Yeşilada Dergisi (The Green Island): 1948-1951* - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Poli

Yeşilada Dergisi (The Green Island): 1948-1951*

Rafet Uçkan

1940’lı yılların sonu ve bilhassa 1948 yılı, Kıbrıs meselesinde “Türk tarafı”nın inşa edilmesi bakımından oldukça önemli… Kıbrıs meselesinin, Türkiye’de “milli dava” mertebesine taşınmasında en çok mesai harcayanlardan Sedat Simavi, Hürriyet’i bu yılda kuruyor. Bu dönem, Kıbrıslı Türk milliyetçi liderliğine “Türk İşleri Komisyonu” kurulması için sömürge idaresinin cevaz verdiği dönem aynı zamanda… İlk defa geniş bir öğretmen kafilesi Türkiye’den Kıbrıs’a bu dönemde ziyaret gerçekleştiriyor. Bu o zamana kadar Türkiye’den Kıbrıs’a gerçekleştirilen en geniş çaplı ziyaret ve bu ziyaret Kıbrıslı Türk milliyetçi kadroların ve özellikle Halkın Sesi’nin yoğun çabalarıyla, başladığı noktayla kıyaslanamayacak ölçüde siyasal bir mahiyet kazanıyor (Bknz. Uçkan, 2012). Hatta gezi listesine CHP milletvekili Hasene Ilgaz tarafından “habersiz” olarak eklenen gazeteci İffet Halim Oruz, mahcup bir gururla “bizi bir kültür ordusu olarak geldiğimiz adanızdan millî bir ordu gibi anayurda gönderiyorsunuz” (Ilgaz 1949: 152) derken, aslında farkında olmadan meseleye nasıl eklemlendiklerinin de ipuçlarını veriyor. Kıbrıslı Türk milliyetçi kadrolar, neredeyse bir turist kafilesinden bir grup “milli dava” sözcüsü çıkarıyor; ki aynı durumu yine bu dönemde Kıbrıs’a Türkiye’den yapılan diğer ziyaretlerde de görüyoruz. Bu yakın temasın somut çıktısı olan Kıbrıs Notları başlıklı kitap, 1949’da İstanbul Kadın Gazetesi Yayını olarak Hasene Ilgaz’ın imzasıyla yayımlanıyor.

Kıbrıs meselesinde “Türk tarafı”nın inşa edilmesi sürecinde önemli bir yayın olduğunu düşündüğüm, Türkiye’deki ve Kıbrıs’taki Türk milliyetçilerinin ortak çabasının ürünü olan Yeşilada Mecmuası/Dergisi de yine bu dönemde yayımlanmaya başlıyor. Yeşilada, Türkiyeli ve Kıbrıslı Türk kalem erbabının, “Kıbrıs davası” bağlamında kurduğu ittifakın “entelektüel” sahadaki en somut ve dolaysız çıktısı olması hasebiyle de dikkate değer bir yayın… Ortak propaganda ve yayın faaliyetinin denendiği/sınandığı, “Kıbrıs davası”nın peşrev dönemine ait ilk mecra… Dergi, o dönemde Türkiye’de yaşayan Kıbrıslı Türklerden Behçet Kemal Çağlar’a; Ahmet Emin Yalman’dan Derviş Manizade’ye ve ırkçılık-Turancılık davasında yargılanan Nihal Atsız ve Cemal Oğuz Öcal’a kadar birçok kesimden ismin yazı ve şiirlerine yer veriyor… Sayısı diğerlerine nazaran az olmakla beraber, İngilizce metinlere de rastlamak mümkün dergide. Kendini fazlasıyla ciddiye alan, hem Kıbrıs’taki sömürge idaresine hem Türkiye’ye ve Türkiye kamuoyuna hem de Kıbrıs kamuoyuna seslenmeye çalışan bir dergi bu. Fakat son sayısını 1951’de çıkarıyor… Yani Kıbrıs meselesinde “ya taksim ya ölüm” safhasını görmeye ömrü vefa etmiyor.


Derginin temel derdi, Kıbrıs meselesine Türkiye’yi ve Türkiye kamuoyunu ortak etmek ve Kıbrıslı Rumların Enosis’i gerçekleştirmeye matuf iddialarını çürütmek (Karagil 1948: 3)… Bunu yaparken, Türkiye’nin ve Batı ittifakının çıkarlarına halel getirmeme ve Türkiye’yi zora sokmama gibi “itinalı” bir tutumu da söz konusu… Sömürge idaresi, dergide, Kıbrıs’tan muhakkak kovulması gereken bir sömürgeciden ziyade Türklere zaman zaman haksızlık yapan ve bu haksızlıkları statükoda radikal değişiklikler yapmaksızın yani Kıbrıs’ı terk etmeksizin telafi etmesi mümkün olan “meşru” yönetimi temsil ediyor adeta. Tıpkı döneme damgasını vuran Kıbrıslı Türk milliyetçi liderlik gibi, Yeşilada’nın milliyetçi dili de anti-emperyalizme pek varmıyor ve İngiltere milliyetçi “öfkenin” menziline çoğunlukla girmiyor. Yeşilada’nın, sömürgeci kendisine çekidüzen verdiği takdirde, onunla uzlaşmanın kabil olduğunu söylemeye getiren bir yanı var… Derginin editörlüğünü de üstlenen Nevzat Karagil bir yazısında şöyle diyor: “Biz o kanaatteyiz ki, kültürlü, iktisadî bakımdan kuvvetli, san’atta becerikli, benliğine sahip bir Türk kitlesi, Kıbrıs adasında İngilizler için, insanlık için hem çok daha hayırlı, hem de idaresi çok daha kolaydır. (…) Biz mazide yapılan haksızlıkları sayıp dökecek değiliz, fakat bundan böyle, biz Kıbrıs Türklerini ilgilendiren hususlarda daha makul (…) ve daha basiretli hareket edilmesini kayd etmek isteriz.” (Karagil 1949: 3). Karagil, bu yazıyı sömürge valisine saygı ve sevgilerini ileterek bitiriyor. Halil Fikret Alasya da Kıbrıslı Türklere İngiltere’nin yaptığı haksızlıkları dillendirdiği yazısında, “Eğer İngilizler, Türklerin millî hislerini baltalamaktan vaz geçer ve onlara lâyık oldukları mevki ve hakları verecek olursa, Kıbrıs’ın statükosu lehlerine olarak sağlamlaşır” (Alasya 1949: 7) diyor.

Dergi, yayımlandığı dönem boyunca çok da tutarlı olmayan savlarla örülmüş bir zemin üzerinde salınmakla, belki de bir ölçüde yalpalamakla malûl… Çünkü Yeşilada’nın tahayyül ettiği, resmettiği şekliyle Kıbrıslı Türkler, bir yandan Türkiye’ye tam bağlı olmakla diğer yandan İngiltere’ye karşı sadakatten şaşmamakla övünüyorlar. Bir yandan sömürge idaresi Kıbrıs’tan hiç ayrılmayacakmış gibi taleplerde bulunulurken, bir yandan Kıbrıs’ın eninde sonunda Türkiye topraklarına dâhil edileceği/edilmesi gerektiği savunuluyor.

Dergiyi bir “anı kitabından” iktibaslarla değerlendiren bir Kıbrıslı Türk akademisyenin dediğine göre, Yeşilada fazlasıyla “Turancı”… Benim kanaatime göreyse, dergi Turancılık ve irredantizm ile resmî/teritoryal Türk milliyetçiliğinin arasında gelgitler yaşıyor ve bu ikisinin kavşağında konumlanıyor. Derginin ilk sayısında Ahmet Emin Yalman’ın İngilizce olarak yayımlanmış bir yazısı var örneğin: “The Turks in Cyprus”. Ahmet Emin bu yazısında, Kıbrıs’ın Türkiye’nin güvenlik sisteminin bir parçası olduğunu, Kıbrıslı Türklerin sayısal olarak Kıbrıs’ta baskın bulunmamakla beraber, daima Türk kültürünün taşıyıcıları olarak yüksek nitelikler sergilediğini ve Kıbrıs’tan Türkiye’ye yerleşenlerin fazlasıyla gelişkin kültürel bilinçlerinin onları her zaman makbul vatandaşlar kıldığını dile getiriyor. Bununla beraber şöyle diyor: “Tüm bunlara rağmen Türkiye hiçbir zaman Kıbrıs üzerinde herhangi bir iddiada bulunmamıştır ve gelecekte bulunma niyetinde de değildir.” (Yalman 1948: 9). (1) Yine paralel şekilde, Derviş Manizade, Venizelos’a hitaben yazdığı yazıda “[Türk milleti] bilhassa Millî Misak gibi insanlığa örnek olmağa değer bir fikri ortaya atarak, bu yüksek ve insanî prensibe sadık kalmış, tuttuğu sağlam temelli siyaset ile dünyanın, itimat, saygı ve nihayet sevgisini kazanmıştır. Bundan başka Türkiye millî misak prensibine olduğu kadar Türk-Yunan dostluğuna da sadık olduğunu her fırsatta ispat etmiştir. (…) Unutmayınız ki cihan huzurunda biz haklıyız. Zira sizin gibi fütuhat veya memleket ve toprak istemiyoruz. Bizim dileğimiz üç yüz küsur sene bayrağımız altında kalmış ve kıyılarımızdan bir atımlık mesafede olan bu ada üzerindeki Türk ve Rum cemaatinin, sizin ve bizim müttefikimiz olan bitaraf İngiltere’nin himaye ve garantisi altında sulh ve sükûn içinde yaşamalarıdır.” (Manizade 1951: 6-8) diyor.

Bununla beraber, özellikle dergide yayımlanan şiirlere bakıldığında, Türkçülük, Turancılık, irredantizm bağlamlarında oldukça coşkulu bir havanın olduğu da çok açık. Yani yukarıdaki alıntılar, tek başına düşünüldüğünde aslında oldukça yanıltıcı. Birkaç örnek vereyim:

“Ruhlarda yaşıyor Türkçülük aşkı

Kalblerden taşıyor Türkçülük aşkı

Sınırlar aşıyor Türkçülük aşkı

Sarmışız öz yurdu biz yedi koldan

Ölürüz de dönmeyiz bu kutlu yoldan.” (Öcal 1949: 9)

 

“Yağız ata” binip “büyük vuslata” ermeyi uman bir diğer coşkulu şiir de şu mesela:

“Adın türkü gibi dudaklardadır,

Kalemde, kâğıtta, dilde Kıbrısım.

Belki bugün bizden uzaklardadır,

Fakat yarın bizim belde Kıbrısım” (Ersavaş 1949: 9)

 

Yalnızca şiirlerde değil, yayımlanan bazı yazılarda da benzer bir yaklaşım sarih biçimde işleniyor. Örneğin Gelmuhoğlu, “Kıbrıs ve Anavatan” başlıklı yazısında, “Anavatan gelişip hızlandıkça öksüz ve yetim kalan yad ellerdeki ırkdaşlarını da kendi millet bütünü içine almayı, onlara da bayrak götürmeyi ve onları da ay-yıldıza kavuşturmayı gaye edinecektir.” (Gelmuhoğlu 1949: 12) diyor.

Bu alıntılarla varmak istediğim nokta şu: Derginin Turancı bir yaklaşımının olduğunu da misak-ı millî sınırlarına “saygılı” veya resmî/Kemalist milliyetçiliğe yatkın olduğunu da ispat edebilecek örnekleri çoğaltmak mümkün. Yeşilada Mecmuası’nın yaklaşımı da zaten bu. Yeşilada, bir yanda Kemalist/resmî milliyetçiliğin izinde, bir yanda da irredantizmin takipçisi… Her ikisine de savrulabilecek bir kararsızlıkla, daha doğru ifade etmek gerekirse, net bir yol haritasından yoksun olmakla malûl…

Yukarıdakilerle beraber, Yeşilada’nın muhayyilesindeki Kıbrıslı Türkler, “Türk kimliğinin” Kemalist tanımını “mükemmel”e yakın şekilde karşılıyor. Dergiye göre, “Kıbrıslı Türk”, “özbeöz” Türk olmasının yanı sıra, Kemalist ilkelere sıkı sıkıya, hatta Türkiye’deki bazı vatandaşlardan bile daha fazla olacak şekilde bağlı… Rakım Çalapala, ilkin Yedigün’de daha sonra Yeşilada’da yayımlanan yazısında, “Adanın zaptından sonra Anadolu’dan oraya götürülüp yerleştirilmiş olan Türk ailelerinin torunları olan bu ırkdaşlarımız hâlâ güney ve orta Anadolu’daki kardeşlerinin konuşma hususiyetlerini muhafaza eden bir lehçe ile konuşurlar” diyor ve ekliyor: “Fakat onlardaki en mühim hususiyet bu değildir. Kıbrıs Türkleri son derece kuvvetli milliyetperverlikleri, vatanseverlikleri, inkılâpçı ve mücadeleci ruhları ile fert olarak da kütle halinde de örnek insanlardır.” (Çalapala 1949: 10). Yani, Türkiye’deki ve Kıbrıs’taki Türkler arasındaki özdeşlik, yalnızca biyolojik bağlardan, dilden, ortak atadan gelmişlikten yani Osmanlı’nın torunları olmaktan, Anadolu’nun bir zamanlar beraber paylaşılmış olmasından değil, aynı zamanda Kemalist inkılâplara sahip çıkmaktan hareketle de kuruluyor. Buna göre, aslında Kıbrıslı Türkler birçok anlamda tam da Cumhuriyet’in arzu ettiği türden “vatandaş”lar ve tek eksik onların “millî sınırların” dışında kalmış olmaları… “Irkî” bağları, özdeşliği tamamına erdiren bir anlatı bu. Bu bağlamda Türkiyeli yazarların Kıbrıslı Türkler için söylediklerini, Kıbrıslı Türk milliyetçiler de tekrar tekrar onaylıyor. Yani bir taraf, Kıbrıslı Türkleri kendi hikâyesinden koparıp özcü bir kimliğin içine hapsederken, Kıbrıslı Türk yazarlar da bunu doğrulayıcı yazılar kaleme alıyorlar. Özellikle Türkiye ve Kıbrıs arasında karşılıklı yapılan ziyaretlerin akislerinde bunu net şekilde görmek mümkün. Bir taraf, Kıbrıslıların millî bilinçlerinin çok yüksek, Atatürk’e sadakatlerinin hudutsuz, Anavatan’a bağlılıklarının şüphe götürmez olduğunu iddia ederken, diğer taraf bunu onaylıyor ve hatta bu iddiayı ispat etmek için büyük çaba harcıyor. Bu bağlamda dergide herhangi bir çatlak ses bulmak da olanaklı değil.

Yeşilada’da irredantizmle teritoryal milliyetçilik arasındaki gelgit de aslında anılan bu Kıbrıslı Türk tasvirinden kaynaklanıyor. Çünkü ister irredantizme dört elle sarılsın, isterse misak-ı millî sınırlarını zorlamayı ya da ihlâl etmeyi yanlış bulsun, derginin tüm yazarları, Kıbrıslı Türklere dair yukarıdaki betimlemede mutabıklar: Yani ırk da bir, mazi de bir, kültür de bir, inkılaplara bağlılık da!.. Hatta Kemalizm vurgusu dikkate alındığında, bu derginin “fazla Turancı” olduğundan ziyade, “Nihal Atsız için fazla Kemalist” olduğunu iddia etmek bile kolaylaşıyor. (1) Ancak her iki iddia da tek başına açıklayıcı olmaktan uzak… Daha bütünlüklü bir okuma, derginin ikisinin arasında kararsız bir pozisyonda salındığını, savrulmaya açık bir duruşu olduğunu ortaya koyuyor.

Neticede, 1948-1951 yılları arasında yayımlanan dergi, Türk milliyetçiliğinin Kıbrıs meselesi bağlamında atağa kalkmaya başladığı bir dönemde, iki tarafın milliyetçilerinin meseleyi kavrayış biçiminin anlaşılması bakımından önemli bir konum işgal ediyor. Yeşilada, dönemin eklektik ve zaman zaman birbiriyle çelişen iddialarla biçimlenen zihin dünyasını oldukça sarih bir biçimde ortaya koyuyor.

 

*Bu yazı, Aralık 2013’teki 13. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresinde sunduğum bildirinin oldukça kısaltılmış ve sadeleştirilmiş halidir.

 

NOTLAR

(1) Bu yazının, derginin editörü olan Karagil’in dikkatinden kaçarak yayımlandığını iddia etmek pek mümkün değil sanırım.

(2) Atsız’ın Dalkavuklar Gecesi, demek istediğimi bir ölçüde açıklayabilecek nitelikte…

 

KAYNAKLAR

Alasya, H. F. (1949). “Kıbrısta Türklere Karşı Takibedilen Hatalı Siyaset”. Yeşilada, Sayı 4.

Atsız. (2013). Dalkavuklar Gecesi. Ötüken: İstanbul.

Çalapala, R. (1949). “Kıbrıslı Öğretmenler”. Yeşilada, Sayı 10.

Ersavaş, F. (1949). “Kıbrıs Destanı”. Yeşilada, Sayı 5.

Gelmuhoğlu, F. (1949). “Kıbrıs ve Anavatan”. Yeşilada, Sayı 10.

Ilgaz, H. (1949). Kıbrıs Notları. İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları.

Karagil, H. N. (1948). “Yeşilada’nın Çıkış Maksadı”. Yeşilada, Sayı 1.

Karagil, H. N. (1949). “Daima İhmale Uğradık”. Yeşilada, Sayı 4.

Manizade, D. (1951). “Ya Türk Dostluğu, Ya Kıbrıs!..”. Yeşilada, Sayı 16.

Öcal, C. O. (1949). “Ziya Gökalp ve Türk Gençliği”. Yeşilada, Sayı 12.

Uçkan, R. (2012) Emergence of Turkish Nationalism in the Cyprus Conflict: The Breakthrough from 1948 to 1955, Yüksek Lisans Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi.

Yalman, A. E. (1948). “The Turks in Cyprus”. Yeşilada, Sayı 1.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar