Değirmencioğlu'nun günlük ekonomi yorumu! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazar, Mayıs 19, 2024
Ekonomi

Değirmencioğlu’nun günlük ekonomi yorumu!

Değirmencioğlu'nun günlük ekonomi yorumu!

Küresel piyaslarda, yeni hafta, aslında korkulanan aksine göreceli olarak daha iyimser başladı. Yeniyıl tatilinde dönen Çin piyasalarının, özellikle son haftalarda artan küresel tansiyona ve mevcut satıcılı havayı daha da derinleştireceği beklentisinin aksine, dün, Çin Merkez Bankası, para birimi Yuan fiksingini, doların da zayıflığından yararlanarak % 1 daha değerli sabitlemesi ardından Asya piyasalarında ralli yaşandı. Hatırlanacağı üzere, dünyanın ekonomik anlamda yavaşlamasına paralel Çin’de atıl kalan kapasite, düşen ihracat ve büyüyen iç borca karşı Çin’li otoritelerin kademeli olarak Yuan’a rekabet avantajı sağlamak için para birimini devalüe edeceği beklentisinin yarattığı korkular, Çin piyasalarının devamlı şekilde mercek altında tutulmasına neden olmuştu. Tüm bu beklentilerin ışığında, yeniyıl tatilinde dönen Çin’in, Avrupa’da büyük bankaların ilave sermaye ihtiyacı içinde oldukları yönünde artan tedirginlik, ABD’de faiz artırımı bir yana negatif faizlerin konuşulması, merkez bankalarından beklenen daha da negatif faizlerin güvenli limana arayışını kamçılaması ardından Çin piyasalarının da dünkü güne satıcılı bir hava ile başlaması bekleniyordu. Ama korkulan olmadı. Muhtemelen, ABD dolarındaki değerlenmenin önüne geçmek için FED Başkanı Yellen’in sözlü müdahalesinden sonra zayıflayan dolardan destek alan Çin’li yetkililerin Yuan fixingini % 1 yukarda sabitlemesi ardından rahatlayan Asya piyasaları dünkü güne damgasını vurdu. Gösterge endeks Tokyo borsası, güvenli liman alımları ile son günlerde değer kazanan Japon Yen’indeki değerlenmenin dün durması ile % 7 prim yaparak Asya genelinde iyimserliği tetiklemiş oldu. Elbette, Çin ekonomisi ve masa üzerinde duran sıkıntılardan arpa boyu kadar ilerleme olmadığını açıkca belirtmek gerekiyor. Dünkü güne özel, belki de Merkez Bankaları’nın yardıma koşmasının da desteği ile, iyimser bir gün geçirsek de, Çin şu anda devasa bir borcu, düşen ihracatı ile ekonomisinin  çarklarını çevirebilmenin yolunu arıyor. Henüz bu sorunun da cevabı bulunmuş değil. Kur savaşlarının devam edeceği beklentisinde hareketle, Yuan’ın devlet eli ile değersizleştirilmeye devam edileceğini düşünüyoruz.

 


Dönelim Türkiye’ye. Haftyasonu sosyal medyaya düşen son dakika habelerinden de takip edildiği üzere, Halep’ta şiddetlenen çatışmalara ve top ateşi ile Azez yakındalarındaki YPG terör örgütüne yönelik bombardımanın devamında olası bir kara harekatı için İncirlik üssüne park eden Suudi jetleri, bölgede var olan jeopolitik ortamı daha da ısındırdı. Her ne kadar, şu anda kara harekatı haber kirliliği olmaya devam etse de, şu küçücük ve her daim sorunlu olan coğrafyaya dünyanın tüm silahlarının yığılması ister istemez temkinlilik dozun da artmasına neden oluyur. Mesela, dün yukardaki paraktafta da söz ettiğimiz üzere, Çin’in Yuan fixing ile süpriz bir şekilde yeşile bürünen ve ralli yapan küresel borsalara içerde BIST100 endeksi eşlik edemedi. Benzer bir şekilde, gelişmekte olan ülke para birimleri sınırlı da olsa dün değer kazanırken, USD/TL kuru oldukça önemli bir seviye olarak görülen 2,9540 seviyesine kadar yükselerek kısmen de olsa negatif ayrıştı. USD/TL kurunda, 2,9520 seviyesinin aşılması durumunda kademeli olarak psikolojik 3 seviyesine doğru hareketin ivme kazanacağını düşünüyoruz (bakınız grafik).

 

Dün ayrıca, günün ikinci yarısında Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi’nin Avrupa Parlamentosu Ekonomi Komitesine yaptığı sunum yakından takip edildi. Drahgi’nin son dönemlerde dolar karşısında değer kazanan EUR’ya sözlü de olsa müdahale etmesi ve Mart toplantısına yönelik sinyal vermesi beklentisini harfiyen yansıttığının görüyoruz. Özellikle, geçen hafta tırmanan riskten kaçısa karşı dolar karşısında 1,14 seviyesine yaklaşan EUR/USD paritesi, Draghi'nin dünkü açıklamaları ardından 1,1150 seviyesine kadar gevşedi. Draghi dün Avrupa Merkez Bankası (ECB)'nin finans piyasalarındaki oynaklık, küresel büyümede yavaşlama ve düşük petrol fiyatlarına dikkat çekerek Mart ayında para politikasını gevşetmeye hazır olduğunu söyledi.

 

Yeni gün başlangıcında Asya piyasalarda dün kadar olmasa da ılımlı seyri dikkat çekiyor. Bir önceki hafta % 11 değer kaybeden Japonya borsası dün % 7,2 bügün ise % 0,2 artıda kapanarak kayıplarının büyük bir kısmını telafi etti. Benzer bir şekilde, Çin borsasının da % 3, Japonya hariç Asya/Pasifik hisse senedi endekslerinin ise % 2,3 yukarda işlem gördüğünü not edelim. Mali piyasaların gündeminde bugün sabah saatlerinde İngiltere’de açıklanacak enflasyon verileri, gün ortası Almanya’da açıklanacak ZEW güven endeksi ve günün ikinci yarısında ABD’de açıklanacak NY FED üretim endeksi yakında takip edilecektir.

 

Ø  USD/TL kurunda 2,9520 üzerinde piyasa alıcıların kontrolüne geçecektir

 

USD/TL kurunda mavi kesik çizgi ile görülen düşüş trendi yukarı yönlü zorlanıyor. 2,9520 seviyesinin yukarı yönlü geçilmesi durumund sırası ile 2,9630 ve 2,9770 seviyelerinin test edilebileceğini düşünüyoruz. Formasyonun ana hedefi ise psikolojik 3,000 seviyesi olacaktır.

Haftasonunda Suriye'nin kuzeyinde yaşananlar dikkatlerin bir kez daha buraya odaklanmasına neden oldu. Halep'te şiddetlenen çatışmalar ve mülteci sorununun bir nebze daha büyümesi, Türkiye'nin angajman kuralları çerçevesinde topçu atışına geçmesi ve Suudi Arabistan savaş jetlerinin İncirlik üssüne konuşlanması jeopolitik riskleri bir doz daha artırdı.

Türkiye cephesinden gelen açıklamalarda kara operasyonu ihtimalinin zikredilmeye başlanması bu riskleri pekiştirdi. Bölgede askeri manada büyük bir hareketlilik var ve önümüzdeki günler birçok yeni gelişmeye gebe gibi görünüyor. Normal şartlarda bu tarz bir gelişmeye, artan riskler nedeniyle piyasaların sert manada olumsuz tepki vermesi beklenirdi. Ancak, sabah saatlerinde hiç de bu yönde bir hareket görmüyoruz. Ultra-gevşek para politikalarının piyasalarda etik anlamda yozlaşmaya neden olduğunu zaten biliyoruz. Ancak, buradaki nokta, yaşanan gelişmelerin sıcak bir çatışmaya dönüşmeyeceğine ilişkin inanışlar olduğu kanaatindeyiz. Aksi taktirde, piyasaların bu derece duyarsız kalmalarını izah etmek mümkün değil. Yine de, artan risklerin boyutu dikkate alındığında, bölgede yaşanan askeri hareketliliğin her an sıcak bir temasa dönüşme ihtimalinin gözardı edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz.

Küresel mali piyasaları son günlerde şekillendiren en önemli unsur Amerikan Merkez Bankası'nın önceden planladığı faiz artırımlarına gidemeyebileceğine ilişkin görüşlerdir. Başkan Yellen'in negatif faiz kavramını zikretmesi ile birlikte daha da pekişen bu görüş, yaklaşık iki yıldır piyasalara hakim olan görüşün tersine dönmesine de neden oluyor: "FED faiz artırmaya başlayacak ve bundan da en çok gelişen ekonomiler (EM) etkilenecek!" Bu görüş, EM para birimlerinin yaklaşık iki buçuk yıl satış baskısı altında olmasına neden olmuştu. Bu görüşün gevşemesi, hatta tersine dönmeye başlaması, EM paralarının son günlerde göreceli olarak olumlu eğilimler kaydetmesine yardımcı oluyor. En azından, küresel bazda emtialar, banka hisseleri çift hanelere varan günlük satışlara maruz kalırken EM paraları kendilerini bu eğilimden soyutlayabildi. Konunun temeline dönüp de FED'e ilişkin beklentilerin ne kadar gerçekçi olup olmadığını test etmek adına bu hafta açıklanacak olan FOMC toplantı tutanakları ile TÜFE enflasyonu önemli olacak. Bunların da benzer yönde sinyaller vermesi durumunda EM paraları bir miktar daha rahatlayabilir. Haftanın ilk saatlerinde Çin kaynaklı bir piyasa rahatlaması olsa bile hafta boyunca bankacılık sektörü hisselerinin seyri, petrol fiyatlarında Cuma günü kaydedilen %10'un üzerindeki artışın korunup korunmayacağı ve güvenli liman algısı ile Amerikan tahvil faizlerinde yaşanan düşüşün sürüp sürmeyeceği yakından takip edilecek.

Küresel mali piyasalarda dalga boyunun artmasına dikkat etmekte yarar var.

Petrol fiyatlarında günlük çift haneli hareketlere bir süredir alışığız.

Banka hisseleri de son birkaç haftada günlük çift haneli fiyat değişimler kaydetmeye başladılar. Japon borsası geçen hafta iki gün kümülatif olarak %10'un üzerinde düşüş kaydettikten sonra bugün %7'lerde yükseldi. Bu dalga boyları çok ama çok yüksek. Riskin arttığını gösteriyor. Bu hareketlerin bir adım sonrası "fiyat kırılmaları" şeklinde zuhur edebilir. Bu ihtimal şu an zayıf görülse de gözardı edilmeyecek düzeyde olduğu kanaatindeyiz. Bu da doğal olarak temkinli ve tedbirli olmayı, risklere karşı korunmayı gerektiriyor. Her iki yönde de… Bu tarz ortamlarda operasyonlardan elde edilen kar marjını finansal risklere karşı korumak gerekir. Üstelik, bazı günlerde çift haneli oranlarda fiyat değişimleri olabildiği düşünülünce korunma maliyetlerinin yüksek olmadığı da fark edilecektir. Türk mali piyasaları boyutuna geldiğimizde Suriye özelinde yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu, para politikası uygulamalarına ilişkin söylem ve konuşmaların dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle de USDTRY kurunda 2.92-2.93 civarlarında yaşanan dengelenmenin risklerin kapatılması, döviz ihtiyaçlarının karşılanması yönünde fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini öngörüyoruz.

 

Kısa bir dinlenme molası ardından yeniden okuyucularımız ile buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Geride bıraktığımız bir haftalık zaman dilimine küresel piyasaların gündeminin oldukça yoğun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Genel olarak havanın bozuk, Avrupa bankacılık sektörüne yönelik güvenin sarsılmış, negatif faiz uygulaması ile ekonomileri büyütmeye çalışan küresel merkez bankalarının yavaş yavaş kontrolü kaybetmeye başladığı, oldukça riskli bir dönemim içinden geçtiğimizi düşünüyoruz. Avrupa bankalarının finansal durumlarına ilişkin kaygılar özellikle Alman Deutsche Bank önderliğinde zirve yaparaken, Deutsche Bank hisse senedinin gelmiş olduğu seviyenin 2008 küresel kriz dönemi seviyelerine sarktığını görüyoruz. Öte yandan, senelerdir büyüyemeyen ve resesyondan bir türlü kurtulamayan Japonya ekonomisinden gelen negatif faiz uygulamasına rağmen Japon Yen’nin değer kazandığını not etmek gerekiyor. Bir ülkenin para birimi negatif faiz verirken söz konusu ülkenin para birimi neden değer kazanır? Bunun aslında yegane cevabı riskten kaçış. Netice itibarı ile dünya ekonomileri büyüyemiyor. Atılmış olan adımlar veya yapılan yatırımların atıl kalması ve bunun yanısıra artan borca karşı merkez bankalarının ekonomiler canlandırmak adına yapabileceklerinin de sonuna gelindiği yönünde artan inanışlar haliyle güvenli limanlara olan talebi artırdı. Japonya’nın faiz negatife çekmesi ardından YEN’in kısa bir bocalama ardıdan dolar karşısında değer kazanarak 120 seviyelerinden 111 seviyelerini geride bıraktığımız hafta test ettiğini görüyoruz (son 15 ayın en düşük seviyesi). Avrupa cephesinde devam eden düşük büyüme ve düşük enflasyona karşı Avrupa Merkez Bankasından beklenen daha da negatif faiz ve beraberinde ilave parasal genişleme adımı yatırımcıların dolara sığınmasına neden oluyor. Ancak ABD ekonomisinin de özellikle dünyanın zayıf seyrine kayıtsız kalmayacağı görüşünden hareketle, FED’in de dolar değerlenmesine geride bıraktığımız haftalarda sözlü de olsa müdahale ettiğini not etmek gerekiyor. Aralık 2015’de faiz oranını neredeyse 10 sene ardından artıran FED politika yapıcıları, 2016 yılından da faizi 4 kere olmak üzere toplamda 100 baz puan daha artırabileceği projeksiyonunda bulunması ardından FED Başkanı Yellen, Senatoda geride bıraktığımız hafta yaptığı konuşmada gerekirse geri adım atabileceklerine işaret ederek negatif faiz tartışmlarına da atıfta bulundu. ABD ekonomisinde işsizlik oranının % 4,9, büyümenin sağlıklı, enflasyonun baz etkisi ile % 1,4 seviyesine gelmesi beklenen ve resesyondan uzak olunan bir ekonomide FED’den gelen negatif faiz tartışmalarını dolara sözlü de olsa müdahale olarak yorumluyoruz. Elbette, dünyada bu kadar risk peş peşe sıralanmışken, ana tema büyüyememe ve haliyle borcu nasıl çevirebiliriz olduğu bir ortamda konu gelip dayanıp bir cümle ile özetlenebiliyor: Kur savaşları! Riskten kaçan yatırımcının dolara sığınmasının en büyük örneğini ABD 10 yıllık devlet tahvillerinde görüyoruz. Aralıkta faiz artıran ve 2016‘da faiz artırımını gelecek verilerin gücüne bağlayan Amerikada 10 yıllık devlet tahvilin getirisi geride bıraktığmız hafta % 1,70 seviyesinin de altına sarktı. Benzer bir şekilde, 6 para birimine karşı değeri ölçülen dolar endeksi 95 seviyelerine kadar gevşedi. Küresel zayıf büyümeye karşı ABD dolarının yanısıra altın fiyatlarının da son haftalarda değer kazandığına dikkat çekmek gerekiyor. ABD’nin faiz artırımından gerekirse geri adım atabileceğini söylemesine bağlı olarak değeri dolarlar ölçülen altının altının da ons fiyatı 1,250 dolar seviyelerine kadar yükseldi (altının ons fiyatı yılı kabaca 1,050 dolar seviyesinde tamamlamıştı).

 

Yukardaki parakraftan da anlaşılacağı üzere, küresel ekonomide işler istenilen düzeyde ilerlemiyor. Zayıf büyümeye karşı borcu çevirebilmenin yegane yolunu yerel para birimini ucuzlatarak rekabet avantajı elde etme çabalarına karşı ana tema olan büyüyememe sorunu tüm çıplaklığı ile masa üzerinde durmaya devam ediyor. FED’den göreceli olarak güvercin tarzda yorumlanan açıklamalar ve faizin 2016’da daah önce projekte edildiği gibi artmayacağının anlaşılması üzerine getiri peşinde koşan paranın adresi yeniden yüksek getiri sağlayan gelişmekte olan ülke para birimleri oldu. Diğer bir deyişle, her ne kadar ortam kaotik olsa da, FED’in faiz artırımı yapamayacağı beklentisi ile gelişmekte olan ülke para birimleri gibi TL’nin de dolar karşısında güçlü bir duruş sergilediğini görüyoruz. Haftasonu Türkiye’nin Suriyedeki PYD hedeflerini top ateşi ile müdahale etmesi ve beraberinde Suudi Arabistan’a ait savaş uçaklarının İncirlik üssüne gelmeleri ve ısınan jeopolitik ortama karşı USD/TL kurunun sabah ilk işlemlerde 2,93 seviyelerinde sakin bir seyir izlediğini görüyoruz. Kur cepesinde 2,91 seviyesinin altına geçilmesi durumunda yeni bir fiyatlama kapısının açılacağı; 2,95 seviyesinin üzerinde ise psikolojik 3 seviyesnin yeniden gündeme geleceğini düşünüyoruz.

 

Yeni gün başlangıcında Asya cephesinde hareketli seyrin etkili olduğunu not edelim. Asya borsaları ve özelinde Japonya borsaları geride bıraktığımız haftada % 11 değer kaybetmesi ardından sabah saatlerinde ucuzlayan hisse senetlerine yönelik ilginin artması ardından % 7 civarında prim yaparak başlarken, yeni yıl tatilinde dönen Çin piyaslarında ise korkulan boyutta satışların etkili olmadığının görüyoruz. Sabah saatlerinde Çin’de açıklanan Ocak ayı dış ticaret verilerine göre ihracat dolar bazında geçen yıla göre % 11,2 ile beklentilerin çok üzerinde düşerken, ithalat ise yüzde % 18,8 geriledi. Yine de, Çin borsasının, endişe edilenin aksine önemli bir değer kaybı yaşamadığını söyleyebiliriz. Yukarda da anlatmaya çalıştığım üzere, piyasalarda korelasyonun son dönemlerde ciddi anlamda koptuğunu ve bunun da pek de sağlıklı olmadığının altını çizmek istiyorum. Bugün saat 16:00’da Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi’nin Avrupa Parlamentosu Ekonomi Komitesine yapacağı sunum yakından takip edilecektir. Drahgi’nin son dönemlerde dolar karşısında değer kazanan EUR’ya sözlü de olsa müdahale etmesi ve Mart toplantısına yönelik sinyal vermesi bekleniyor. ABD piyasaları ise tatil nedeniyle bugün kapalı konumda olacak. Türkiye cephesinde ise TÜİK’in saat 10:00’da açıklayacağı işsizlik oranını takip edeceğiz (beklenti % 10,7).

İktisatbank'ın sunduğu avantajlı döviz kurlarını piyasa ile eş zamanlı ve 24 saat kesintisiz takip etmek için lütfen tıklayınız.

https://www.iktisatbank.com/doviz-kurlari

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar