Üçlü kararnameler, kamuya tayin ve terfiler ve ekonomi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Üçlü kararnameler, kamuya tayin ve terfiler ve ekonomi

Üretim araçlarının neler olduğunu artık herkes bilir, bunların içinde en önemlisi, öne çıkanı insan faktörüdür, yani emektir. Her şeyi zihinsel ve bedensel emeği ile insan yapar.

Tasarrufu da, yatırımı da, teknolojiyi uygulamayı da, organizasyonu da, sağlıklı yönetimi de, makine ile emeğin ikame becerisini de. Ha, şimdi diyeceksiniz ki şans eseri bir ülke kontrolündeki yer altı servetlerinin hiç mi etkisi yok? Karbon yatakları hiç mi etki etmez? O olanaklar yine insan zekâsı ile doğru yönlendirildiğinde bir anlam taşır.
Japonya gibi hemen, hemen hiç yer altı servetiniz olmasa dahi emek kalitenizle bu şansızlığı telafi edebilirsiniz. Allah aşkına, piyangodan yüklü para kazananların veya yüklü miras yiyenlerin oransal olarak kaçının bunu refahına veya gelecek neslinin refahına dönüştürebildi. Nüfus değil, ülkedeki toplam üretim değil, fert başı üretimin insan refahına katkısı olur. Onun için insan emeğini ekonomik rasyonellikle kullanırsanız olumlu bir neticeye varırsınız.


Herkesin bilemediği, eğitimim neticesi benim bildiklerimi yazmak, aktarmak yerine, herkesçe bilinen, yani basit ekonomi kurallarını yazarken, bilinçlilik satarken, gerçekten utanıyorum. Ama bu basit doğruları bile uygulayacak etik davranış, milliyetçilik anlayışından maalesef mahrum kaldığımız için tekrar be tekrar yazmak zorunda bırakılıyorum.
Özel sektörün önünü açalım diyoruz. Özel sektör rasyonellikten kopamaz, koparsa batacağı için emeği en ucuza, en verimli şekilde kullanıp karını maksimize etme peşinde koşması doğaldır. Özel sektörün önünü açacak yönetimlerdir, kamu sektörünün kalitesidir. Peki bir ülkede emeğin verimliliğini ne artırır? Ülkedeki tüm insan potansiyelini bedava ve yaygın eğitimin kalitesi, kaliteli genel sağlık hizmetlerine her bireyin ihtiyaç duyduğunda ulaşabilmesi, ondan faydalanabilmesi. Bir ülkede özel okullar, özel sağlık hizmeti olabilir, ancak her birey, mali gücü olsun veya olmasın, kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti alabilmeli. Ancak bu sayede emek üretim faktörü potansiyelinden gereği gibi faydalanabilirsiniz. Eğitim ekonominin mukayeseli avantajları ve bundan doğan ihtiyaç ve istihdam sahalarına göre şekillendirilmez ise, planlanmaz ise, ondan yine beklenen ekonomik getiriyi alamazsınız.

Düşünün bir kere, gerekli kalitede pilot yetiştirmez, ama binlerce yarım yamalak pilot yetiştirirseniz, uçağı salimen A’dan Z’ye götüremediğiniz bir tarafa, düşürürsünüz. İyisi az ve öz ekonominin ihtiyacı kadar pilot yetiştirmeniz lazım Yerel halktan pilotluk eğitimine abartılı talep var ise, kaliteyi yukarı çekerek sayıyı ihtiyaca yanaştırmalısınız. Dışa hizmet kaygınız ve dıştan gelecek talebi, kalite prestijine dayandırmalısınız. Eğer dünyanın en iyi pilotlarını ve host ve hosteslerini yetiştirseniz dahi, popülist nedenlerle pilotu hostes, hostesi pilot yaparsanız uçak yine düşer. İşte KKTC’de hep bu basit ve fecaat doğuran yanlışlık ve umursamazlıkla uçaklar bir bir düşüyor. İnsan refahına çok etki etmesi yanında, insanı üretime en çok motive eden o ülkede genel anlamda adaletin uygulanmasıdır. Uygulama yanında bunun uygulandığının apaçık görülmesidir. Aksi takdirde Eğitim ve sağlık sisteminin başarısı gölgelenecektir.

Biz burada insan kaynaklarımızı ne denli sağlıklı geliştiriyor ve hangi adalet duygusu ile motive ediyoruz. Kamudaki üçlü kararname rezaletinden, ne büyük oranda doğru insan doğru yerde verimli hizmet veriyor; veya yasalara uymayan şark kurnazı politikacılarımıza bir yönde kontrol ve denge sağlayabiliyor? İhtiyaç ve uygun liyakata göre değil de popülistçe, ahbap çavuş ilişkilerince, nepotizmce atanan gençlerimiz ne derece üretken, motivasyonu yerinde ve mesut olarak işlerine dört elle sarılacak?  Veya az sayıda dahi olsalar tuttuğu mevkide hakkı ile bulunan memurların, bürokratların üretkenliklerine menfi etkisi hesaba alındı mı? Bu gibi abuk sabuk irrasyonel politik davranışlar gerçek milliyetçilikle ne denli bağdaşır? Kalitesiz, hantal bir kamu kuruluşu özel sektörün önünü nasıl açabilir?

Özellikle son zamanlarda uçaklarımız bir bir düşmeye başladı; İlk önce KTHY, sonra LTB, yakında beklenen bazı belediyeler ve de en nihayet tüm Kamu sektörü düşecek, düşerken de özel sektörü beraberinde aşağıya çekmeyecek mi?
Rum’un bitmez, tükenmez mirasına,  anamızın devamlı yardımlarına, dejenere olma pahasına, gururumuzdan fedakarlık ederek, kör, topal ne kadar gideceğiz, söyler misiniz?
Bir Yahudi efsanesinde “gökten manna yağmaz” diye bir söylem vardır. Ama bizde yağdı. 1974 sonrası ekonomik hürriyetimize, toprağa, üretim araçlarına kavuştuk. Devasa, tatmin olmamış bir “hinderland”ımız başucumuzda. Bundan 30 yıl önce meşhur iktisatçı Galbraith’den esinlenerek iktisadi içeriği hafif, bir yolculukta dahi kolayca ve herkesçe okunabilecek, okunurken kahkahalarla da gülünebilinecek, Şark ülke talebelerine ışık tutabilecek İngilizce bir kitap yazmaya başlamıştım. İsmini de “manna does fall from heaven” koymuştum, yani ‘manna’ bazen gökten yağar. Enflasyon %60’ları geçtiği halde faizlerin %7-%9 ile yasal olarak sınırlandığını, 2-3 yıl bunun sürdürüldüğünü, tasarruf sahibinin mahvedildiğini, borçluların ihya edildiğini, ileride enflasyon düştüğünde bu defa borçluların ne hale düşeceğinin görülmediğini; Benim boyumu yasa ile uzatma çabası gibi. 1KL=36TL yapılıp Rum’u batırma girişimi, bunun Rum’u değil halkımızı batıracağını; liyakata dayanmayan atamaların, erken emekliliğin ileride daha çok işsizlik yaratacağının görülmemesini, ekonominin statik sayılması gibi olayları da kapsayan konuları alaycı bir lisanla yazmaya başlamış, kitabın yarısına gelmiştim. Bunu yüksek mevki çevrelerinde seslendiğimde, Bizi Magarios’a ve dünyaya rezil mi edeceksin? Ayrıca sen kamu görevlisisin, bu sana yasaktır denince kitabı yazmaktan vaz geçmiştim. Emekli olup yurt dışlarında çalışmaya başlayınca da unutmuştum.
Artık bu politik sistemimizin, ülkemize ve karakterimize uygun olmadığını görüp, bu sistemden şahsen tepe, tepe faydalanan çapsız politikacıların itirazlarına kulak vermeden, bu sistemi değiştirmek için sesimizi ayyuka çıkarıp, var gücümüzle değişimi zorlamaz isek, gelecek nesillere ihanet etmiş olacağız, biline!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar