Mahkemenin Ulusal Birlik Partisi ile ilgili verdiği karara sevinenler kadar, üzülenler de oldu.
Vatandaş bu zoraki gündemi tartışıp durdu.
Taraflar pozisyonlarını güçlendirmek için çeşitli açıklamalar yaptılar.
Yaptılar da ne oldu?
Ulusal Birlik Partisi’nde olan şudur:
Kafadan yaralıdır, hem de ağır yaralı. Taraflar UBP’yi kafadan darbettiler.
Mahkeme ne karar verirse versin bu gerçek değişmeyecektir.
Mahkeme süreci kafadan yaralı UBP’nin daha fazla kan kaybetmesinden başka bir şeye yaramayacaktır.
Daha birinci davada sevinenler tarafı da üzülenler tarafı da aslında kaybettiklerini anlayacak donelere sahiptirler ama UBP öylesine bir otorite boşluğuna düşmüştür ki kimse UBP’nin geleceğiyle ilgilenmemektedir.
Dolayısı ile UBP’nin yaralarını saracak, ortalığı toparlayacak güç de yoktur.
***
Tüm bunlar bir ölçüde UBP’nin içişleriyle ilgili görülebilir.
Mahkemeye düşmüş olmasına karşın kurultayın ne olacağı elbette UBP’nin iç işidir.
Memleketin önünde duran gerçek şudur:
UBP tek başına hükümet erkini, Meclis’i ve Cumhurbaşkanlığı makamını elinde tutan partidir.
Cumhurbaşkanı’nın işini gücünü bırakıp olası kurultay için köy köy gezdiği bilinen bir gerçektir.
UBP’nin şu andaki yönetimi ile Cumhurbaşkanı’nın ciddi sorunlar yaşadığı da öyle.
Dolayısı ile memlekete hizmet verecek otoriteler de ortada yoktur.
Parti kurultayı için köy köy gezen bir Cumhurbaşkanı, Başkanı’nın “çalışmalarından utanıyorum” diyen ve toplanmaktan aciz bir meclis ve mahkeme koridorlarında mesai yapan bir hükümet.
UBP’yi kafasından ağır yaralayanların Kıbrıs Türkü’ne sundukları sadece budur.
Ve bu durum sürdürülebilir değildir.
Kıbrıs Trükü yeniden iradesini ortaya koyacak ve siyaseten ülkeyi yeniden şekillendirecek koşulların yaratılması artık farz olmuştur.
Bunun yolu da erken seçimden geçmektedir.
Erken seçim hem UBP’nin hem de memleketin hayrına olacaktır.
Artık yönetemeyenlerin bırakma ve mal sahibinin iradesine başvurması zamanı gelmiştir…
