Çalınan müzikle söylenen şarkı uyumlu olmazsa “kakafoni” olur! Dolayısıyla bugüne kadar müzik eşliğinde şarkı söyleyen bir sağır şarkıcı hiç görmedim!
Sonuç: “Hayatta yaşamın hemen tüm evrelerinde “uyum” hem çok önemlidir hem de “başarılar ve gelişimler” yönünden gereklidir..
“Siyaset ve siyasiler” kuralın dışında değillerdir.. Nitekim “strateji” de “uyumlu politikalarla” oluşur.
SON günlerde Kıbrıs odaklı siyasi gelişmelere bu düşünce prespektifi içinde yaklaşıyorum. Bir gözüm Sn. Akıncı’ı takip ederken öteki gözümle Erdoğan’lı TC’i dikizliyorum.. Ve aradığım stratejik uyumu göremiyorum.. Ne içte ne dışta!
NİTEKİM: Sn. Akıncı geçtiğimiz hafta, büyük olasılıkla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin propagandasını da gözetecek bir programla bazı kurum ve Birliklerle toplantılar gerçekleştirerek “Üçlü Müzakereler” konusunda bilgilendirmelerde bulunduydu!
Tabi “5’lisinin müjdesini de verdi mi bilmiyorum ama mesela yine geçen hafta Sn. Akıncı’dan Türkiye’nin Libya ile Karasuları Anlaşmasını, buna karşılık Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetiminin karşı tepkilerini de yorumlamasını, açıklamalarda bulunmasını” bekledimdi!
Yuvarlak bir iki kelimeden öteye gitmeyen ve her zamanki gibi “siyasi eşitlik hakkımızdan ödün vermeyiz” sesinden ötesini işitmedimdi!
OYSA TC-Libya anlaşmasına başta Yunanistan ve şımarık çocuk Makron’lu Fransa leblebi çiğner ateş püskürürlerken ve de Güney komşu Lahey Adalet divanına gitmeye hazırlanırlarken…
Doğrusu Sn Akıncı’dan şöyle Erdoğanvari bir yüksek sesli tepki işitilmeliydi. Ki ben Doğu Akdeniz’de gelişen yeni olaylar karşısında korku içinde titredimdi! Çünkü “Rum Yunan” ikilisini şeytan dürter de Türkiye ile Libya arasında oluşan Kıta Sahanlığında her hangi bir gemi veya uçağa askeri müdahalede bulunurlarsa, biliniyor ki Türkiye misliyle karşılık verecektir. Düşünün nasıl bir kıyamet kopar..
DURUM vaziyetler bu kadar kritik bir noktaya gelirken, doğrusu hayretle soruyorum: “Neyin 3’lü neyin 5’li müzakeresi kaldı” diye! Perde çoktan viran hale geldi çünkü konu Kıbrıs sorununu aştı, “Türkiye Yunanistan” hatta “Lahey”lere kadar taşınacak bir dünya sorunu haline geldi..
Tabi Kıbrıs da 45 yıldır bizatihi BM’lerin sürdürüp götürdüğü bir dünya sorunudur ama şu anda çözüm arayışlarında.. Oysa TC-Yunanistan savaşı çağırıyorlar!
Her halde bu “tehlikeli zuhurattan” sonra yapılması gereken Ankara ile çok daha büyük Dayanışma içinde artık adada bizim de kendi stratejimizi saptamamızdır…
*****
NE KURTARILIRSA KÂRDIR!
Geçen hafta İçişleri Bakanlığı İmar Planını açıkladı ama olumsuz bir tepki ile karşılaştı! Önce tepkilere, “her halde yeni plan zümresel çıkarlarla kapkaçın önünü tıkadığı için olmalı” düşüncesinde baktım. O zaman Belediyelerin tepkilerini nasıl izah edecektik?
Her halde onlar da “mensubu oldukları partilerinin soruna yönelik politikaları dahilinde tepki gösterdiler ki sonuçta “Plan uygulanamadan tornistan etti!”
Kaldı ki plan Mimar Mühendis Odalarının da hoşuna gitmedi!
OYSA ele geçen büyük fırsattı! Ya “Planlamacılar” kaçırdılar kantarın topuzunu yada bu memlekette hâlâ devam edecek kadar ranta açık araziler vardır ve mesleki kesimler yanı sıra bunlardan Belediyeler de Müteahhitler de büyük oranda yararlanacaklardır!
BİR başka gerçeği daha vurgulayım: “Şehir Planlaması” başkadır, bir memleketin coğrafyasını, doğal zenginlik kaynaklarını, tarihi eserlerini, ekilip biçilecek topraklarını, ormanlarını dağlarını, kıyılarını falan dikkate alarak yapılan planlamalar başkadır..
BİZDEKİ tutun ki çıplak gözle bakarken “işte şuradan şuraya” diyeceğimiz Yeniiskele ile Mağusa ve Yeniboğaziçi! Ki sahillerinin büyük kısmı gitti, geriye gidecekler de beklemede!
Öte yandan zaten isteseniz de mesela ekilebilinecek topraklarda dikilen apartmanları bloke ederek “yapılan yapıldı bundan sonra buradaki topraklar tarıma açılacaktır” da diyemezsiniz!!
Doğrusu ya bu tip planlamaların bilimselliği ile kıstaslarını anlayacak durumda değilim. Fakat deveye bakarken ne düzgün hayvan diyemiyorsam (yıllardır zaten yazıp söylediğimce) hele Mağusa’daki “imar çarpıklığı” ile geleceklerde sorunlarının ne kadar büyük olduğu anlaşılacak olan sahiller yağmasını görmemek mümkün değildir!
Eninde sonunda KKTC’e dört başı mamur bir “imar planı” gerekir ki zararın neresinden dönülse yanımızda biraz da kârı kalsın! *****
KISACA TAKILDIĞIM: (MEMLEKETİN HALLERİ!)
Geçen hafta öğrendikti: Meğer bu ülkede İnsanlar çoğalırken hayvanlar azalıyormuş. Tabi sütünden ve etinden yararlandıklarımız!
GEÇEN hafta “Rum tarafı artık Kuzeye geçecek Rumlar için tedbirler alacağını açıkladıydı. Fakat ne dediydi Tatar? “Eğer Rum Yönetimi Turizmimize zarar verirse yanıt niteliğinde kararlar alacağız!” Neyse ki “misliyle cevap vereceğiz” demediydi!
VE geçen hafta bir kez daha öğrendikti: Otellerin yarısının boş olduğunu!.. Vakıfların battığını!.. Elektrik borçlarına af gelirken ödeyenlerin enayi olduğunu!.. Bu memlekette asla ve kata hiçbir ay Hayat pahalılığının gerçekleşmediğini ve her zamanki gibi geçen ayın hayat pahalılığının da eksi çıktığını…
FESUPHANALLAH! Ya hu Bu memlekette hiç mi düzgün “bir “iş” görmeyeceğiz!