Milyonların kabusu 'kanser', Bölük için zaferin ta kendisi… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Röportaj

Milyonların kabusu ‘kanser’, Bölük için zaferin ta kendisi…

Milyonların kabusu 'kanser'

ÇOCUKLARI İÇİN: “Amacım bir nefes daha fazladan almaktı” diyor Turgut Bölük. “Çocuklarım için, ailem için yaşamalıydım… Babayım çünkü”,  “Ben babayım” dedi kendi kendine. Umutsuzluğu öldürdü inandığı yolda yürüdü. Daha çocuklarının mezuniyetine katılacaktı. İlk, orta, lise, üniversite… Dede olacaktı daha…

ZAFERİN TA KENDİSİ: Milyonların kabusu “kanser”, Turgut Bölük için zaferin ta kendisi… Turgut Bölük, kansere yakalandığında 43 yaşındaydı. 4 yıl ara ile iki kez kanserle savaşa girdi. Aradan koca 9 yıl geçti. Bölük şimdi 55 yaşında ve eskisinden daha sağlıklı


“SİZ TEK DEĞİLSİNİZ”: “İnanın” diyor Turgut Bölük ve “direnin”… “Moralinizi yüksek tutun, güneş ışını alın, derdinizi içinizde tutmayın, kanseri saklamayın… Mutlu eden kişilerle vakit geçirin, spor yapın ve sizden daha binlerce olduğunu unutmayın”

Duygu ALAN
“Örnek Hayatlar”ın bu haftaki kahramanı Turgut Bölük. Bölük 2002 yılında yakalandığı lenf kanserini 1 yıllık tedavi sürecinin ardından yendi.
Dört yıl boyunca yaşamına sağlıklı bir şekilde devam eden Bölük, 2006 yılında yeniden kanser ile mücadeleye girdi.
Zaferle çıktığı ilk savaştan yeterli tecrübe sahibi olan Turgut Bölük, ustaca uyguladığı taktikleri sayesinde bu kez 1 yıldan daha kısa bir sürede kanseri yendi.
Adı bile zikredildiğinde milyonların içine büyük bir korku salan kanser, kazanamayacağını anladığında yüzlercesi gibi Turgut Bölük’ü de terk etti.  Bölük’ün yolu bir daha kanser ile kesişmedi.

Denize düştü yılana sarıldı
Turgut Bölük, ekonomik anlamda hayatının en kötü dönemini geçirdiği 2002 yılında teselliyi günde bir paket içtiği sigarayı, 4 pakete çıkararak buldu. Sigaradan çektiği her nefes ile acılarını ötelediğini sanan Bölük, denizdeki yılana sarıldığını çok sonra anladı. Bir gece ansızın bastıran öksürük Bölük’ün hayatını cehenneme çevirdi. Önceleri alerjik bir durum sandığı öksürük nöbetleri artınca bu kez sigarada neden aradı. Şiddetli öksürük nöbetlerini iştahsızlık, uyku düzensizliği, aşırı terlemeler takip etti.
Hekime başvurmamakta ısrarlı tavrını sürdüren Turgut Bölük, bir ay kadar kendi kafasında koyduğu teşhise göre yine kafasında oluşturduğu reçeteyi uyguladı.
Ekonomik sorunlarına bağlı olarak yaşadığı travma sebebi ile her gün içten içe eriyen Turgut Bölük, biyolojik olarak da hızla kilo kaybediyordu.
Sağlık sorunlarını yaşadığı sancılı sürecin getirisi olduğuna inanan Turgut Bölük, bir türlü iyileşmiyor her geçen gün daha da kötüye gidiyordu.
Boyun bölgesinde bir şişlik oluşması üzerine sağlığından endişe duymaya başlayan Bölük, ailesinin de ısrarı ile bir buçuk ayın sonda KKTC’de bir hekime başvurdu.

Önce inanmak istemedi

Hekiminin talimatı ile Turgut Bölük’ün boynuna lokal anestezi uygulandı ve lenf bezlerinden patolojiye gönderilmek üzere parça alındı.
Bir ayın sonunda patoloji raporunda Bölük’ün lenf kanseri olduğu yazıyordu. Duyduklarına inanmak istemedi, Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Uzman Doktor olan kayınbiraderini aradı. Kayınbiraderden aldığı yanıt ile adeta yıkıma uğrayan Turgut Bölük, kötü haberi aynı gün eşi ve çocukları ile paylaştı.
Turgut Bölük hikayesinin devamını şöyle anlattı:
“Kanser olduğumu aileme açıkladığımda onlar da benim gibi önce inanmak istemedi. Oturduk önce hep birlikte güzel bir ağladık. Biz tabiri caizse salya sümük… Birden kayınbiraderimin sözleri kulaklarımda çınladı. Bana, lenf kanseri olduğumu ancak tedavimi olursam ve moralimi yüksek tutarsam bunu atlatabileceğimi söylemişti. Hızlıca düşündüm. İnsanlar grip de oluyor, verem de… Kanserin diğer hastalıklardan ne farkı var ki… Tek farkı kabullenişti…

“Kanseri kabullendim”
O günü unutmuyorum. Birden ayağa kalktım önce kendi gözyaşlarımı sonra eşim ve çocuklarımın gözyaşlarını sildim. ‘Kalk Turgut’ dedim. ‘Sen kalk ki eşin çocukların da düşmesin’…  Kalktım sonra. Kendime komutlar veriyordum. Üst üste talimatlar sıraladım. Kabullen, tedaviye başla ve yen. İlk yaptığım kanseri kabullenmek oldu. Vakit kaybetmeden de tedaviye başlamaya karar verdim. Zafer benim olacaktı… Hemen tedavi olup bu illetin üstesinden gelmeliydim.

“Çocuklarım için nefes almalıydım”
Amacım bir nefes daha fazladan almaktı. Çocuklarım için, ailem için yaşamalıydım… Babayım çünkü. ‘Ben babayım’ dedim kendime. Tedaviye umutsuzluğu öldürüp, dost sandığım düşmanım, sigarayı terk etmekle başladım. O dönem maden işinde çalışıyordum. Bu benim sağlığım için hiç iyi değildi. Evet para kanmam bunun için de çalışmam lazımdı ama maden işinde değil. İşimi de bıraktım.

“Yalnız olmadığımı gördüm”
Önümde sancılı, uzun bir tedavi süreci vardı ve benim buna hazır olmam gerekirdi. Ailem en büyük desteğimdi. Ailem kadar Raziye Kocaismail de yanımda oldu.
Önümdeki sıkıntılı sürece start vermeden önce Kanser Hastaları Yardım Derneği’ni ziyaret ettim. Dernek Başkanı Raziye Kocaismail ile tanıştım. Yıllardır tanışıyorduk sanki. Öyle samimi, o kadar içten…  Raziye Hanım, benimle çok ilgilendi. Maddi manevi destek oldu. Kendimi birden dernek faaliyetlerinin içerisinde buldum. Bu bana büyük mutluluk hissi verdi. Meğer içten içe kendime işe yaramaz adam muamelesi yapıyormuşum da bunu kendim de bilmiyormuşum. Ben kendimi seçilmiş kuban da ilan etmişim… Oysa benden ne kadar da çokmuş. Dernekte aktif olarak görev aldığım sürede binlerce Turgut tanıdım… Ve yalnız olmadığımı anladım.

“Öyle ya kelken de yakışıklıydım”
Eşim dostumun desteği, dernek faaliyetleri derken artık hazırdım ve artık gitme vakti gelmişti. Cezaretimi de yüklemiştim sırtıma. Hemen radyoterapi tedavisi başlandı. Ardından da kemoterapi.  Çok acı çektim, keldim de artık. Saçlarım dökülmüştü, vücudum yorgun düştü. Yılmadım. Öyle ya ben güçlüydüm ve ben saçsız da yakışıklıydım. İçimdeki komutan yeniden devreye girdi.  ‘Kalk’ dedi. Kalktım. Toparlamaya başlamıştım. Ayda bir kontrollerimi oluyordum. Bir süre sonra üç ayda bir kontrol olmaya başladım.

“Ağladım hem de bağıra çağıra, kahkahalarım da vardı benim”
Tedavi sürecimde içimdeki komutanın talimatlarından hiç taviz vermedim, ne dediyse yaptım. Gürültülü ortamlardan kaçtım, sıkıntımı içime atmadım, duygularımı saklamadım. Zararlı maddelerden de ruhuma zarar verdiğine inandığım kişilerde de uzak durdum. Vücut direncimi de moralimi de yüksek tuttum. Ağladım da hem de bağıra çağıra, kahkahalara da boğuldum. İçimden geleni dışıma vurmaktan çekinmedim. Hiç boş zaman bırakmadım hayatımda. Gezdim, spor yaptım… En çok da doğa yürüyüşlerini sevdim. Arkamı dönüp baktığımda da bir yıl gördüm. Ardımda koca bir yıl.

“Sahne bitti perde kapandı”
Kanser benim için artık bir oyunsu. Bir yıl boyunca oynadığım bir trajedi oyunu. Ama sahne bitmiş, perde kapanmıştı. Ve… Kanser beni terk etmiş, bense eskisinden daha sağlıklıydım.
Dört yıl kadar hiçbir sağlık problemi yaşamadım. Ben artık zaferin bayrağını taşıyanlardandım ve o bayrağı yere düşürmemem gerekirdi… Hayatıma aynen devam ettim. Sporumu yaptım, sağlıklı beslendim, stresli ortamlardan gürültüden kaçışlarım devam etti. İyiydim artık.

“Bu kez sırtımdan vurdu”
İlk savaşta zaferi kaptıran kanser, dört yıl aradan sonra yeniden çıktı karşıma. Bu kez beni sırtımdan vurdu… 2006 yılıydı. Aşırı sırt ağrılarım olmaya başladı. O kadar acıydı ki bu normal bir ağrı değildi. Ama kanser de hiç aklımda yoktu. Bu kez olması gerektiği gibi oldu ve hemen bir hekime başvurdum. Yapılan ilk tetkiklerimden anlaşılmış olsa gerek hiç vakit kaybetmeden beni Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne sevk ettiler. Cerrahpaşa’da yine bir dizi tetkik yapıldı, röntgenler çekildi. Sonuç; kasıklarımda ve sırtımda tümör…

“Kimi ‘karnını açalım’ dedi, kimi ‘sırtından girelim’”
Tümör denildi ama ben yine kansere yakalanmıştım, hekimler şüphe etti, bense emindim. Ama bu kez daha tecrübeli bir kanserdim. Yapmam gerekenleri biliyordum. Beni bekleyen sürece hazırdım ta ki tedavimi bu kez Türkiye’de görmem gerektiğini öğreninceye kadar. Kanserin bozamadığı moralimi, ülkemden ayrılıp başka bir ülkede tedavi görecek olmam bozdu. Türkiye’de gittiğim ilk hastanede doktorlar çok kabaydı. Tümörün nasıl olduğunu tespit edebilmeleri için benden parça alıp tahlile göndermeleri gerekiyordu. Kimi ‘karnını açalım’ dedi, kimi ‘sırtından girelim’ dedi. Baktım orası benim psikolojimi daha da bozacak hemen başka bir hastaneye başvurdum. İyi de yapmışım. Gittiğim hastanede uygun bir şekilde gereken operasyon gerçekleştirildi, patoloji için vücudumdan yine parça alındı. 4-5 gün sonra sonuç resmi olarak elime ulaştı. Kanser olduğum kesinleşti. Lenf kanseri olduğumu söylediler.

“Oyunu yine ben kazandım”
Kanser olduğum tıbbi olarak kesinleşince ilk aklıma gelen, süreç oldu ve kendi içimden konuştum. ‘Yahu ben bu illeti yine yeneceğim de olan 6 ay, 1 yılıma olacak. Gitti mi 1 yıl daha’ dedim. Artık tecrübeliydim. Korkmuyordum. Bir kere kazanmıştım ve bu oyunun da şampiyonu ben olacaktım. Öyle inandım. İlk seferinde olduğu gibi yine önce ruhumu ve psikolojimi bu yeni tedavi sürecine hazırlamam gerekiyordu. İki günlüğüne Trodos’a gittim. Kafamı dinledim, psikolojimi toparladım. İki günün sonunda el mahkum Türkiye’nin yolunu tuttum. Orada zaman geçmiyordu. Sanki her şey bir kaplumbağa edasındaydı. Oysa kanser tedavisinde zaman hayati bir önem arz ediyordu. Yavaş, ağır aksak tedavi sürecim ilerliyordu. Yine radyoterapi, kemoterapi aldım. 6 ay sonra ben yine iyileşmeye başladım. Hayatım normale dönmeye başlamıştı.  Bir yıl geçmeden bu oyun da bitti. Sahne son buldu, perdeler yeniden kapandı. Oyunun sonunu ise yine ben yazdım. Savaşı ben kazandım. Zannederim kanser benden korktu. 9 yıl geçti… Bir daha da karşıma çıkmadı çünkü yenilgiyi kabullenen kanser oldu.”

“Yolunuz aydınlık”
Turgut Bölük, hikayesinin sonunda başka Turgutlara seslenmeyi de unutmadı. Bölük, “Bir Turgut kurtuldu, binlercesi zafer merdivenlerinde. Bu yolda yollarını moral, umut, inanç ve direniş aydınlatacak. Morallerini yüksek tutsunlar. Vücutlarını tanısınlar. Güneş ışını insan bedeni için olmazsa olmaz bir vitamindir. Stresten uzak dursunlar demiyorum çünkü bunu yapmak bir mucize biliyorum. Ama sıkıntılarını, dertlerini içinde tutmasınlar. Ve en önemlisi paylaşsınlar. Kanseri saklamasınlar. Çevrelerindeki kişilerden alacakları destek en az ilaçlar kadar önemli. Kendilerini mutlu eden kişilerle vakit geçirsinler. Enerjilerini alan kişilerden kim olursa olsun uzak dursunlar” dedi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar