Dünya’da yaşanmakta olan makro ekonomik gelişmeler 2008 küresel krizinden daha fazla endişe vermektedir. 2008 krizi, varlık fiyatlarının aşırı şişmesi sonucu gelişen bir finansal krizdi. 1929 dünya Ekonomik krizinden sonraki en büyük krizdi. Ancak 2008 krizinin üzerinden 4 yıl geçmesine ve Dünyadaki Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde olumlu gelişmeler olmasına rağmen, piyasalarda risk algılaması artmaya ve ekonomik büyüme tekrar duraksamaya başladı.
Euro Birliği’nin ve hatta A.B.’nin sorgulanmaya başlanması gerek reel sektörün gerekse de tüketicinin güvenini sarsmış durumdadır. Güney Avrupa ülkeleri finansal baskı altında bulunmakta ve bu ülkelerden Kuzey Avrupa Ülkelerine ciddi anlamda mevduat kayması görülmektedir.
Yunanistan, Euro bölgesi’nden çıkmadan soruna bir çözüm bulunmalıdır. Yunanistan’ın para birliğinden çıkması, Euro bölgesinin daha güçsüz üyelerini de içine alabilecek bir domino etkisini tetikleyebilecektir. Bu durum sadece Avrupa’yı değil, küresel ekonomiyide olumsuz etkileyecektir.
Eğer önlemler çok önce alınsaydı bu duruma gelinmezdi. Sıkı önlemler almaktan başka çare görünmüyor. Yunanistan’ın genel anlamda bir sistem sorunu var. Ciddi oranda destek alıyor, son 2 yılda bütçe açığını düşürdü ama yetmiyor. Ekonomik durgunluk son 5 yıldır devam ediyor. Bunun nedeni bankalarda likidite yok. Para ülkeden kaçıyor. Düzenli yardım gelmezse ilaç, petrol, gıda ürünleri ithalatı bile yapılamayabilir. Maaşlar ödenemeyebilir, çünkü vergi ve diğer potansiyel gelir kaynaklarında büyük düşüşler var.
Şu anda yapılması gereken belirsizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Yunanistan’ın borcunun tümünün devralınması ve Yunanistan’ın bunu uzun bir zaman dilimi içinde ödemesi de ihtimaller içinde düşünülmelidir.
Diğer yandan İspanya’daki Bankalar krizi de devam ediyor. Yurtdışına para çıkışı görülüyor. Ayrıca Bankalara karşı güvenin sarsılması ve şüphelerin artması çelik kasa satışlarında %20’lik bir artışa sebep oldu. Son 2 ayda İspanya’daki bankalardan 31 milyar Euro çekildiği açıklandı. İspanyollar iç savaş ve Franko dönemlerinden sonra ilk defa paralarını çelik kasalarda veya yastık altında saklamaya başladılar.
Son günlerde ABD ekonomisinden gelen yavaşlama belirtileri de sürpriz olarak değerlendirilmekte, ABD ekonomisindeki yavaşlamanın uzun süreli ve yapısal nedenlere dayalı olduğu düşünülmektedir.
OECD ve IMF Raporlarına göre ABD gibi büyük çaplı krize girmiş ekonomilerin potansiyel Milli gelirlerinde önemli kalıcı düşüşler olduğu görülmektedir.
Ekonomik krizler, ülkelerin uzun süreli üretkenliklerini işgücü, inovasyon ve sermaye kanallarıyla olumsuz etkileyebiliyor. Sermaye kanalındaki etki ekonomideki yatırım seviyesinin gerilemesinden kaynaklanıyor. İnovasyonun zayıflaması ise hızlı büyüyen inovasyon firmalarının finasman kaynaklarının daralması ve Ar-Ge faaliyetlerine yeterince destek verilmemesinden kaynaklanıyor. İşgücü etkisi ise uzun süreli işsizliğin bir kısım çalışanın umutsuzluğa kapılarak iş aramaktan vazgeçmesi diğer bir kısmının da çalışma becerilerini kaybetmesi şeklinde olmaktadır.
Önceki küresel krizlerde, parasal ve mali canlandırma programlarını etkili kullanan, finansal sistemin toparlanmasına ve yapısal reformlara öncelik veren ülke ekonomilerinin kayıplarını en aza indirgedikleri net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu bilgiler ışığında AB, başta Yunanistan, İspanya ve doğabilecek diğer üye ülke krizlerini çözmek için siyasi entegrasyon ve siyasi kararlılık göstermelidir. Aksi halde mali ve parasal birliğin bozulması büyük bir hedef olan Avrupa Birliği Projesi’nin başarısızlığı olacaktır.