Bugünlerde partiler hepimizi inandırmak, aklımızı çelmek ve esas oylarımızı alabilmek için “ülkeyi daha güzel günlere ulaştıracak” hedefler belirlemeye çalışacaklar.
Sayfalar dolu vaad göreceksiniz.
Çoğunu da okumayacaksınız ama, içlerinde Gırgır’da İrfan Sayar’ın “Zihni Sinir Proceleri” gibi, uçuk kaçık, gerçekleşmesi olanaksız cin fikirlere de rastlayacaksınız. Hatta her zaman olduğu gibi bu cin fikirler, inandırıcılığı olsa da olmasa da, en çok konuşulanlar olacak.
Yıllar yılı hükümet ettikleri, tüm yetkiler ellerinde olduğu halde adım atmayanlar, “biz bal arılarıyız” algısı yaratmaya çalışacaklar. Gerçeklerle pek de uyuşmayan şeyleri atıp tutacaklar…
Seçimler gelecek… Çoğumuz ne yapacaklarına, daha doğrusu bugüne kadar ne yaptıklarına bakmadan, mühürü vuracağız. Ertesi günden itibaren de asıl gerçekleri konuşmaya başlayacağız. Neydi, ne oldu, kim neyi yapmadı; neden yapmadı, şikayet edeceğiz…
Niyetimiz yine bu mudur? Olmamalı.
Çünkü böyle bir süreç, demokratik olmaz. Yapanın yanına kalması demektir. Göz boyamanın geçerli olması demektir. Ve bunun da ülkeye herhangi bir faydası yoktur…
Benim teklifim şu… Gelin, insanların, şu seçim döneminde adaylarla bire bir temas etmesini sağlayan teknolojik uygulamaları kullanalım, soralım, sorgulayalım, ne istediğimizi ortaya koyalım. Bir anlamda halk iradesini sosyal medya yoluyla duyuralım. Sonuçta dinlemeye mecbur olsunlar.
Onlar, karşılarında, gözü kapalı oy verecek kitleler olduğunu sanıyorlar. Öyle olmadığını gösterelim. Seçimi esas kazandıracak olanın, her seçimde başka partilere kayabilen çoğunluk olduğunu onlara hissettirelim…
Ben buradan bu seçim kampanyası boyunca aklıma gelen her türlü soruyu soracağım. Her türlü hatırlatmayı yapacağım. Sizler de yapabilirsiniz… Hatta bir partiye gönülden bağlı olan, ama o partinin yaptıklarından şikayetçi olanlar da kendi partileri için yapabilir, yapmalılar da…
Bakın mesela benim için çok önemli bir konuyla başlayalım… Geçtiğimiz günlerde de yazmıştım, iktidarın geçirdiği yasalara ret oyu verenler, iktidara geldiklerinde o yasaları değiştirmek için bir şey yapacaklar mı? Yoksa onlar da o çarpık yasaların sağladığı avantajların keyfini sürmeyi mi tercih edecekler? Bugüne kadar bir kaç istisna dışında, tersini görmedik ne yazık ki…
Sonra; daha somuta gelelim… Eşitliği, adaleti, kamu düzenini, sonuçta halkın vicdanını rahatsız eden meselelere neşter vuracaklar mı? Örneğin, hepsinin aynı görüşte olduklarını defalarca söylemelerine rağmen, bir türlü el atmadıkları, aksine keyfini sürdükleri üçlü kararnameler meselesine gerçekten dokuncak olan var mı..?
Keyfi vatandaşlıklar, keyfi arsa dağıtımları, keyfi peşkeşler… Yasal düzenlemeler düşünüyorlar mı? Bugüne kadar yapılan çarpık icraatların hukuk yoluyla iptaline gidecekleri güvencesini verebilecekler mi..?
Çöktüğü artık tescillenen, ve her ikisi de bilerek ya da farkında olmadan zaten özelleşen sağlık ve eğitim için ne düşünürler..? Kendi öz eleştirilerini de yaparak, halihazırdaki sorunlara çözüm önerileri nedir? Ama somut olarak… Kaosa dönen doktorların durumu ve genel sağlık sigortası… Sonra, bıraktım devlet okullarının fiziki yapılarını, insanları özele kaçıran eğitim sistemi nasıl düzelecek? Bu konularda projeler üretecek devleti bilen, sistemleri bilen, üreten kadroları kimler? İsim isim…
Giderek artan bir şekilde Türkiye’ye bağlanan ekonomik yapımız için ne düşünürler? Üretim konusu çoktan gündemden düşt. Verimsiz ürünlere teşvikler vermekten vazgeçip, ambargolara da takılmadan, yeni pazarlar bulabileceğimiz, hiç olmazsa içte tüketebileceğimiz sağlıklı, tercih edilebilir bir üretim modeli düşünen var mı..?
Bunlar ilk anda aklıma gelenler. Ama devam edeceğim. Sizler de kendi yaşadığınız sorunları alt alta sıralayabilir, sosyal medya yoluyla duyurabilirsiniz. Hatta görünmek istemezseniz, medyaya duyurun, basın yazsın, biz yazalım…
Gelin bir değişiklik yapalım. Bu defa seçim sürecinde biz onları değil, onlar bizi dinlesin. Ne dersiniz..?
_______________________________________________________________________________
YERİN KULAĞI VAR
AKİL ADAM:
Kim ne derse desin Derviş Eroğlu, seçimler konusunda adeta uzman. Yıllardır da bu becerisi onu ve partisini hep başarılı kıldı. Seçimler konusunda “akil adam” pozisyonunda olursanız, böyle günlerde kapınızı çalan da çok olur. Sadece partisi UBP değil, diğer bazı partiler de fikirlerinden faydalanmak, desteğini almak için Derviş beyin kapısını aşındırıyor bu günlerde. Yine bize gelen bazı iddialara göre de, bazı parti listelerinin hazırlanmasında bile oldukça etkin oluyormuş. Sonuçta Eroğlu o saçları değirmende ağartmadı…
PARTİLER SON DÜZLÜKTE:
Aday adaylarını belirleyen partilerde sıra, kesin aday listelerinin belli olmasına geldi. İlk olarak UBP’de, 12 bin civarındaki üye, aday sırlamasını belirlemek üzere Cumartesi gün oy kulanacak. Kadın kontenjanları da düşünüldüğünde, birçok önemli ismin listenin sonlarında yer alması, hatta liste dışı kalma ihitmali oldukça kuvvetli. Buna bir de üyelerin, eski ve yıpranmış isimler yerine, yeni ve genç isimlere yöneleceğini eklerseniz, eskilerin işinin hiç de kolay olmayacağını söyleyebiliriz…
LİSTE, PARTİYİ KARIŞTIRDI:
Adaylarını belirleyen bir partimizde sular bir türlü durulmuyormuş. Adayları ve sıralarını belirlemede tek yetkili olan Genel Başkanın bazı tercihleri, kendi üyeleri arasında da kırgınlıklara neden olmuş. Yıllarca partisine karşılıksız hizmet veren isimlerin, bir anda devre dışı bırakıldığı, belirlenen listenin, yetkili organlara adeta bir “dayatma” olarak kabul ettirildiği, birçok önemli ismin ise bu nedenle partiye kırgın olduğu iddia ediliyor. Vallahi seçim üstü bu tür iddialar hep olacak. Milletin ağzı torba değil ki dikesiniz…
MEMNUN OLABİLİRLER Mİ:
Gördüğüm herkesle seçim sohbetleri yapmaya başladım doğal olarak. Ancak herkeste feci bir kötümserlik. “Bu pislik temizlenmez” diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Yahu kardeşim siz böyle dedikten sonra temizlenmez zaten. Yeni düşüncelerin yerleşmesi, geçmişin kiri bir seçimde ortadan kaldırılmayabilir. Ama bu yönde bir süreç başlayabilir. Ben bu “umutsuzların”, mevcut düzenden memnun olduklarını düşünmeye başladım.
VARSA YOKSA SEÇİM:
Önce hangi parti hangi adayı çıkaracak telaşına düştük. Günlerce toto oynar gibi isimler üzerinden algı yaratmaya kalktık. İsimler belli oldu, şimdi de kimin hangi sıraya oturacağının teleşı var. Ülkede pahalılık varmış, döviz patlama yapmış, kimin umurunda. Günlerdir seçimle yatıp, seçimle kalkıyoruz. X veya Y partisi kazansa vatandaş için ne değişecek. Mesele budur…
SEÇİM SONRASI TUFAN:
Seçimlerin 7 Ocak’ta yapılacak olması, 2018 bütçesinin de seçimlere kurban gitmesi, seçim sonrası vatandaşı zor günlerin beklediğinin de ilk habercisi oldu. Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş da bunu açık açık söylüyor. Akaryakıt zammının kaçınılmaz olduğunu Meclis kürsüsünden açıkladı. Akaryakıta yapılan zam domino etkisi yaratıp, birçok ürünün fiyatının artmasına neden olacak. Kısacası seçimi kazanan partiyi hiç de güzel bir tablo beklemiyor…
_______________________________________________________________________________
ZİRVEDEKİLER
Hüseyin Ekmekçi: “Yahu, 9 bin TL verip, UBP’den aday adayı olan şahsa, 700 TL sağlık yardımı çıkıyor bakanlar kurulundan…Kardeşim, paran yoksa nerden bulup veriyorsun 9 bin TL’yi…Üstüne 21 daha verip aday olacaksın…Velhasıl…Seçim yasaklarının girmesine çeyrek kala, ulufe gibi talan edildi kamu kaynakları… Devlet Basımevi’nde matbaa yanıyor neredeyse…”.
_______________________________________________________________________________
DİPTEKİLER
Bu Laflara Karnımız Tok: Birisi çıkıp “Maraş’ı açacağından” dem vuruyor, bir diğeri bilmem kimin “vatandaşlığını iptal” edeceğinden. Bir tanesi “kurutuluşun” adresi olduğunu, ötekisi “güzel günlerin” habercisi olduğunu söylüyor. Hatta daha ileri gidip “sen-ben” ayrımcılığından siyasi rant kazanmaya çaılışanlar bile var. Yıllardır bu lafları çok dinledik. Buz üzerine yazılmış vaatlar bunlar, seçim sonucuyla birlikte erir gider…
