiminde yok öyle parti rozetleri dahilinde çar çur edilen spor dalgaları filan falan. Hayırlısı bakalım. Asım Hoca’ya başarı dileklerimle…   

Bi’tek hava bedava


Sporumuz ile ilgili problemleri ve nedenlerini söylemekten ve yazmaktan gına geldi artık. Pazar akşamları bol bol gabak keseriz mâlumunuz üz’re. Bu da yetmezmiş gibi hafta içi yazar, yazmakla da kalmaz birbirimize de sözlü bir şekilde sallarız. “Bu yolda kaç yıllık arkadaşlar birbirimizi sattık” Sezen Aksu’nun dediği gibi. Ona cevap ver, buna eleştiri yap, ona ince ayar yap, aman o kızmasın, aman şoför atlamasın, aman lastik patlamasın falan filan. Sporcuların duygu ve düşüncelerini çok da dikkate almadan kendi görüşümüzü kanun hükmünde kararnameymiş gibi insanlara empoze etmeye çalışır birçoğumuz, tıpkı zaman zaman benim de yaptığım gibi. Sporda geri kalmış veya geri bıraktırılmış ülkelerin karın ağrısıdır ambargolar, boykotlar veya izolasyonlar, her ne halt ise. 25 senedir biz söyledik biz duyduk ama bizi takan yok! Umutların tükendiği ve motivasyonun kaybolduğu anlarda bazen kulüpler bazen de milli takımlar seviyesindeki yurt dışı açılımlar adeta sporumuzun yangın merdiveni oldu. küçük veya büyük, geleneksel veya geleneksel olmayan yurt dışı temaslar sporumuzun ve sporcumuzun en önemli motivasyon kaynağı. Sporun endüstri olmadığı bir ülkede başka ne tür motivasyon kaynağı çalışabilir ki! En yakınınızdaki sporcuyu çevirip sorun. Neden spor yapıyor? İçsel motivasyonu ve dürtüleri nelerdir? Cevaplarının en üst basamağında dünyayla yarışmak ve yabancı ülkeleri gezmek-görmektir. Hafta içi KKTC Tenis Federasyon Başkanı Saffet Barutçu’dan pul biber acılığında bir açıklama geldi; Neymiş? Futbol kulüplerinin elektirik borcu olan 1,6 milyon TL bakanlık tarafından ödenmiş. E hâl böyle olunca da diğer federasyonlardan da destek atışlı açıklamalar geldi ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçerek, bu ne perhiz bu ne roka turşusu durumları yaratıldı. Yazık hem de çok yazık. İnşallah finansal adalet sağlanır artık. Aksi takdirde sporumuzun tek bir yangın merdiveni kalmıştı. Onu da siz yok etmeyin. Zaten dünyada eşi benzeri görülmemiş bir çirkinliği yaşıyoruz. Daha denizi bile göremeden bir getto barikatı ile karşılaşıyoruz özellikle Girne sahillerinde. Neymiş! 20 TL vermeden denize girilmezmiş. Toplamda maşallah çoluk çocuk 100 TL yani. “Aç oğlum gettonun barikatını. Sadece denize gireceğim, servisiniz eksik olsun” deseniz bile görevli çocuk trene bakar misali size bakacaktır. Hava bedava ama acı su parayla. Deniz de öyle. Yazık! Neyse, konuyu yine dağıttım galiba, kusura bakma sevgili okuyucum ama bu aralar kafayı buna taktım, gerçi kim takar! Son söz; Sporumuzdaki yangın giderek büyüyor, her taraf cayır cayır yanıyor ve oksijen giderek azalıyor. Sporumuzun karın ağrısı belli. E ne de olsa sadece hava bedava, havan batsın mı a Kıbrıs? Yazık…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar