Lefkoşa’da değerli bir gün - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Lefkoşa’da değerli bir gün

İki hafta önce adada geniş katılımlı şirket toplantımız vardı.

Ben bir gün erken geldim.


Zamanın kısıtlı ama her saatinin önceden planlandığı ziyaretleri severim.

Her anının değerli olduğunu düşünerek hareket edilir.

İstanbul’da herkesin uçağa girmesini bekledikten sonra “Ercan yolcuları için son çağrı” denildiğinde acaba ben yanlış uçağa mı biniyorum diye sormadan edemedim uçağın kapısında.

Tanıdık hiçbir sima yoktu uçakta. Bekleme salonunda Kıbrıs aksanıyla Türkçe konuşanını da duymadım. Hoş buradaki Kıbrıslı Türkler de İstanbul Türkçesine adapte oldu. Bir araya gelmediğimiz ve sinirlenmediğimiz sürece aksanımız bizi ele vermiyor. 

Uçakla seyahat etme korkumla birlikte tuhaf bir duygu içimi sardı. Kıbrıs’a gidecek olan uçakta bir tek ben mi Kıbrıslıyım diye yabancılaştım.

Ercan’a inişe geçildiğinde babamın doğup büyüdüğü Mesarya ovası yemyeşildi. Çiftçi memnundur diye düşündüm. Çocukluğumda gittiğimiz Konetra’da (Gönendere) akşamüzeri tarladan traktörleriyle dönen köylüleri gözümün önüne getirdim.

Uçak Ercan’a vardığında merdivenden inerken derin derin havayı içime çektim.

Hafif sabah esintisiyle doğadaki toprak ve bitki kokusunun harmanını özlemişim. Uçaktaki yabancılığı üstümden atmama yetti. Doğru yere geldiğimden emindim. İçimi çocuksu bir mutluluk sardı.

Gümrükten uçakta KKTC vatandaşı olmadığı için hiç beklemeden geçtim. 

Lefkoşa’daki evimize geldim ve siyaset konuşulmaya başlandı.

Annem, babam ve bugüne kadar siyasete niye girmediğini anlamadığım sivil toplum örgütlerinde aktif olan kız kardeşimin eşi motor hızında güncel siyaseti özetlediler.

Nisan’da Lefkoşa Belediye seçimleri var. İstifa etmeyen meclis üyelerine rağmen UBP de mecburen seçime gidiyor.

Arka planda yerli kanalda siyaset konuşulurken televizyon önünde de biz siyaset konuşuyoruz.

Kabul etmek lazım adada gazete çıkartmak hem kolay hem zor

Kolay çünkü malzeme çok

Ama farklı bir şey sunabilmek zor

Çünkü herkes her konuda yorum yapıyor.

Dinleyen az.

Duyan yok.

Her önerinin niye olmayacağını düşünen çok.

Bunları düşünürken diğer taraftan da televizyon ve evde konuşulanları anlamaya çalışıyorum.

Anladığım seçimin CTP ve DP arasında geçecek gibi durduğu.

UBP en kötü günümde ne kadar oy alırım diye seçime giriyor. Genel seçimler öncesi hesap yapmak için zoraki bir fırsat olarak görüyor. Ankara’yı “destek” için motive etmek adına kullanacak.

Bu seçimden sonra da herhalde erken genel seçim gündeme gelecek. Bir seçimden sonra diğer seçimin hazırlık ve dedikodusuna hemen geçmekte üstümüze yok.

Çocukluğumdan arkadaşım bugün Lefkoşa Belediye Meclis üyeliğine aday Serhat Kotak’ı daha önce konuştuğumuz üzere telefonla arıyorum.

“Gel diyorum bizim evde aktif kamuoyu oluşturucusu olan seçmenler var.”

2-3 sene önce adaya Amerika’daki kurulu düzenini, bırakıp Amerikalı eşi çoluk çocuğuyla geri dönen Serhat Kotak bakıyorum rahmetli babasının bıraktığı yerden siyasete sanki de hiç yurtdışına gitmemiş, 30 yıldır buradaymış gibi hakim ve tutkuyla kendini kaptırmış.

Neyse kısa da olsa bizim evde görüşüyoruz Serhat’la. Lefkoşalılardan önce onlara hizmeti verecek Belediye çalışanlarına nasıl yaklaşacaklarını ve onları nasıl motive edeceklerinin zorluklarını konuşuyoruz.

Sonra sınıf arkadaşım ve hala daha lisedeki kalıbını saçlarıyla birlikte koruyabilen ender arkadaşlarımızdan Mete Tümerkan’ı arıyorum.

Gazeteye gidelim diyorum.

Hüseyin Ekmekçi’yle gazetenin otoparkında tanışma fırsatı buluyorum.

Yazılarındaki keskinlik tanıştığımda yerini çok daha alışık olduğum bize özgü mütevaziliğe bırakıyor.

Başaran Düzgün’le kısa da olsa sohbet ediyoruz. Hizber eniştemle tanışmasına sebep olan, benim unuttuğum, o anlattıkça hatırladığım talihsiz olayı, pot kırarak bir kez daha anlattırıyorum.

Yazılarında olduğu gibi ümitsizlik hakim Başaran Düzgün’e. 

“‘Nasıl olacak bilmiyorum ama bir şekilde bu sorunların birçoğu çözülecek, geleceğe ümitle bakalım” diyorum.

“Lefkoşa’nın lağım kokusu olduğu sürece ümitlenmek mümkün değil” diyor.

“80-90 sene önce de farklı bir ümitsizlik vardı” diyorum. Üç dört hafta önce Poli Dergisi’nde Kardeş Ocağı ile ilgili yazı dizisinde yazılanları anımsatıyorum. Bak diyorum nereden nereye geldik.

Ama yok yutkunup misafir de olduğum için fazla da bir şey söylemek istemiyor.

“Marazi” bir durum var diyor.

Merdivenlerden Mete ile inerken yerli bir başarı öyküsü değil mi bu diyorum. Gazete çıkartmanın tüm ekonomik zorluklarına rağmen risk alarak yeni bir şey yapmaya, idare ettiği kurumu kendisi ümitsiz olsa da umutla başka alanlara da girerek büyütmeye çalışan bizim nesilden bir örnek.

Akşamüzeri çoğu kez yaptığım gibi anne ve babamla eski Lefkoşa’yı ara sokaklara girerek arabayla turluyoruz. Birçoğuna bu tuhaf geliyor ama benim için artık bir ritüel olmuş her gelişimde yaptığım. 

Bu sefer yürüyerek yapmasak da ayaklarımın altının acıdığını hissediyorum. Kolay değil 30-35 sene öncesine çocukluğuma gidip geliyorum.

Sokaklardaki insanları yaşlı genç artık tanımadığımı görüyorum. Yine yabancılaşıyorum. Bu benim çocukluğumda bisikletimle dolaştığım yer mi diye.

Sonra da düşünüyorum.

Adada yaşayanlardaki bu marazi durum ve gelecekle ilgili ümitsizlik varken, her ne olursa olsun babasının siyasi ideallerini devam ettirmek uğruna siyasete adım atan Serhat Kotak. 

İçimden Serhat’ın siyasette başarılı olması gerekli diyorum.

Uzun yıllardır tanıdığım biri olduğu için değil.

Yurtdışında kendi başına bir şeyleri başarmış birinin adada fark yaratmasının, elimizdeki olanakların o kadar da kısıtlı olmadığını göstermesi için.

Yeni ve farklı bir başlangıç için bu önemli.

Yurtdışında benzeri başarıları, kendi bileğinin hakkıyla elde etmiş, onlarca kişiye rol modeli olması ve bu topluma bir şeyleri adada yapabileceğini gösterebilmek için.

Piknik ateşini yakabilmek için.

Göçün önüne geçemese de minik bir alternatif yaratabilmesi ve “eve dönüşe” rol modeli olabilmesi için.

Toplumdaki kamuoyu oluşturucularında oluşan alternatifsizliğin ve aczin önüne geçebilmek için.

Marazi bu durumun ortadan kalkabilmesi için.

Seçmenin de artık kişinin tecrübe ve gerekli olan işi yapıp yapamayacağına kendi evine, şirketine ya da tuttuğu takıma parasını ödeyerek eleman alırmış gibi seçim yapmasının zamanı geldi.

Bu seçimi Kıbrıs Türkü’nün kendi başına bir şeyler yapabileceğinin göstergesi olması için fırsat olarak görmesi lazım seçmenin.

Yalnızca sokakların temizlenmesi ve lağım kokusunun ortadan kalkması olarak değil.

Hedefi küçültmek içinde olduğumuz ortama rağmen yapabileceğimiz yanlış bir tercih olur.

Gerçekçi olalım ama ilerisi için hayal etmeyi bırakmayalım.

Yurtdışındaki bizlerin de doğduğumuz topraklarla ilgili hayalleri var.

Tek farkla bizimkisi kısmet olursa emeklilikten sonrası için

İdeallerimiz olsa da pratikte birçoğumuz Serhat kadar cesur değiliz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar