“Ya tehlike ya işbirliği” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
KıbrısManşet

“Ya tehlike ya işbirliği”

Başaran Düzgün- Mustafa Akıncı

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Havadis’e verdiği demeçte Kıbrıs sorununun yanı sıra enerji konularına da değindi:

“AKIL YOLUNDA BULUŞMAK GEREK”: Akıncı: Doğal gaz, akıl yolunda çözülebilecek, tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir konudur. Eğer, yeteri kadar gaz varsa ki bu henüz net değil, yapılması gerekenler bellidir. Ya tehlike ile yüzleşeceğiz ya da bu konu işbirliği alanı olacak.


 

“SICAK ÇATIŞMA TEMENNİMİZ DEĞİL”: Akıncı: Aynı sularda iki farklı gemi sondaj yapacak. Bunun sıcak çatışma doğurmamasını temenni ederim ama gelişmelerin ne şekilde seyredeceğini kimse bilemez. Bazen arzu edilmese de en ufak bir kıvılcımdan bile nelerin olduğunu biliyoruz.

 

 

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Havadis’e verdiği demeçte enerji konularında önemli açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum Lider Anastasiadis ile 2015 yılında, ilk toplantısında, doğal gaz konusunu görüştüğünü ve Anastasiadis’in sondaj yapmayacağını belirtmesi üzerine müzakerelere başladıklarını belirtti. Akıncı, 2016 yılında işlerin ters dönmeye başladığını bunun üzerine doğal gaz konusunu da müzakerelerin bir parçası yapmayı önerdiğini ancak Anastasiadis’in bunu “Hayır, bu benim egemenlik alanım, ben yapacağım” diyerek ret etiğini söyledi.

“O zaman geriye, ya senin de yaptıkların engellenecek, ki o da sürdürülebilir değil, ya da Türkiye de kendi sondaj gemisi ile kimi yerde bizim adımıza kimi yerde de kendi adına sondaj yapacak” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, durumun şu anda o merkezde olduğunu kaydetti.

Çok yakın olmasa da aynı sularda iki tane farklı geminin sondaj yapmasının gündeme gelebileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, ‘bu durum sıcak çatışma doğurur mu?’ sorusuna gelişmelerin seyrini kimsenin bilemeyeceğini, arzu edilmese de en ufak bir kıvılcımdan bile olumsuz sonuçlar doğabileceği cevabını verdi.

 

Soru: Lute’un beklenen raporu, Türkiye’deki seçimler vs. zaman zaman siz de dile getiriyorsunuz. Bir süreç olacaksa bu Haziran’dan önce olmayacak. Ama Haziran’a kadar da adamızın etrafında karşılıklı, iki tarafın da doğalgaz konusunda attığı adımlar var. Bunun sıcak bir gelişme veya ileride muhtemel müzakere sürecini etkileyecek bir risk olarak görüyor musunuz?

 

Akıncı: Önce bu Haziran konusuna bir açıklık getireyim. Sanki bu sadece biz ya da Türkiye tarafından dile getirildi diye Rum tarafından eleştiriler geldi. Aslında Yunan Dışişleri de Sayın Lute’tan Mayıs’tan önce bir hareket istemedi. Hatta öncelikle Yunan Dışişleri seslendirdi bunu.

Doğal gaz konusu, gene akıl ve mantık yolunda çözülebilecek, tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir konudur. Eğer, yeteri kadar gaz varsa tabi, bu da daha netleşmiş değil. Ama olduğunu varsayarsak yapılması gerekenler bellidir. Ya sizin işaret ettiğiniz tehlike ile yüzleşeceğiz ki onun adımları geliyor, bir gerginlik vesilesi olacak ya da işbirliği alanı olacak. Ben işbirliğinden yana olduğum için bu konuda akıl yolunda buluşmanın doğru olduğunu değerlendiriyorum. Yani akıl işi mi çok daha uzun, çok daha derin sulardan geçecek, çok daha maliyetli bir projeyi, East-Med’i savunmak ve bunu da bakanlar kurulundaki o 1 oy meselesine örnek vermek? Kıbrıs’ta çözüm ile birlikte Türkiye ve Yunanistan üzerinden geçecek boru hattının çok daha makul, daha ucuz, daha kısa mesafe olacağını öngörmek, bunu savunmak akıl işi değil mi? Dolayısıyla, Türkiye ikinci gemiyi de aldı ama başka da çare görünmüyor. Yani şöyle diyelim: Ben 2015’te ilk toplantımda Anastasiadis ile bu konuyu konuştum. ‘Yani biz bir yandan müzakere edeceğiz, bir yandan da sen gidip kazmaya mı başlayacaksın’ dedim. ‘Hayır, hayır böyle bir şey olmayacak’ dedi.  Müzakerelere öyle başladık. 2016 yılına gelindiğinde işler ters dönmeye başladı. Şimdi ortak komiteye hayır, bu konuyu müzakerelerin bir parçası yapalım önerisine hayır. “Bu benim egemenlik alanım, ben yapacağım” diyor. ‘Çözüm olursa ileride sizin de payınızı ayıracağım’ demek yeterli değil. O zaman geriye 2 seçenek kalıyor. Ya senin tek başına yaptıklarını engelleme, ki o da sürdürülebilir değil. Ya da Türkiye de kendi sondaj gemisi ile kimi yerde kendi adına kimi yerde de bizim adımıza sondaj yapacak. Durum o merkezdedir şimdi. Düşünün yan yana, belki çok yakın olmasa da ama aynı sularda iki tane farklı gemi sondaj yapacak.

 

Soru: Bu durum sıcak çatışma doğurur mu?

 Akıncı: Doğurmamasını temenni ederim, ama belli değil. Gelişmelerin ne şekilde seyredeceğini kimse bilemez. Bazen arzu edilmeyen ve niyet o olmamakla beraber en ufak bir kıvılcımdan bile nelerin olduğunu biliyoruz. Temennimiz sıcak çatışma değil tabiî ki, temennimiz işbirliğidir.

 

Soru: ‘Türkiye üzerinden boru gitsin’i sadece biz savunuyoruz. Bizim dışımızda başka bir söylem var…

 Akıncı: Her şey konjonktüre, ilişkilerin seyrine bağlıdır.  Bir anekdot söyleyeyim: 2016 yılı Ocak ayında Davos’taydık. Konuşmalarımızı yaptık, sonra bir yemek organizasyonu vardı orada Kofi Annan ve dünyaca tanınmış üst düzey birçok kişi vardı. Orada Benyamin Netanyahu ile tanıştık, sohbet ettik. Bana, ‘Siz çözüm için uğraşıyorsunuz. Uğraşın, ama bırakın biz Türkiye ile anlaşıp kendi gazımızı Türkiye üzerinden götürelim’ dedi.

2016 ve 2019… 3 yılda Türkiye – İsrail ilişkileri nereden nereye geldi… Şimdi Benyamin Netanyahu, sırf Türkiye üzerinden gitmesin diye East-Med Projesi için uğraşıyor. Ama sorarım; Yani bu ilişkiler hep aynı mı kalacak? Bakarsınız bir süre sonra Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzeldiğini görürsünüz. Tıpkı Türkiye-Rusya ilişkileri gibi. Rus uçağı düşürüldüğü zaman Türkiye-Rusya ilişkileri ne haldeydi, Rusya’dan Türkiye’ye turist sayısı neredeyse sıfırlanmıştı.

 

Soru: Şu anki İsrail yönetimi ile Türkiye yönetiminin gaz konusunda işbirliği yapabileceği umudunuz mu var?

 Akıncı: Konu benim umudum olup olmadığı meselesi değil. Çıkarlar meselesidir. Türkiye ile İsrail’in çıkarları ortak bir noktada buluşursa evet bunlar yeniden gündeme gelebilir. Mısır aynı şekilde. Yönetim değişti, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler bozuldu. İlanihaye böyle kalacak değil, ben bu kanaatteyim. Veya Türkiye ile bazı Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkiler, onların da seyri yavaş yavaş değişiyor. Çok bilinen bir laftır, tekrar edelim; sürekli dostluklar, sürekli düşmanlıklar yoktur, sürekli çıkarlar vardır. Onun için benim söylediğim aslında herkesin çıkarına olacak formüldür. Kıbrıslı Rum’un da çıkarı vardır Türkiye üzerinden gitmesinden. Daha kısa. Türkiye zaten pazar. Bir de bu alanda rekabet vardır. Mısır’a doğal gaz satamazsınız, alıcı değil. Diyelim ki Kıbrıs’ta büyük rezervler bulundu. Mısır’ın daha büyük rezervleri var. Yani doğal gazda Mısır alıcı değil ama Türkiye alıcıdır ve giderek artan ihtiyaçlar vardır. Türkiye ve Yunanistan üstünden Avrupa’ya sevki eğer yeterli gaz bulunursa akıl işi ve ortak yarar işidir. Fakat, bütün bunların gelip buluştuğu nokta, Kıbrıs’ta bir çözümün gerekliliğidir. Yani Kıbrıs’ta bir çözümden kaybeden olmayacak. Kıbrıslı Rumların Türkiye gibi büyük bir ülke ile dost bir coğrafya olmasından elde edecekleri çok şeyler var. Sadece hava sahasının, deniz limanlarının açılmasından çok büyük ekonomik fayda sağlayacaklar, ticaretten çok büyük bir gelirleri olacak. O nedenle yeni bir paradigmaya ihtiyaç vardır. Federasyon bağlamında bunları konuşurken Türkiye ile Yunanistan, Türkiye ile Kıbrıs Rumları arasında ve bizim Rumlar ile, bizim Yunanistan ile düşman ilişkileri değil, (ki, gerek bizde gerek güneyde bazı fanatik çevreler bunu körükler) dost bir bakış açısına ve bu dostluğun tüm taraflar için getireceği yararın anlaşılmasına dönük yaklaşımlara ihtiyacımız vardır. Tabi medyanın da bu anlamda çok büyük rolü olduğuna inanıyorum. Havadis, bu rolü kendi toplumumuz içerisinde oynuyor, oynamaya devam etmesini dilerim. Güneyde de bunu oynayanların sayısının artmasını temenni ederim.

 

Soru: Erdoğan – Çipras görüşmesi bu anlamda bir pencere açtı mı? Veya size gelen bir geri dönüş var mı? Atina Büyükelçisi aracılığı ile bir takım mesajlar veriliyor. Aslında o mesajlar çok kötü mesajlar da değil. Dolayısıyla bir pencere açıldı mı? Soru işareti var.

 

Akıncı: Bazı somut konular da basına yansıdı aslında. Ama iyi ilişki, gerginlikten uzak iyi bir diyalog, onunla birlikte iki tarafın da kazançlı çıkabileceği bir yaklaşım, iki tarafta da mevcut görünüyor. Mesela Selanik-İzmir arasında feribot seferleri, Selanik – İzmir veya Selanik- İstanbul arasında hızlı tren, köprü projeleri gündemde. Ticaret hacmi de yıldan yıla artıyor. Daha da artması ile ilgili çalışmalar var. Adalara Türkler için vize kolaylığı, Türk yatırımcıların Yunanistan’da daha fazla yatırım yapması ile ilgili girişimler var. Tabi bütün bunların yanı sıra olumlu bir gelişme de Ege’de yaşanabilir en azından gerginliklerin aşağıya çekilmesi bakımından. Belki sorunu çözmek zaman alacak ama gerginlikleri azaltmak adına şu anda birbirini genelkurmay başkanlıkları döneminden tanıyan  iki Savunma Bakanı söz konusudur. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın Savunma Bakanları, önceden genelkurmay başkanları olarak da iyi ilişkileri olan iki insandır. Bu da daha iyi bir diyaloğa ve Ege’deki gerginliklerin azaltılmasına bir şanstır. Bütün bu olumlu gelişmeler içerisinde tabi Yunanistan’ın Türkiye’nin AB sürecine verdiği destek de söz konusudur. Sorunlar da vardır aralarında hele ki ikili münasebetlerde. Bildiğiniz konulardır bunlar ama zor konuları aşma için özellikle ekonomiden başlayarak bazı adımların atılabileceği görülüyor. Bu belki Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılmasına kadar gidecek. Yani bu işin kültürel boyutları da var. Bütün bunlar iyidir, Kıbrıs sorunu bağlamında da iki ülke arasında bir yakınlaşma yaratabilir, iyi olur. Onun için ben hep söylerim: Kıbrıs aslında Kıbrıs’ı aşan bir meseledir. Bizim yalnız burada iki toplum arasında halledilebilecek bir mesele değil. Burada bulacağımız çözümü yaşanır, sürdürülebilir kılacak olan gene her iki toplumun iradesidir, ondan hiç kuşkum yok. Rumlar veya Kıbrıslı Türkler yani bizler sahip çıkmazsak, herhangi bir en mükemmel anlaşmaya, 1963’te olan gene olabilir. Onun için biz Kıbrıslılar burada çok önemliyiz. Ama en başta Türkiye ve Yunanistan da bize bu yolda yardımcı olması gerekenlerdir. O nedenle Türkiye’nin Yunanistan ile Türkiye’nin AB ile ilişkileri, Doğu Akdeniz’deki enerji politikaları, botu hatlarının nereden nasıl geçeceği, bütün bunlar hep önemli faktörlerdir. Bunları tüm taraflar olumlu yönde kullanabilirse, ortak paydalar yaratabilirsek bunların çok yardımcı olacağını düşünüyorum.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar