Filiz Naldöven’e saygı ile - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Filiz Naldöven’e saygı ile

Bedia Balses

1990’lı yılların başıydı. Mağusa Sanat Derneği İkiz Kiliseler denilen tarihi ve mistik binada sanat sohbetleri düzenliyordu. Niyazi Hürbaş dernek başkanı olarak kültür-sanat adına çok güzel çalışmalara imza atıyordu. O sohbetlerde şimdi şiir gecelerine toplanmayan bir kitle toplanıyor, komplekssiz, kaprissiz, paylaşımcı ve samimi düş-düşünce yolculuğuna çıkılıyordu. Ben henüz 19 yaşında, şiire gönül vermiş, dünyayı fethedeceğim sanrısını , cesaretini kuşanarak, bir o kadar da ürkek bir insan olarak o etkinliklere koşarak gidiyordum.

 


O hafta da yine sanat sohbeti olacaktı. Deli gibi şiir okuyan, yazan bir grup arkadaş biz, sıradaki konuğun sohbetine koşarak gitmiştik.  Tarihi binanın içine girdiğimde, dingin, gülümseyen ama hüzünlü bir kadın sesi karşılamıştı beni.  Büyülü ortam içinde o sesin etrafında buldum kendimi. Sandalyemi çektikçe çektim ve yanına oturdum. İşte o gün o şiir hafızama kazındı ve bir daha hiç çıkmadı. Şimdi bile karşımda yüzü belirince ulu bir ağaç ve serin gölgesi aklıma gelir.

 

Orada Filiz Naldöven SU AĞACI’nı okuyordu. Kalbime, ruhuma kadar gelen dizeler yaşamıma kazılı olarak kaldı hep:

 

Sen

Aşkta

İsa’dan önce

Ben yalvacıyım aşkın

Sen

Yattığı yeri sezmeden

Büyüyen

Su ağacı su ağacı

 

Kıbrıs Türk şiirinin en önemli şairlerinden bir tanesini yani Filiz Naldöven’i geçen hafta içinde kaybettik. Uzun zamandır sağlık sorunları yaşayan Naldöven bizim kuşağa öncülük etmiş şiirleriyle, izler bırakarak,  henüz erken sayılacak bir yaşta veda etti. Ardından çok şey yazılıp, çizilebilir. Çok şey söylenebilir. Şu bir gerçek ki Kıbrıs edebiyatına kazandırdıkları ile tarih bizim adımıza söyleyecek sözünü. Eserleri, duruşu ile Su ağacı şiirindeki gibi seslenmeye devam ediyor kitaplarından bize :

 

“ben toprağıyım aşkın”…

 

Ya da bir başka şiiri Elveda Sevgilimde belirir karşımızda :

 

“Elveda sevgilim

Gidiyorum artık bu düşler vadisinden

İçimden kazıdığım toprak budur sana kalacak

 

Nereye giderim bilmem

Kim olurum benden başka kendimle

 

Şimdi sen kuytuya gizlen ve seyret gemiyi

Mahzur ve mahzun kalışını

Suyun suya kavuşmadığı yerde”

 

Filiz Naldöven şiirleriyle buluştum onun vedası ile, durmadan konuştuk, şiirce, şarkıca, acıyla, onu anladığım da oldu, ona ulaşamadığım da :

 

“Geç kaldım biliyorum

Hayat da önüme geçti

Yetişemedim. Yoldayım”

 

Diye bir mektup yazdı Su Ağacı kitabının 52. Sayfasından bizlere.

 

“Sanki bir gemi yüzdü tenimde” diyen Kıbrıs şiirinin Filiz’i fotoğraflarındaki karelerde donup kalan o hüzünlü bakışlarıyla sürdürdü şiirlerdeki konuşmasını:

 

“Gülsem de hüzünlüdür fotoğraflarımda suretim” dedi

 

ve ekledi :

 

“bir aşk mektubu yazmayı dene

Bakalım hâlâ kalmışsa o eski sözcüklerin”

 

Hüznündeki bu kırıklık tanıdıktı. Su ağacının gölgesinde büyüyen bir nesilden sadece bir isimdim ben. Onu anlamaya ve okumaya çalışan. Ardından çok şey söylendi. Yakın dostları, Kıbrıs’ın değerli sanatçıları duygularını paylaştı.  Benim için en dokunaklı olanını güçlü ve benzersiz kalemi ile Faize Özdemirciler yazı, Afrika Pazar’da. Yazımı onun sözleri ile bitirmek istiyorum :

 

“Oysa sen çoook eski bir Yeşilçam filminin içinde mütemadiyen “sevmek zamanı”ydın,

ne kadar anne idiysen o kadar çocuktun

Sen gittin okullar kapandı, sinemalar da
Sen gittin sınıfta kaldı tarih, sınıfta kaldı coğrafya

Sen şair, öyle bir sözcüğün ardından sabahlara kadar;

sen Filiz Naldöven Kıbrıslıtürk Şiiri’nin temiz bahçesi…”

—————————————————————————————————————–

 

 

 

Şair dostum Fatma Akilhoca ise Filiz Naldöven’in vedasından sonra şunları yazdı:

 

“Sevgili Şairimiz Filiz Naldöven’in ardından:.

Acılar birbirinden kıskanır gibime gelir hep. Dün güzel Şairim Filiz Naldöven’i yolcu etmenin acısı, akşama Türkiye’deki terör saldırısında ölenler, yararlananlar ve acıları… Sözcükler hep yetersiz, hep anlamsız. Akşam gibi çöktü içimize acı yine. Lanetlemek de artık çok boş geliyor bana.

“Ben şiirime çok müdahale etmeyi sevmem. Anakiriyle kalsın isterim.” Onu yalnız ziyarete gittiğim bir öğle sonu kurduğu cümlelerdi Sevgili Şairim Filiz Naldöven’in bana. Anakiri, yeni doğan bir bebeği dıştaki her türlü kirden, mikroptan koruyan bir güzel kirdi aslında. Eskiden bebekler bir kaç gün o kirle tutulurlardı, daha sağlıklı olsunlar diye.

Yaklaşık bir ay önce görüştüğümüzde de kalbe izinsiz yerleşen bir pıhtı ve çalışmayan böbreklerle yaşamayı öğrenmeye çalışıyordu, inatla ve beynini koruyarak, canlı tutarak. “Bir süre sonra mideden kalbe girecekmiş doktorlar” dedi, ben de “ya! erkeğin kalbine giden yol mideden geçer derlerdi de inanmazdım, demek doğruymuş” dedim. Ne çok gülüşmüştük, birlikte gittiğimiz sevgili dost Fatoş Avcısoyu Ruso ile. “Ama herkes için geçerli o durum” dedi sonradan. Uzun, huzur dolu bir sohbetti yaptığımız, o gün. Pastaların yendiği, kahvelerin içildiği. Saatler su gibi akıp gidiyor, ben kalkalım dedikçe, “kalın biraz daha” diye ısrar ediyordu. Sanki biz gidince bir yanı eksilecek gibiydi. Gizli bir yerden bir enerjiyi ödünç alır gibiydi. Belki de son demlerdi, bilemiyorum. O, Kıbrıslıtürk Şiiri’nin en özgün seslerinden biriydi. Kendi kendine kök salmış, dallanmış budaklanmış bir koca ağaç. Onun gölgesinden ne çok yararlandık, meyvelerini ne çok sevdik, okşadık. O hiç bir akıma bağlı kalmadı. O kendi esintisinde, akışında aktı durdu. Son telefon konuşmamızda , “size ihtiyacım var, kendinize iyi bakın”, demiştim. “Benim de sana” demişti, kısık bir sesle. Birbirimize ihtiyacımız var aslında hepimizin. Birbirimize kenetlenmeye, sarılmaya… Ve her ömür, her insan ayrı bir değerdir. Giderken geride bıraktıklarımız, yaptıklarımız, söylediklerimiz, hatta söyleyemediklerimiz bile değerlidir. İyi ki’lerimiz, Keşke’lerimiz de. Geride kalanlara birer armağan onlar. Onun geride bıraktığı şiirleri, yazdıkları, söyledikleri, hiç sönmeyen bir ışık gibi duracak yanıbaşımızda ve hem bizi, hem bizden sonrakileri aydınlatacaktır, eminim. Onu çok sevdim, şiirini, o tertemiz pürüzsüz yüreğini sevdim. Sevgiyle sarılan kocaman kollarını…

Yanaklarımda, içimde, dünden kalan damla yanıkları var, yakıyor hâlâ. Şiirlerinin güzel ışığı yoldaşın olsun, güzel şairkadın, güzel insan, dost insan. İyi ki geldin, iyi ki yazdın, iyi ki aşk seni yıkadı. Seni hep özleyeceğimizi bil. Işıklarla kal.”

Fatma Akilhoca

 (29.6.2016)

 

FİLİZ NALDÖVEN KİMDİR?

24 Ağustos 1953’te Limasol’da doğan Filiz Naldöven, 19 Mayıs Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Çeşitli okullarda 14 yıl öğretmenlik yaptı ve 1991’de emekli oldu.

İlk şiirleri Limasol’da “Kaynak” dergisinde yayımlandı. 1984’te “Köşede Durmak” adlı oyunu LTB’nin düzenlediği yarışmada ikincilik aldı; 1985’te ise sahnelendi.

Naldöven, 1987’de ilk şiir kitabı “Sevgiden Doğma”yı yayımladı. Bunu 1994’te “Mağma Mavera” adlı şiir kitabı izledi. Sanatçı şiirlerini, 1999’da “Aşk Beni Yıka”, 2013’te “Hafızalı Doku” ve 2014’te de “Su Ağacı” adıyla yayımladığı kitaplarda topladı.

Şiirleri İngilizce, Yunanca ve Almanca’ya da çevrilen Filiz Naldöven, Afrika gazetesinin “Pazar” ekinde haftalık yazılar yazdı; “Arka Bahçe” adlı edebiyat dergisinin genel yayın yönetmenliğini yürüttü.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar