Bugün bir süre önce aramızdan ayrılan Mustafa arkadaşımı anarken sizlerle de paylaşmak istedim.
Bir son an engeli nedeniyle cenazesine katılamadım. Çok üzüldüm çünkü birbirimizi hem severdik hem saygı duyardık. Ta yıllar ötesinden başlayan yalansız dolansız sürüp giden bir dostluğumuz vardı..
Ki bu arkadaşlık sonraları ve çok uzun yıllar birbirimizle sık sık telefonlaşarak devam etti. Mustafa Erdem arkadaşım Uzun süredir sağlık sorunları nedeniyle rahatsızdı. Allah rahmet eylesin.. Doğrusu çok rken öldü.
Kendisini yıllardır tanıyordum. Mağusa Türk Bankası Müdürüydü. Emekliye de oradan ayrıldı.. Kökleri Mağusa’nın hemen yamacındaki Sandallar köyündendi..
RAHMETLİĞİ çok uzun yıllardır sadece tanımıyordum. Her vesile ile sohbet etme olanağı da buluyordum.
Ta “Bozkurt” gazetesinde yazdığım yıllardan beridir usanıp sıkılmaz günlük yazılarımı satır satır okurdu..
Fakat okumakla da yetinmez, yorumlamak merakında beni ya telefonla arar yada birlikte yudumladığımız sabah kahvesi için Bankaya uğradığımda yazımla ilgili fıkralar anlatır şunu da yazmalıydın derken sohbet döner dolaşır hiç sonu gelmeyen serzenişlerimizde memleketin ahvaline gelirdi.. Doğrusu çok nüktedan bir insandı..
NİTEKİM derdi davamız artık söylemi klasiklere karışmışlığınca “vatan millet” üzerineydi.. Ya da doğduk doğalı gevelediğimizce “ne olacak bu toplumun halleri” sızlanması!
NE var ki Mustafa’nın ötesi insanların toplumsal sorunlar karşısındaki sızlanmalarından bir farkı vardı. En dramatik hatta ağlamaklı olayları bile “fıkralarla” süslerdi.. NE zaman buluşsak bulunduğumuz mekânın hiç önemi olmaz o fıkralara koyuverdiğimiz kahkahalarımızla adeta etrafı yıkardık.. Her olaya bir yeni olay bir fıkra yapıştırmanın ustasıydı ki sohbetine doyum olmazdı.. ***
VE Mustafa Erdem tutun ki kendine özgü insanlığıyla tam bir “beyefendiydi.”
(Tabi benim bir de “akşamcı arkadaşlarım” vardı Mustafa Erdemin az küçüğü kardeşi Erdoğan Erdem onlardan biriydi. Çok vefalı zeki bir arkadaştı.. Memlekette “problem şuuruna” varmış ender kişilerden biriydi. Her halde yine öyledir çünkü yıllardır görüşemedik. Bu vesile ile kendisine sağlık afiyetler dilerim. Başı sağ olsun.
Sözünü ettiğim arkadaş grubuyla yıllar yılı birlikte demlendikti! Hemen tümünün de Allah’ın rahmetine kavuştuğu bu arkadaş grubumuzda Bora Atun, Asaf Şentürk, Taşkent Atasayan ve Erdoğan Erdem vardı.. Zaman zaman aramıza öteki bazı arkadaşlar katılmış da olsalar biz ayrılmaz bir gruptuk! Güneş batarken yakardık kandillerimizi..
ÇOĞU Allah’ın rahmetine kavuştu. Kendilerini sonsuzluğa uğurlarken bir son duada selamımla rahmetim üzerlerinde olsun diye gazetelerdeki “köşemden” yazılarımla andımdı..
BU GÜN de Mustafa Erdem’i andığım gibi. Allah gani gani rahmet eylesin..
Not: Yarın da Mustafa Erdem’le ilgili bir anımı anlatacağım.. Ve:
***
KISACA TAKILDIĞIM: Gene başladık! Nasıl niye? Öküz altında buzağı aramaya! Hiç işleri kalmadı şimdi de “Türkiye”nin peşine düştüler. Kelli felli yazarlarımız, düşünürlerimiz falan daha önce de sözünü ettiğimce son hükümet krizini Türkiye’nin komplosu olarak yorumluyor.
Meğer bütün bu Hükümet krizleri falan Erdoğanlı TC’nin marifetiymiş. Amacı da hani “böl yönet” denilen bir laf var ya! Ona uygunluğunca Kıbrıs Türk halkını (sanki değilmiş gibi) kendi içinde parça körce edip dizginleri eline geçirmekmiş!
BREH breh brehhh! Erdoğan’ın ne işi kaldı yapacak ne siyasi iradesiyle makamının ağırlığı! Her şey bitti yitti ki atını nalladı KKTC denen bağımsızlık ve egemenlik sevdalısı bir avuç Kıbrıs Türk insanının peşine düştü! Öyle mi? (Ya sabır!) Üstelik bunu da niçin yapmakta bilir misiniz? KKTC de kendi egemenliği her daim olsun diye!
YANİ KKTC’i bu komplo hareketleriyle yıprandırıp böl ve yönet politikası ile avucunun içine aldıktan sonra son bir darbeyle KKTC ve egemenliğini ele geçirmek için! ***
O mahiler ki derya içredir (ama) deryayı görmezler!
Ki asıl icra etmeleri gereken varsa bir düşünceleri, önce Sucuoğlu’ndan sonra da gaf üstüne gaf yapan Sn. Cumhurbaşkanından hesap sormaları gerekmez mi? Dahası UBP’i sigaya çekmeleri gerekmez mi!
Çünkü krizleri yaratan da onlar “çözeceğim” derken yeni krizler yaratan da onlar!
SEN kalk “Erdoğan Sucuoğlu’ndan hazetmediği için yaratmış bu krizleri deyiverir! Şu anda bile Erdoğan’ın Sucuoğlu’nu ne kadar tanıdığından emin değilim!
PEKİ Sn. Erdoğan Sn. Tatar’a “sen git Hükümeti kurması için (onca siyasi parti ve UBP başkanı varken) görevi UBP’den bir milletvekiline ver” mi demiş!
Kİ ne dediydik dün? “Artık bu ülkede başlar ayak, ayaklar da baş oldu!” Her halde bu da Erdoğan’ın yada Vural Oktay’ın marifeti değildir..
Bana sorarsanız asıl “kriz” bizim kafamızdadır.. Gözümüzdeki merteği görmeyip başkalarının gözlerinde çöp aradığımız için!