Sokaklar boş, ama ışıl ışıl her zamankinden farklı
Gecenin soğuğu iyiden iyiye kendini hissettiriyor…
Birkaç sokak geçtikten sonra her zaman ki yerine geldi.
Üzerinde yaşanmışlıkların anılarını taşıyan kalın, kirli, eskimiş, yırtık bir palto…
Yıllardır üzerinden hiç çıkartmadığı… Yoldaşı…
Saçı sakalı birbirine karışmış, kırlaşmış…
Umutsuzluğun hüznü, ağırlığı yüzünde…
Acılar çöreklenmiş gözlerine yüreğinden taşıp…
Sevinç kalmamış bakışlarında…
Bedeni yorgun, bırakmış kahpe kaderin ellerine…
Elleri soğuktan parça parça, nasır tutmuş…
Şarabın kokusu sinmiş ellerine…
Dünyanın bütün kokularını unutmuş, unutturulmuş…
Sıkı sıkı hayatta tutunduğu tek şey…
Soğuk, yalnız, gecelerin tek arkadaşı, şarabı…
Kafa dumanlı, geceye başlamadan…
Gecesi gündüzü bir olmuş.
Hayata kafa tutan öyle bir hal ki, nereden vurursan vur “yetti artık… daha…” der gibi…
Hayat bir darbe de ayaklarına vurmuş, sekerek bir ayağını sürükleyerek köşesine evine geliyor. Caddenin en kuytu ve en konforlu yeri…
Yıllardır mekan bellemiş burayı.
Gazeteleri, koli kartonlarını dizmiş sıra sıra. Biraz sıcak olsun misali…
Diğer köşede sokak köpekleri misafirleri, bu dünyada ki en kadim dostları…
Onların kaderi de ondan farksız, Bu yüzden birbirlerine ayna gibi.
Ve
Elinde tuttuğu bir şişe şarap, yarım ekmek, bir avuç leblebiden başka bir şey yok bu gece…
Yılbaşı niyetine!
Şerefe!
Bir yıl daha bitmiş, yeni bir yılmış onun için bir şey ifade etmese de
Yeni yıl niyetine!
Şerefe!
Ne değişecek ki?
Umutlar şişenin dibinde…
Belli belirsiz bir gülümseme yaşlı yüzünde…
Hava soğuk,
Zorlanarak yerinden kalkıyor. Topladığı birkaç dal parçasını da elleri titreyerek son kibritiyle tutuşturmaya yelteniyor. Eski bir tenekenin başında yıllardır üşüyen ruhunu ısıtmaya çalışıyor.
Yanan ateş mi, yoksa yüreği mi bilmiyor!
Hayatı şarap olmuş, şarap misali yıllar geçtikçe anıları kıymetleniyor…
Ateşin başında bağdaş kurmuş, altında bir karton parçası…
Yeni yıl niyetine!
Şerefe!
Karnını doğurmak için bulduğu yarım bayat ekmeğin yarısı da can dostuna…
Yarasın!
Demleniyor, gecenin ayazına inat.
Paltosunun yakasını kaldırıyor, ateş git gide ferini kaybediyor.
Kuytu köşede dalıyor gözleri… Boş sokaklara
Issız kaldırımlara bakıyor.
Yalnızlığını paylaşıyor sokak kedileri…
Kucak açan hiç olmamış, sevgisiz yüreği.
Uzaklardan havai fişeklerin sesini duyuyor. Yaşlı gözlerini kaldırıp bakıyor. Gözlerinde yankılanıyor ışıkları…
Dokunuyor, içi acıyor bir başka
Uzun süredir donmuştu yüreği… Gözyaşları kurumuştu… Neden şimdi bu?
Yıllardır sadece nefes aldığı bu hayata bir isyan mıydı? Güzel günleri hatırladığında…
En son ailesiyle evinin balkonundan izlemişti bu görüntüyü.
Hayat ondan ne istemişti?
O hayattan ne beklemişti?
Şimdi yanında olan şarabı, leblebisi ve köpeği idi…
Yalnızlığı büsbütün sarmıştı bedenini
Başı düştü sağ omzuna… Birkaç damla şarap, kirli sakalında…
Bir damla kurumuş gözyaşı solgun yanaklarında…
Gecenin ayazında
Belki sabaha, uykuya daldı… Uyudu…
Hayata gözünü, gönlünü kapattı… Yüreğini avuçlarının içine gizledi…
Anılarını en derine attı.
İçine ağladı… Kaderine ve yalnızlığına…
Yeni bir yıla uyanmak mı?
Son bir gülüş attı, dalga geçer misali
“Belki…” dedi.
Eski ayakkabılarının içinde, yorgun ayakları yoktu…
Sadece,
Vücudunun soğuduğunu hissetti.
Öyle bir uykuya daldı ki, yılların yorğunluğunu üstüne örterek…
Bir daha uyanmamak adına
Son kez “ŞEREFE…”
…..
Şişe elinden kaldırıma yuvarlandı…
Ve
O bir daha uyanmadı.