Zaman zaman sorunların ağırlığı altında kalırken canımızın çıkma noktasına dayandığı gerçeklerde şikâyetlerimizle feryatlarımız ayyuka çıkarken; ayni zamanda “devlet” olduğumuzu hatırlarız..
NE VAR Kİ son günlerde “TL’nin döviz karşısında değer kaybından kaynaklanan pahalılıkla ötesi ekonomik sorunlara kadar bir kez daha hatırladığımız “devlet” olduğumuz halde kaderimizin sahibi olamadığımızdır!”
“Kader” dediğimizin kapsamında ise “siyasi çözümsüzlükle dünyadan tecrit edilmişliğimiz” vardır..
“Siyasi irademizle” devlet iddiamızın o kadar dışındayız ki “başımızı KKTC’nin dışına uzatmak için Rumun pasaportuyla himmetine… Varlığımızla yaşamımızı idame ettirmek için de TC’nin güvencesiyle parasına ihtiyacımız vardır..
YANİ KKTC sadece “muhtacı bir dide” değil “devlet” iddiası taşıyan “yönetim” esamesinde bir topluluktur.
Ve sürekli tekrarladığımızca yarım asırdır da “gelip giden Yönetim erklerinin sahnelediği “Devletçilik oyununu” oynamaktayız…
***
DOĞRUSU benim gibi “iki egemen Devletli çözümü” savunan bir yurttaş için böylesi bir kanaate varmak acı olmalıdır!
Ne var ki “inanmak” başkadır, “olmak” başka!
Don Kişot da “şövalye” olduğuna inanıyordu, gün geldi “devler” sandığı yel değirmenlerine saldırdığında perperişan olduydu!..” (Yukarıda yazdıklarımla ilgili olarak devam edeyim:)
***
KAÇ GÜNDÜR Erdoğan’ın “faizlerle oynaması” nedeniyle (ki İslam’ın farzlarından olmalı bizatihi kendileri faize karşıdırlar) TC Merkez Bankasından kaynaklı faiz indirimlerinden dolayı TL.nin değer kaybının yarattığı enflasyonist baskıları konuşuyoruz..
Kısaca değer yitiren TL. pahalılık yaratırken KKTC’i de çok olumsuz etkiliyor. Kİ benzer “mali bunalımları” bankaların da battığı 2006 yıllarında falan da yaşadıktı.. Kelli felli iş insanlarımız hapse bile girdilerdi!.. ** ANCAK “tedavüle sokulan TL’nin ilk kez kur farklılıklarıyla yarattığı yıkımı 1974 Barış Harekâtının hemen sonrasında Ecevit’in maliye bakanı Ziya Müezzinoğlu’nun “bir Kıbrıs lirası eşittir 36 TL” diyerek aldığı kararla yaşamaya başladıktı ki aradan geçen zaman içinde devreye tedavüldeki sterlin değerindeki Kıbrıs lirasının yerine “eura” da girdi dolarla mark da!
(ANCAK çok enteresandır: O yıllarda Abdi İpekçi ile bir röportajında Ziya Müezzinoğlu “Kuzey Kıbrıs’ta TL’i tedavüle sokarken Kıbrıs parasını tamamen tedavülden silip kovacağını” iddia ediyor ve ilk kez TL’i convertalibe’ye tabi tutarak yabancı paralar karşısında böylesi bir sınav verdiğini söylüyordu!) Tabi herkeslerin birikmiş beş on kuruşunu, bankalardaki mevduatları bir anda toprak esamesine düşürdüğünü söylemeye gerek yoktur!
***
DAHASI aradan 48 yıl geçti hâlâ Rum’un yurosundan kurtulamadık bir, sanki hâlâ İngiltere’nin sömürgesiymişiz gibi her türlü alım satım işlemlerini “sterlin kuru” hesaplamalarında yada direkt sterlinle yapıyoruz iki!
***
DOĞRUSU “zuhurat” da olsa, devre devre karabasan gibi hayatlarımızı karartıp huzurumuzu kaçıran bu tip mali ve ekonomik açmazların kökünde “siyasi çözümsüzlüğün” olduğunu bin defa söylemiş de olsak yetmez..
Kısaca 1974’den sonra siyasi sorunu “çözümsüzlüğe” mahkûm edecek ataleti dahası “acemiliği” hiç yapmamalıydık.. Ki çözüm olsaydı bakın bugün neler olmazdı:
***
ADADAKİ Türk ve Rum halkları birlikte ve ayni zamanda AB üyesi olacaklarından anavatanları Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlükleriyle de pekişen (büyük olasılıkla) kalıcı bir barış sağlanacaktı.. (Tabi bunun Rum tutumuna bağlı olacağını yazmama bile gerek yoktur!)
TC ile Yunanistan muhtemelen birbirleriyle dost olacaklardı..
Kuzey Türk Bölgesinin ekonomik yönden nasıl çok daha ileri seviyelerde olacağını söylemeye gerek bile yok, Güney’le oluşturulacak işbirliğinde her iki taraf da kârlı çıkacaktı.. ***
BU FIRSATLAR heba edildi. Yarım asır sonra geride kalanlar ise hâlâ Rumların sürdürüp götürdüğü Türk düşmanlığı yanı sıra TC ile Yunanistan’ın her an çatışmaya hazır iki ülke oluşları..
VE bu nedenlerden dolayı hem Kıbrıs Türk halkının hem de TC’nin AB’den dışlanırken üyelik kapılarının da sıkı sıkıya yüzlerine kapatılması!
***
KISACA yolumuza şöyle böyle devam ederken, böylesi “bunalımlı dönemleri yaşamaya” da alışmamız gerekiyor. Şimdilik değiştiremediğimiz alın yazımıza uygunluğunca “kaderciliği” sineye çekerek yolumuza devam edeceğiz..