Ve beklenen oldu! Sular da akmıyor gayrı!
Ki bir yanda coranavirüs korkusu! Ötede şerrinden dolayı başlatılamayan yüz yüze eğitim!
Öte yanda en az virüs kadar ölümcül trafik kazaları!
Beride temizle temizle bitmeyen memleketin pisliği!
Ve artık hemen her gün artarak devam eden kanunsuzluklar: Darp, esrar, dolandırıcılık, taciz olayları…
Cehenneme gitmeden Allah’ın cezalandırması olacak, çekilen cehennem sıcakları!
Vuran döviz, delinen cepler!
YETMEZ ama: Doğu Akdeniz’de koptu kopacak savaş!
Savaşa nanik çeken “Cumhurbaşkanı seçim kampanyası!”
Ne diyordu “Sis” şiirinde Tevfik Fikret? “Sarmış yine afakını bir dûd’i muannid…” (Yani sarmış yine gökleri bir inatçı sis.)
…Hoca Nasrettin de ölmeden önce vasiyet etmiş. “Mezar taşıma yazın: Yetmiş yaşında öldü, sadece bir iki yıl yaşadı!” ***
YOK! Kötümser değilim! Hayata küskün de değilim! Moralim falan da yerinde.. Sadece üzgünüm!
Üzülüyorum çünkü 1974 Barış Harekâtı gibi şehitler vererek kazandığımız zafere layık bir çözüm oluşturamadık…
Kuzey Kıbrıs’ı yaşanası bir vatan yapamadık!
Ürettiklerimizi ya dalında kurttuk, ya toprağa gömdük!
Yirminin üstünde üniversite kurduk ama öğrencilerine üzerinde yürüyebilecekleri güvenli ve sağlıklı yollar yapamadık!.. Bozulanları onarmadığımızca!
Kentlerimizi pislik deryası içinde yüzdürüp çarpık yapılaşmalarla çarpılmalarına neden olduk!
Girne’yi kurtaramadık, Mağusa’yı batırdık!
Yağmalanan gasp edilen sahillerimizi de kurtaramadık!
En başarılı işimiz rant ekonomisi oldu!
Kimselerin güvenleri kalmadı seçilenlere!
BU nedenlerden dolayı çok üzülüyorum! Ki ne diyordu Namık Kemal’in şu kısacık dizeside? “Düşman dayamış hançerini yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini!”
Yine sarıldık dört bir taraftan! Akacak kanımız mı kaldı ki yine diyetini istiyorlar 1974’ün!
İstiyorlar teslim olalım, ölelim!
Kuzey’de ne varsa sahibi olduğumuz iade edelim! Yedi düvelin ülkesinin başı kıçı atlarını nalladılar peşimize düştüler!.Bir avuç içine sığacak kadarız! Koca koca ülkeler utanmıyor, sıkılmıyor, Rum’un bize bu adada reva gördüklerini görmüyorlar! Türkiye üzerinden vuruyor da vuruyorlar!
Ambargolarıyla, tehditleriyle, Doğu Akdeniz’de aleyhimize oluşturdukları ittifaklarıyla, hatta utanmadan 1974 de Kuzey’de bıraktıkları mülklerinden dolayı istedikleri parasal tazminatlarla…***
BAKIN dün Mağusa’da iki saygıdeğer insanımızı daha gömdük.. Biri Necdet Dökmecioğlu diğeri Özkan Tunçağ..
Tutun ki yarım asrı aşkın Kıbrıs Türk toplumu bünyesinde bu topluma katkıda bulunmuş birisi kitapçı diğeri bir hukukçu başsavcı olan insanlarımız! Allah’ın rahmetine kavuştular.. Onlar da ölen insanlarımız gibi çözümü göremeden, yarınların ne olacağını bilemeden, evlatlarını nelerin beklediğini öğrenemeden gittiler! O dışımızda dediğimiz dünyanın BM’leri, AB yarım asırdır bize işte böylesi bir kaderi yaşatıyorlar.. Allah’tan reva mıdır? ***
SAVUNMAMI yaptım Sn. Cumhurbaşkanı adayları.. Şimdi söz sırası sizindir de sorayım:
Cumhurbaşkanı seçilirseniz bu toplumun “bahtı kara” dediğimiz kaderini değiştireceğinize söz verebilir misiniz?
Çözüm vaat edebilir misiniz? Memleketin altyapı sorunlarını çözüp yeniden planlı programlı imar iskânını gerçekleştirebileceğinizi söyleyebilir misiniz? Boşalan dolayısıyla üretimden kopan köyleri yeniden üretim beldeleri olarak KKTC’e kazandıracağınızın altına imzalarınızı atabilir misiniz? Elektrik su sorununu çözeceğinize, Mağusa limanını çağdaş liman haline getireceğinize, Lefkoşa’yı başkent olmasına yakışır bir kent yapacağınıza, okullarla hastanelerin sayısını artıracağınıza… Falan… Söz verir misiniz?
Yoksa şöyle mi diyorsunuz? “Pöö! Sen Hükümetle Cumhurbaşkanı makamını karıştırdın ağam! Bunlar hükümetlerin işi! Pardon!