Hemen Müzakere Yeni Yılda Çözüm - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Röportaj

Hemen Müzakere Yeni Yılda Çözüm

Hemen Müzakere Yeni Yılda Çözüm

TEK EGEMENLİK TEK VATANDAŞLIK: Dışişleri Bakanı Nami, Noel’de çözümü, “tek egemenlik ve tek vatandaşlığa” bağlayan Rum lider Anastasiadis’e 1 Temmuz 2008 anlaşmasını anımsattı. Nami: Geriye kalan konular üzerine odaklanarak hızlı bir sürecin başarıya ulaşabileceğine dair içimizde bir ümit ışığı var

“MÜZAKERELER HEMEN BAŞLAMALI”: Nami: Liderlerin, kapsamlı çözüm müzakerelerini süratle başlatmaları elzemdir. Kapsamlı çözümün yapısı ortadadır. Gelinen bu aşamada, bugüne kadar ortaya çıkmış çalışmaların hilafına federal bir yapı oluşturmak mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları da net bir şekilde ortadadır


HALKLARIN ÇÖZÜME HAZIRLANMASI: Nami: İçeriğe baktığınızda aslında konuşulmamış boyutu kalmamış bir sorundan bahsediyoruz. Asıl sorun, çözümün içeriğinden ziyade, halkların buna hazırlanmasıyla ilgilidir. Özellikle Rum toplumunun bazı hassasiyetlerini ön plana çıkarması ve buna dayanarak siyaset yapan bazı partilerin orada önemli kilit rolde olmaları ve bunun aşılmasıyla ilgili sıkıntılar var

“TOPRAK TAVİZİ VERMEYİZ”: Nami: Annan Planı’na evet diyen bir lider olarak Anastasiadis ile ilgili farklı beklentiler vardı. Bunlar gerçekleşmedi. Umarız önümüzdeki dönemde bu iç siyaset kaynaklı sıkıntıları aşmanın bir yolunu bulurlar. Bunu aşmak için özellikle Maraş konusunu ön plana çıkardılar. Ama Türk tarafı olarak Anastasiadis’in iç sıkıntılarını halletmesi için toprak tavizi vermemiz söz konusu olamaz

Selda İÇER
Fotoğraflar: Ceren ÖZDİL

Kıbrıs konusunda yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak Havadis’e önemli açıklamalarda bulunan Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Anastasiadis’in liderler görüşmesi sonrası okunacak “ortak açıklama konusunda” şu an uzlaşıcı bir yaklaşım içinde olmadığını söyledi. Özdil Nami Kıbrıs meselesinin çözümünün tarafların ortaya siyasi irade koymaları halinde gerçekleşebileceğini kaydetti. Özdil Nami, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun takdir etmesi halinde kendisinin de müzakere heyetinde yer alabileceği mesajını verdi.
HAVADİS: Sizin açınızdan baktığımız zaman Kıbrıs sorunu hangi noktada duruyor?
NAMİ:
Geleceğe doğru bakarak tanımlarsak her iki taraf da Kıbrıs konusunun iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayanan federal bir çözüme kavuşması konusunda mutabık. Bu konuyla ilgili bugüne kadar var olan, tesis edilen yakınlaşmalarla ilgili de önemli bir sorun olmadığını her iki taraf da söylüyor. Hatta Türk tarafı bunlara tamamen uyacağını resmen BM’ye bildirdi. Rum tarafı da, bundan sonraki yakınlaşmaların bunların üzerine tesis edileceğini, vakit kaybetmeden ilerleyebilmek için bunun aklın gereği olduğuna işaret etti. Onun için biz, karamsar değiliz. Nihai tahlilde, bugüne kadar BM gözetimi altında yaratılan çalışmalar da bunu işaret ediyor. Nasıl bir federal çözümden bahsettiğimizi de çok iyi biliyoruz. Özellikle, 23 Mayıs, 1 Temmuz 2008 anlaşmaları bunu bize net bir şekilde işaret ediyor. Onun için geriye kalan konular üzerine odaklanarak hızlı bir sürecin başarıya ulaşabileceğine dair içimizde bir ümit ışığı var. Şahsi değerlendirmem, aslında artık sorun, bundan sonra konunun çözümünün içeriğinden ziyade, halkların buna hazırlanmasıyla ilgilidir. Özellikle Rum toplumunun bazı hassasiyetleri ön plana çıkarması ve buna dayanarak siyaset yapan bazı partilerin orada önemli kilit rolde olmaları ve bunun aşılmasıyla ilgili sıkıntılar var. Yoksa içeriğe baktığınızda aslında konuşulmamış boyutu kalmamış bir sorundan bahsediyoruz.
HAVADİS: Rum lider Anastasiadis’in görüşmeler için çok da hevesli olduğunu göremiyoruz. Özel temsilciler de sık olarak bir araya gelmiyor. Bu durum umutsuzluğa kapılmamıza neden olmuyor mu?
NAMİ:
Oluyor maalesef, bir hayal kırıklığı yaşıyoruz Türk tarafı olarak. Annan Planı’na “Evet” demesinden dolayı Anastasiadis ile ilgili farklı beklentiler vardı. Ama bunlar gerçekleşmedi. Umarız önümüzdeki dönemde bu iç siyaset kaynaklı sıkıntıları aşmanın bir yolunu bulurlar. Bunu aşmak için özellikle Maraş konusunu ön plana çıkardılar. Bununla ilgili bir talepkar tutum içerisine girdiler. Ama Türk tarafı olarak Sayın Anastasiadis’in iç sıkıntılarını halletmesi için toprak tavizi vermemiz söz konusu olamaz. Toprak tavizi elbette verilecektir ama bu acı taviz kapsamlı bir çözüme ulaşabilmek için verilecektir. O yüzden bizce tüm sıkıntıların ilacı, büyük bir azim ve kararlılıkla liderlerin müzakere masasına oturması ve kapsamlı çözümle ilgili ilerleme sağlayıp bunu haklarıyla paylaşmalarıdır. Bunun getireceği olumlu havayı, çözümde daha büyük ilerlemeler için kullanmaları gerekir. Her iki liderin de halklarına güvenmesi lazım. Halklarına güvenmeden hiç bir lider yol kat edemezler. Federal çözüme doğru cesur adımlar attıkları sürece halkların kendilerini destekleyeceğine inanmaları lazım. Bazı siyasi partiler veya çevreler eleştirel yaklaşımlar içerisinde olabilir. Ama bunu göğüsleyip sırtı halka dayayan bir siyasetin içerisine girebilirsek, sanırım bugün moralimizi bozan ve bizi karamsarlığa sürükleyen atmosfer, kısa zamanda kendini olumlu bir dinamizme bırakabilir.
HAVADİS: Rum tarafının sürekli Ankara ile görüşme var. Özel Temsilcilerin Anavatanları ziyaretinde bu kapının açılması gündeme gelebilir mi? Yoksa bu zorlama bir yorum mu olur?
NAMİ:
Bu davet, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları tarafından adadaki her iki tarafa da yapıldı. Bu davete süratle icabet etmek gerekir. Bugün itibarıyla biz Yunanistan’dan tarih bekliyoruz. Ankara bu tarihi vermeye hazır. Yunanistan’dan da bu tarih geldiğinde, eş zamanlı, eş statüde bu ziyaretler gerçekleşecek. Elbette, Özel Temsilcilerin bu başkentlere gittiklerinde hangi konuları açmak isteyecekleri kendilerine ait. Hangi konuyu isterlerse orada soracaklar, gündeme getirecekler. Ama muhatapları da, uygun gördüğü şekilde cevap verecekler. Bazı konularda uygun bulup cevap verecekler, bazı konularda da “Bu konulardaki muhatabınız biz değiliz, adadaki muhatabınızdır” diye cevap verilecek. Bu bizim temsilcimiz için de, Rum temsilci için de böyle olacak. Biz her seviyede artan diyalogda olumlu bir etki çıkacağını düşünüyoruz. O yüzden yapılan bu daveti olumlu buluyoruz. Umarım liderler görüşmesini de beklemeden kısa sürede bu ziyaretler gerçekleşir. Eğer bizim Yunanistan’la ilgili bazı yargılarımız, düşüncelerimiz, oluşmuş kalıplaşmış düşüncelerimiz varsa ve değişmesi gerekir. Bu Yunanistan için bir fırsattır. Samimiyetle bunları bizimle konuşurlar. Aynı şey Rumlar için de geçerli. Türkiye ile ilgili biliyorum çok ön yargıları var. Hatta, bazı kritik konularda Türkiye’nin çözümü destekleyen değil, engelleyen tavır içinde olduğunu dahi bazen iddia ediyorlar. Bunun gerçek olmadığını Türkiye’nin aslında Mart 2014 diye bir hedef konusunda samimi olduğunu. Bunun gereğinin yerine gelebilmesi için de ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde federal bir çözüme ulaşılması gerektiğinin bilincinde olduğunu net bir şekilde görürler. Bugüne kadar yaratılmış BM müktesebatına Türkiye’nin son derece saygılı olduğunu, tüm bunları desteklediğini birinci ağızdan işitme fırsatı bulurlar. Bu da belki müzakere masasında liderler seviyesinde görüşmeler başladığında, olumlu bir etken olarak önümüze çıkar. O yüzden gecikmeden bu ziyaretlerin olmasını bekliyoruz.
HAVADİS: Lider görüşmesi için 4 Kasım tarihi dillendirildi. Liderlerin görüşmesi uzun zamandır bekleniyor. Sizce bu tarihte buluşma olabilecek mi?
NAMİ:
Bildiğiniz gibi iki taraf BM’nin de yardımı ile liderler zirvesi sonunda açıklanması düşünülen ortak bir metin üzerinde çalışıyor. Rum tarafı bunu bir nevi ön koşul haline getirdi. Bizim böyle bir ön koşulumuz yok. Biz zaten ilk liderler zirvesinden sonra yapılabilecek bir açıklamanın içeriği konusunda genel yaklaşımların benimsenebileceğini düşünüyoruz. Yani liderler ortak bir şekilde o gün iyi bir toplantı yaptıklarını, hedeflerinin, iki toplumlu, iki bölgeli federal bir çözüm oluşturmak olduğunu. Bu federal çözüme giden yolda bugüne kadar oluşmuş BM müktesebatlarına saygı duyacaklarını açıklayabilirler. Ve hedefin bundan sonra hala daha uzlaşılamamış olan konuları mümkün olan en kısa sürede bitirmek olduğunu açıklayabilirler. Bu şekilde hem, oluşacak federal devletin yapısıyla ilgili mutabık kaldıklarını ifade ederken, yapılması gereken işi de işaret eden bir açıklamayla artık teknik görüşmeler başlayabilir. Zaten teknik görüşmeler başladığında parametreler ortadadır. Kimse bunun dışına çıkamaz. Bununla ilgili bizim görüşlerimizi birçok kez söyledik. Sıfırdan başlamayacak bir süreçten bahsediyoruz. Eğer böyle olursa ilk liderler görüşmesinden sonra çok yoğunlaştırılmış bir şekilde, çeşitli seviyelerde her iki tarafın heyetleri arasında görüşmeler başlayabilir. Liderler de, düzenli bir şekilde bir araya gelip, bunları gözden geçirip onaylarını verirler. Ve süreç ilerlemiş olur. Tüm dünya da böyle bir sürece destek vermeye hazır. Neden bunu kullanmayalım. Eğer fırsatı kullanmazsak bazı doğal takvimler var önümüzde ve sıkıntı yaratacak. Bunu söylediğimizde bazen Rum tarafından “İşte Türkler suni takvimler yaratarak önümüzde baskı oluşturmaya çalışıyorlar” diyorlar. Bu doğru bir değerlendirme değildir.
HAVADİS: Türk tarafı olarak bizler Sayın Talat döneminden bu yana artık görüşmelerde bir takvim olmasından söz ediyoruz.
NAMİ: Nitekim, bizim işaret ettiklerimiz hep gerçekleşti. Örneğin Sayın Talat diyordu ki, BM Genel Sekreteri adaya geldiği zaman yakınlaştığımız bazı konuları açıklayalım, halkımıza moral verelim, çözüme destek olalım. Çok da ertelersek bunu, Kıbrıs Türk tarafında seçimler var, olumsuz etkisi olur. Menfi sonuç çıkarsa da, bu iş birkaç yıl aksar diyordu. Tam dediği çıktı. Şimdi biz, yine aynı şeyi söylüyoruz. Bakın, Türkiye’nin bir seçim takvimi var, bunu görmezden gelerek bir planlama yaparsak, o zaman ön görüsüz davranmış oluruz. Ve kendimizi sıkıntıların içinde buluruz. Daha iyisi gelin bugün her gün çalışalım. Ben kendi kendime soruyorum. Biz bugün neden hala daha mülkiyet konusunun detaylarını tartışmıyoruz ve onun yerine hala bir liderler ortak açıklamasıyla ilgili kelimeler üzerinde oynayan bir müzakere yapma durumundayız. Halbuki bu önemli değil, bundan daha önemli bir olay var. Zaten nasıl bir federasyon kuracağımız net bir şekilde ortada.
HAVADİS: Kısa bir açıklamada dahi bu kadar sıkıntı yaşanıyorsa, bir federasyon kurmada nasıl anlaşacağımızı düşünmemiz gerekmiyor mu?
NAMİ:
Orada şunu sorgulamak lazım. O açıklamada anlaşamamamızın sebebi içerik üzerinde mi anlaşamamamız, yoksa kamuoyuna yönelik bazı ihtiyaçlarımız var ve onları şimdiden karşılayarak, güçlü lider portresi mi çizmeye çalışıyoruz. Bence bu sorunun cevabı önemli.
HAVADİS: Sayın Anastasiadis iç kamuoyuna mı oynuyor diyorsunuz?
NAMİ:
Bence her iki liderin de, kapsamlı çözüm müzakerelerini süratle başlatmaları elzemdir. Bu kapsamlı çözümün yapısı ortadadır. Gelinen bu aşamada, bugüne kadar ortaya çıkmış çalışmaların hilafına federal bir yapı oluşturmak mümkün değildir. İlgili BM Güvenlik Konseyi kararları da net bir şekilde ortadadır. Her iki taraf da bunlara saygılı olacağını beyan etmiştir. Onun için bazı unsurları sanki hiç konuşulmamış gibi gündem yapmak fazla yapıcı olmuyor. Elbette her iki taraf için de hassas konular vardır. Bu hassas konular kamuoylarına bir paket içinde daha rahat anlatılabilir. Siz eğer önem verdiğiniz konuları, karşı tarafın hassasiyetini görmezden gelerek, “hayır bu benim için açıklanması bugün olmazsa olmazdır” derseniz. O zaman karşı tarafı da bazı konuları oraya yazmak için tetiklemiş olursunuz. Ama hepimiz biliyoruz ki, paketi görmek ve bir pakete onay vermek daha kolay olacak. Onun için şimdi o paketi konuşalım. O paketin nasıl olacağıyla ilgili yerleşmiş ifadeleri kullanalım diyoruz. Şimdi Kıbrıslı Türk’e gidip sorsanız “ toprak tavizi vermek ister misiniz” diye, büyük çoğunluk “hayır” diyecektir. Ama Annan Planı’nda bu soru soruldu ama buna “evet” dendi. Neden? Çünkü orada bir paket vardı. O pakette “siyasi haklarınızı almak için toprak tavizi verir misiniz” diye soruldu ve orada halk “evet” demişti. Dolayısıyla bunu işaret etmeye çalışıyorum. Dolayısıyla da, bu ortak açıklama metni ile ilgili, her iki taraf, bir birini yormayacak, üzmeyecek bir metni ortaya çıkarmalı ve esas detayları kapsamlı çözüm müzakerelerinde ele almalıdırlar. Elbette, bu ortak açıklama metninde hedefin bir federasyon oluşturulması olduğu yazılması gerekir. Hedef odur. Bugüne kadar sağlanan iyi işler var. Bunlara sahip çıkılacağı bir şekilde ifade edilebilir. Bunun çok büyük faydası olur. Zaman faktörü ile ilgili liderler bir şeyler söyleyebilirler. Bunun farkında olduklarını ve önümüzdeki aylar içerisinde çözüm üretecek bir çaba içerisinde gireceklerini, her iki halka da söyleyebilirler. Bunu söyleyerek BM Genel Sekreteri’nin “halkınızı çözüme hazırlayın” talebi doğrultusunda da bir adım atmış olurlar. Biz bunu yerine getirmek için açıklamalar da yaptık. Rum tarafı da benzer yaklaşım içine umarım kısa süre içerisinde girer. Eğer siyasi irade de varsa bunun olmaması için hiçbir neden yoktur. Herkes diyor ki Mart, çok gerçek dışı bir hedef. Ama biz bunu söyledikten sonra Rum lider Anastasiadis “Aslında bu iş Noel’de de olur. Yeter ki Türk tarafı bir iki cümlenin ortak açıklamaya girmesini kabul etsin” diyor.
HAVADİS: Nedir o bir-iki cümle?
NAMİ:
“Tek vatandaşlık ve tek egemenlik” cümlelerinden söz ediyor. Bu olursa çözüm Noel’de de olur diyor. Noel’de bu iş, bu iki cümlenin oraya girmesiyle olacaksa, demek ki arkada çok büyük işler, yakınlaşmalar bulunmaktadır. O zaman bunu da kabul etmek ve “bunlara da saygı duyacağız” demek lazım. Ve demek lazım ki “ bunlara da saygı duyacağız” demek lazım. Tek vatandaşlık, tek egemenlikle ilgili 1 Temmuz 2008’de bir formülasyon zaten yapılmıştı. Bu kavramların ilke olarak kabul edildiği, ancak bu kavramların detayları olduğu ve bunların da müzakerelerde ele alınacağı karşılıklı kabul edilmişti. Bu detaylar müzakerelerde ele alındı ve büyük ölçüde yakınlaştırıldı. Onun için bu kavramları da artık bir sorunmuş gibi kamuoyuna sunmaktan vazgeçilmeli. Bunlar artık aşıldı, geride kaldı. Bizim önümüzde kalan konular, mülkiyet rejiminin teknik detayları, toprak düzenlemesinin nasıl olacağıdır ve en nihai tahlilde, bütün bunlar halledildikten sonra, güvenlik garantiler konusunu garantörlerle birlikte oturulup konuşulmasıdır. Yani süratle, artık o safhalara geçecek bir çalışmanın içine girilmesi lazım. Şimdi, ideali bu, olması gereken bu. Biz onun için büyük bir çaba sarf ediyoruz ve Türkiye’nin de büyük bir desteğine sahibiz bu konuda. Eğer muhataplarımız da olumluyu düşünüp bizimle hareket ederlerse bu olabilir. Ama bazı iç siyasette çok fazla dile getirilen, kendileri açısından sloganlaşmış kavramlarla ilgili katı tutum sergilerlerse ve o kavramları sadece ifade edip noktayı koymak isterlerse ve bizim için çok önemli olan iki bölgeliliği, iki toplumluluğu teminat altına alacak olan alt başlıklarla ilgili hiçbir şey söylemeden konuyu kapatma yoluna giderlerse o zaman bu sıkıntı devam edecek.

HAVADİS: Rum liderin her ne kadar da çözümü isteseler de kamuoylarının, toplumlarının baskısı altında kaldıkları ve masada sıkıntı yaşadıklarını görüyoruz. Bu Hristofyas’ta da böyle oldu, şimdi de Sayın Anastasiadis’in ne kadar zorlandığını görüyoruz. Bu sizi endişelendirmiyor mu?
NAMİ:
Endişelendirmez olur mu? Tabii ki endişelendiriyor. Ümit etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Biz yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu ortak açıklama metni ile ilgili BM’nin de çabaları var. Ona da destek verdik ve büyük ölçüde kabul gösterdik. Belki önümüzdeki birkaç gün içinde bu konu bir çözüme ulaşır.
HAVADİS: Anlaşılamazsa 4 Kasım hayal mi olacak?
NAMİ: Ben olumsuz senaryo çizmek istemiyorum. Çünkü kapsamlı çözüm hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Rumların çıkarına. Her iki toplumun da kapsamlı çözüme eşit oranda ihtiyacı var. Eğer bu fırsatı kullanmazsak yazık ederiz. İki toplum da liderlerini bu konuda cesaretlendirmelidir.
HAVADİS: Hükümet ile Cumhurbaşkanı arasındaki ilişkiler nasıl? Kıbrıs sorunu konusunda nasıl bir çalışma içerisindesiniz?

NAMİ: Bugüne kadar bir sıkıntı çıkmadan ortak çalışmalar gerçekleştirdik. New York ziyaretine biliyorsunuz birlikte gittik. Genel sekreterle toplantıda birlikte yer aldık. Ben Dışişleri Bakanı olarak yaptığım temaslarla ilgili düzenli bilgi aktarıyorum. Kendileri yaptıkları temaslarla ilgili bakanlığımızla istişare içindeler. Çünkü biz Türk tarafı olarak nihai bir çaba için hareket ediyoruz. Zaten nihai bir çabadan söz eden bir taraf, artık bu noktada kendi iç birliğini mutlaka sağlamak zorundadır. Öyle bir noktadayız ki, bu yükü hepimizin birlikte omuzlaması lazım. Bir birimize karşı politika yaparak bu yükün altından kalkamayız. Biz, kendi içimizde de istişarelerle herkesin “evet” diyebileceği bir plan çıkması için üzerimize düşeni yapacağız.
HAVADİS: Liderler seviyesinde başlayacak bir müzakere sürecinde, müzakere heyetinde yer alacak mısınız?
NAMİ:
Bu tabii ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın taktiri olacak. Biz hükümet olarak sürecin olumlu bir noktaya gitmesi için çok büyük katkı koyuyoruz. Umarız liderler görüşmesi başlar ve bu soru o zaman cevabını bulur. Şu anda o noktada değiliz. O noktaya gelindiğinde Türk tarafı kendi ihtiyaçlarının bunu gerektirdiğini düşünürse o zaman bu da gerçekleşir, neden olmasın?
HAVADİS: Martta bir referandumdan bahsediyoruz biz, bir date line olarak.
NAMİ:
Date line değil, bir hedef olarak. Bu bir hedeftir. Türk tarafı kesinlikle martı bir date line son tarih olarak koymadı. Yani “Bu tarihe kadar konuşuruz, ondan sonra kesinlikle konuşmayız” diye bir tavrımız yok. Biz martı sadece bir hedef olarak koyduk. Rum muhataplarımızdan da bunu kesinlikle yanlış algılamamalarını istiyoruz. Biz sadece marttan sonra çıkacak sıkıntılara işaret etmek istedik. Gerçekten sıkıntılı bir döneme girilecek. Türkiye’de bir dizi seçimler var. Daha sonra bizde seçimler olacak. Gerçekten artık birbirimizin samimiyetini sorgulamanın dışında, ortaklığa gidecek bir davranış biçimi içerisine girmemiz gerekiyor. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapacağız. Liderler görüşmesi başladıktan sonra bugüne kadar gelinen noktada üzerinde uzlaşmaya varılan konularda düzeltme yapılmak isteniyorsa onlara bakılacak, daha sonra konular noktalanmaya çalışılacaktır. Bizim arzumuz ocak ayına kadar bir anlaşmaya varıp, mart ayına kadar bunu halka anlatmak ve martta da referanduma gitmek.
HAVADİS: Son olarak kamuoyuna nasıl bir mesaj verirsiniz?
NAMİ:
Kıbrıs sorunuyla ilgili bir fırsat penceresinden bahsediyorsak, bunu orda gördüğümüz için söylüyoruz. Herkesin buna destek vermesini bekliyoruz. Kapsamlı çözüm bir rüya olmamalı. Gerçekçi bir proje olarak kabullenmemiz lazım. Önümüzdeki dönemde zor kararlar vermesi gerekecek Kıbrıs Türk halkının. Annan Planı’nda verdiğimiz kararlar gibi. Elbette, bunları ancak bir birimize kenetlenerek aşabiliriz. Çözümün çok büyük getirileri olduğu gibi, yaşatacağı sıkıntılar da olacak. Ama her güzel şey, katlanılan bazı sıkıntılardan sonra geliyor. Bunu da öyle görmek lazım. Bu süreci bir birimize saygı ve sevgi ile geçirebileceğimizi ümit ediyorum.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar