Bir süre önce Sn. Akıncı Ankara Barolar Birliğinde konuşurken, uzun müzakereler yerine Güney’le işbirliğini içeren “ara öneriler oluşturulmasını” söylemişti..
Akıl mantığa baktığımızda doğru. Zaten iki toplum arasında “STK’nin ortak faaliyetleri var.. Alışveriş var.. Kuzey’de ayinleri, Güney’de Halâ Sultan’a gidişler var.. Yeşil Hat anlaşması var, vs…
MESELA bunlara Kuzey’in suyu ile Güney’in gazı eklenebilir, ayni adada neden bir enerji paylaşımı olmasın? İleride TC’den elektrik gelecek o da paylaşılabilir. Öte yandan sağlıkta, eğitimde daha ileri düzeyde işbirliği yapılabilir. Tüm bunlar yan yana geldiğinde de çözüme endekslenebilir, anlaşma daha kolay sağlanır..
NE var ki bu iyi niyetli önerilere karşın faşizmin en klasik tutumuyla cevap veren Anastasiadis bakın ne diyor: “Kapsamlı çözüm olmadan ara çözümler olamaz!”
Yani diyor ki adam “sürtüşmeye, kavgaya, düşmanlığa devam; yakınlaşmaya, işbirliğine, iki halkın insanca ilişkilerine hayır!
KISACA Anastasiadis’i anlamak kolay olmuyor. Çünkü tutarsız politikacıdır. Oysa geçmişte Kleridis’i de tanıdıktı. O günkü siyasi koşullar bir Rum’la bir Türk’ün konuşmasına bile elvermeyecek kadar gergin olmasına karşın, Rahmetlik Denktaş’la güle oynaya müzakerelerden müzakerelere koşarlardı hem de pipolu şiş kebaplı yemeler içmelerle…
KEZA Vasiliu burjuvazinin kompradoru olduğu halde en umut verici müzakereler döneminde gerçekleştiydi..
Anastasadis’e bakıyoruz, adam etrafı kırıp döküyor. Masalara vuruyor, dosyaları savuruyor.. Bir söylediği ertesi gün söylediğine uymuyor! Ben bu politikacının hâlâ nasıl Cumhurbaşkanlığına en yakın aday olduğunun hikmetini anlamadım..
MASAYA Kıbrıs’ın hükümdarı gibi oturuyor! Her söylediğinin kabul görmesini istiyor! Kıbrıs Türk halkını tabası belki Sn. Akıncı’yı da aşiret başkanı olarak görüyor!
Nitekim Crans Montana’da yaptıkları ortada! Bir de demez mi Rum halkına: “Ben sabahlara kadar uykusuz, davamız için kafa patlattım!”
Keşke uykunu alıp da otursaydın müzakere masasına! Belki aklın yerindeyken daha mantıklı olurdun!
ÇÜNKÜ bay Anastasiadis sen Türk halkının federal bir sistemde ortaklığını değil, Kuzey’i istiyorsun Kuzeyi! Yağma yok ama! Boş böğründen çatlasan bir gün Kuzey’de bir Türk devleti olduğuna inanıp kabul edecek, altına da imzanı atacaksın!
ADAYLAR ÜZERİNE SEÇ
İM LAFLAMASI!
Bu andan itibaren kimse hükümetten, devlet kurumlarından icraat yahut iyilik sağlık, istikrar huzur, dövizde insaf, trafikte iyileştirme, çevrede temizlik falan beklemesin; bunca yıldır zaten bir tekinin bile sorunu çözülmedi, hele bu seçim arifesinde ancak işitip göreceğiniz siyasi partilerin meydan nutuklarında “biz yapacağız” vaatleridir…
YANİ seçim sathı mailine duhul eyledik! Üstelik büyük bir mucizeyi başararak: “Bir buçuk yılda seçmen sayısını 12 bin 476 kişi artırarak bu konuda rekor kırdık!
Bir de Özgürgün’lü UBP’nin, Erhürman’nın “hodri meydanına” neden anında “hodri meydan” çektiğine şaşırdınızdı!
Pöö! Daha sandığa bile gitmeden UBP’nin şu anda elinde banko 12 bin 476 seçmen var… Sonra da siz deyin ki “UBP bile aday bulmakta zorlandı!”
NİTEKİM son günlerde seçime büyük umutlara hazırlanan Halkın Partisi genel başkanı Kudret Özarsay bir yandan partisi içinde çok erken başlayan çatlaklarla uğraşırken öte yandan “muhalefet görevinde” diyor ki “bizim tabanımız vardır, sağlamdır diyen partiler şimdi aday bulmakta zorlanıyorlar. Eğer tabanları bu kadar güçlüyse neden?”
Eee kolay değil! 50 aday saptamak zorundasınız! Hem partililer memnun olacak hem dışta kalanlar gücenip darılmayacak, hem de seçmen bu saptadığınız adayları beğenecek! Hem de bunu “başarılı olan siyasi kadroların çoktan kaybolup gittiği; yerlerine halkı bıktırıp usandırıp “politikacı” lafını duydu mu saçını başını yolmaya başlayan seçmenlerin KKTC dediğiniz ülkesinde başaracaksınız! Nerde o bolluk!
BUNA karşın el insaf diyorum ama: “Mesela UBP neden zorlansın? Ki siz bu satırları okurken tüm adayları belli olacak da UBP bu bir buçuk yılda seçmen sayısını 12 bin kişiye laf ola beri gele mi artırdı sanırsınız? Bu ülkede hiç bir koalisyon hükümetinin iki yıl bile tutunamadığı gerçeklerde iktidara gelen o siyasi partiler daha ilk günden nasıl gideceklerinin; giderlerken de nasıl geleceklerinin hesaplarını yapmıyorlar mı?
CTP’ye gelince: Her şeye karşın “tabanı güçlü” partilerimizden biri.. Saptadığı adaylarına baktık HP’den sonra en genç kadroya sahip.. Üstelik adı kulaklara çalındı mıydı seçmende “aşinalık” yaratanları da çok.. Geçen koalisyon dönemlerinin genç ve başarılı bakanlarıyla şimdi sandıktan çıkması çok olası adaylar, birbirlerini “bir kadro hareketinde” tamamlayıp bütünleşecek kadar ayni misyona sahip.. Kısaca iyi haber şu: siyasi partilerimiz gençleşiyorlar..”
KISACA TAKILDIĞIM: (YATIRIM YAPARAK NASIL KÂR EDİLİR?)
Geçen hafta KIB-TEK Yönetim Kurulu başkanı Ercen, kurumlar vergisinde Kıb-Tek’in ikinci büyük vergi rekortmeni olmasının şerefine açıklama yaparken dedi ki “Hem yatırım yaptık hem kâr ettik!”
Anladınız mı Vehbi’nin kerrakesini? Bir devlet kuruluşu hem yatırım yapacak hem kâr edecek hem vergi şampiyonu olacak! Var mı örneği!
İşin kısası şudur: Dayarsın millete pahalı elektik faturalarını, kaz gibi yollarken dünyanın en pahalı elektik parasını alırsın tabi ki hem yatırım yaparsın hem kâr! Hem de vergi şampiyonu olursun! Oysa o vergiyi vergiyi Kıb-Tek değil, halk ödedi halk!