Ersin Tatar Hükümetinin “programını” ne kadar ciddiye almamız gerektiğini şu nedenlerden dolayı bilemiyorum:
Bir: Dört yıllık iktidar gözetilerek hazırlanan “programlar” Hükümetlerin bir yılda ya bir erken seçimle yada istifa etmeleri nedeniyle zaten hiç uygulanamadılar!
İki: Son yıllarda Türkiye ile ilişkilerde yaşanan kopukluklar nedeniyle çoğu “programlar” Erhürman hükümetinde de görüldüğü gibi bütçe yetersizlikleri nedeniyle sadece “tasarı” olarak kaldılar!
Üç: Sık sık olagelen Hükümet değişiklikleri nedeniyle “devlette devamlılık” aksamakta, plan ve programlar “milli piyango gibi gelecek hükümete devredilerek” tutun ki kambur üzerine kambur eklemektedirler!
Dört: Uygulanamayan programlar nedeniyle, ivedilikle çözülmesi gereken sorunlar “çözümsüzlükleri” nedeniyle kronikleşmekte” ve toplusal yara haline gelmektedirler! (Mesela trafik, çevre pisliği gibi!)
Beş: Belki “plan programla” ilgisi yok ama her hükümet değişiminde “yeni bir üst kademe bürokrasisi” oluşurken, sürekli emekliye ayrılmalar da olmakta ve KKTC’nin fukara bütçesinin giderleri olumsuz etkilenmektedir!”
Altı: Hemen her Programda Türkiye ile “iyi ilişki ve işbirliğinden” söz edilmesine, Mali ve Ekonomik Protokollere imzalar atılmasına karşın, özellikle gelip giden CTP ağırlıklı Koalisyon Hükümetlerinin uygulamaları savsaklaması, sadece Ankara’nın canını sıkmakla kalmamakta; Ekonomik kalkınma beklentilerini de sekteye uğratarak “sermeye çevrelerinde” kararsızlık yaratılmaktadır..
DAHA çok uzatmak mümkündür ama “kısaca” diyelim, sık sık değişen “Koalisyon Hükümetleri” nedeniyle KKTC’nin tırnak kadar kazanımı olmadığı, aksine gitgide kayıplar hanesinde “batmakta” olduğu gerçeği yadsınamaz..
Doğrusu Tatar ve Özersay Koalisyon Hükümetine de bu düşüncemizle bakıyoruz!
Buna karşın “Program” ana başlıklarıyla masamızın bir kenarında ve ajandamızda yerini aldı bile!
Tabi ki Programı” elden geldiğince “icraatlar silsilesinde” takip edeceğiz çünkü bizatihi Başbakan Tatar’ın kendisi “Ekonomik Kalkınma diyor da ağzından yüzlerce aksisedasıyla “Ekonomik Kalkınma” çıkıyor.. Yani o kadar iddialı! “İnanmak” başarmanın ön koşuluysa tutun ki “Tatar başarılı olacak mı” diyelim. Neden olmasın 45 yıllık beklentilerimizin tek amortisidir umut etmek! Umut edelim ki bu kez başarı nedeniyle “büyük ikramiye vursun!”
**********
BEKLENTİLER
Hükümet Programına bir de Medya’nın manşetine çektiği “vaatlerinden” baktım.
Erhürman Hükümetinden kalma çok önemseyip olumlu bulduğumu söyleyeceğim bazı “tasavvurlarla icraatların” programda yer almasına “devlette devamlılık” açısından “çok olumludur” dedim..
Yarım kalan icraatların yeni Koalisyon Hükümeti programında dışlanmadan devam edeceklerini görmek umudumu tazeledi..
Gelecekte Kıbrıs Türk halkına çok lazım olacak siyasi partiler arası barışçı ortamların daha Hükümet Programının oluşumuyla tesis edilebileceğine ellemek güzel bir duygu yarattı..
“Hep neden olmasın” dedim..
MESELA: Sürüncemede bırakılan “Kamu Görevlileri Yasa Tasarısının” “Kamu Reformu” olarak hayata geçirilmesi..
“Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokollerinin orta vadeli hedefleri de gözeterek uygulama alanına sokulması..
Koop. Şirketler Mukayyitliğinin güçlendirilmesi.. (Bu vesileyle her halde KKTC’de Kooperatifçiliğin de bir kalkınma modeli olarak yerli yerine kalıcılığıyla oturtulması çabalarına ağırlık verilir..)
TC’den kablo ile elektrik akımı aktarımının ciddi ciddi düşünülmesi.
Yurttaşlık Yasa Tasarısının ele alınacağı..
Bazı kurumların özelleştirilmeleri..
VE tabi Trafikten çevre pisliğine, fuhuştan uyuşturucuya, kara parayı da içine alan hep şu bildik sorunlarımızın programda çözüm umutlarıyla yer almaları!
Tabi önceden biliyorduk. UBP zaten parti olarak her zaman Türkiye ile üst düzeyde işbirliği içindeydi. Fakat şimdi Kıbrıs siyasi sorunu ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları sorunları nedeniyle bu ikili ilişkilerin daha bir yoğunlaşacağı görülen gerçek.
ÇOK kısaca bütün bu “plan-programda” yer alan, “yapılacak, edilecek, gerçekleştirilecek, oluşturulacak” kelimeleriyle pekiştirilen 41. Hükümetin yol haritasına, öncekiler için de söylediğimizce “hadi görelim bakalım” diyoruz!
Üstelik Meclis’te 30 koltuğa sahip bir hükümet var. Tabi yan gözle “Kudret Özersay’la “istifalarla ayağa kalkan” partisini gözlemeyi de ihmal etmiyoruz! Durun bakalım ne olacak merakında? **********
KISACA TAKILDIĞIM: (ÇÖZÜMSÜZ KKTC!)
KKTC küçüklüğüne sığmayan “büyükleri” oynuyor!
Mesela şaşıp kalırsınız: “Bunca çer çöpü, hurdayı poşeti pet şişeyi; şu bir avuç nüfus nasıl saçıyor ki çevre pisliği yaratıyor!
Şaşırırsınız: Şu kadarcık bir coğrafyada bu kadar çok araba! Dolayısıyla çarpışmadan hatta ölmeden araba kullanmak lâ mümkün!
Şaşarsınız: Küçücük toplumda bu kadar yaygın “uyuşturucu” denizleri de aşarak nasıl temin edilmekte!..
İŞTE yeni hükümeti bekleyen “üç büyük sorun.” ,
Çözülürlerse biline ki “iç barışa” da katkıları olacak.
Çünkü “insanları çıldırtıp yollarından işlerinden, dinlerinden imanlarından saptırıp pisliğe, uyuşturucuya, deli deli araba sürmeye sevk eden nedenlerden biridir “üç unsuru” da yaratan!
Çünkü “bu üç sorunla yaşayan insanlardır ki:
Yaşadıkları hayatı sevmiyorlar! Dolayısıyla çözümsüzlüğü, KKTC’i de sevmiyorlar! Çünkü “geleceklerine” baktıkça korkuyorlar!
“Korku” ise kaçıştır! Sığındıkları limanları ise “uyuşturucudur, sürattir, alkoldür, yarattıkları pisliklerdir!
Çözümsüz KKTC budur!