Bunlar hep ders aslında, ama alana…
Türkiye’nin kendi siyasi koşulları oranın yaşamını etkilerken, bizi de hiçbir dahlimiz olmadığı halde peşinden sürüklüyor…
Yıllar yılı enflasyon belasını çektik. Ama geçmiş dönemlerde TL’’nin değer kaybını Türkiye bize bir şekilde telafi ederdi.
Artık öyle bir durum yok. Elimizdeki para iki ay içinde yarıdan fazla değer kaybetti, şaşkın şaşkın baktık, kaldık. Bu arada fırsatçılığın, stokçuluğun dik alası yaşandı. Malların fiyatı bir günde iki defa değişti, hem paramız pul oldu, üstüne bir de pahalılık…
Dün aniden siyasi bir kararla yine tepe sersemine döndük. Üstelik bu sefer ne yapılacağını kimse bilmiyor…
Bankacılarla konuştum, onlar da şaşkın. Orada bankalara ve mevduat sahiplerine verilen vaadi burada kim yerine getirecek? Getirecek mi? Getirilmezse, bankalardaki para bankerler dönemindeki gibi kaçar mı?
KKTC’nin zaten kendi kendini bitirmiş sistemi, bu telafiyi asla sağlayamaz. Para da basamaz ki bankalara pompalasın…
Şimdi gidip kapılarda “bizim mevduatları da ödeyecek misiniz” diye ağlanacak mı?
Seçilmiş ama kutlanmamış bir Başbakan kimden neyi isteyecek?
Yokuz yok!!!!
Dün sosyal medyada en sık yapılan espri tam da cuk oturdu, “Zeki Müren de bizi görecek mi”… Hani o muhteşem Vizontele’de, ilk kez televizyon gören insanların verdiği tepki gibi…
Nasıl bir formül olduğunu bankacılar, ekonomistler bile çözmüş değil aslında. Zamanında Arjantin ve Yunanistan’da denendiğini ama yürümediğini söylüyorlar…
Yarın ne olacağını bilemiyoruz da, şimdilik döviz bir miktar düştü, asıl mesele, fiyatlar da düşecek mi? Yoksa birileri bundan da mı haksız kazanç sağlayacak? Daha geçenlerde görevden alınan Türkiye Maliye ve Hazine Bakanı Lütfü Elvan bunun toplumun bazı kesimlerinden diğerine servet transferi anlamına geleceğini söylüyor…
İşte en taze haber, kura göre ayarlama isteyen benzinciler bugün fiyatları düşürdü mü? Ne gezer, şimdi de günlük ayarlama isterlermiş. Hem de fiyat indirmek için kurun 1 haftalığına sabitlenmesini…
Buyur buradan yak.
Kıbrıs Türkünü tarif eden en doğru iki kelime bu galiba, BELİRSİZLİK VE İSTİKRARSIZLIK…
Devlet hak ettiği geliri ona buna bağışlamasa, fiyat istikrarını sağlayabilse, o geliri sağladıktan sonra muhasebesini istikrarlı bir kura çevirmiş olsa, en az zararla belki geçiştirilecekti.
Ama hepimizi yakma pahasına, hiçbir şey yapmamayı seçmiş görünüyorlar. Sadece seçim var diye değil, ideolojileri bu.
Geldiğimiz nokta ortada, nedenleri ortada….
Tamam mı, devam mı…?
23 Ocak seçimlerinin anlam ve önemi budur.
Hamasetle hiçbir şey yapmadan devam etmek mi, yoksa yapılması gerekeni yapıp, kendi halkını kurtarmak mı?
Boş verin kim seçilir, kim kesilir, esas konu budur… Oy verirken kriteriniz eş dost ahbap değil, ortak geleceğimiz olsun.
YERİN KULAĞI VAR
EKONOMİK BAĞIMSIZLIK VE VATANDAŞLIKLAR:
İki temel sorunumuz. İkisinin de aynı kararlılıkla üstüne gidilmesi artık kaçınılmaz. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığına göre yeni seçmen sayısı 203 bin 183… 4 yıl önceki genel seçimlere göre artış 12 bin 630… Sadece 1 yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki artış 4 bin 154. Döndüm baktım genel trendlere, böyle bir yükselme yok. Sonra da kalk seçim yap da iradeden falan bahset…
PROPAGANDAYI “NASIL”IN ÜSTÜNE KURMALILAR:
Malum ana sorunumuz para… Muhalefet partilerinin CTP, TDP ve HP’nin iyi niyetlerini anlıyoruz. Ancak söylemlerinin başına maaş ve ücretlerin artırılmassını koyuyorlar. Oysa herkesin kafasındaki soru “nasıl” sorusudur. Bunun için de formülleri var, kayıt dışılık, vergi adaleti, kumarhanelerden ciro üstünden vergi alınması gibi… Asıl bunları öne çıkarıp, halkı ikna etmek gerek. Daha yüksek sesle, daha vurucu, daha anlaşılır….
GİRNE’DE GRUPLAR SAVAŞI:
UBP Girne milletvekili adaylarının gruplaştığı ve Ünal Üstel’in başını çektiği grup ile Kutlu Evren’in başını çektiği grubun büyük bir yarış içinde oldukları iddia ediliyor. Hal böyle olunca da birbirlerini “kesme” adına her yolu mübah sayıyorlar. Geçtiğimiz gün İzlem Gürçağ’ın bir televizyon programında söyledikleri de bu gruplaşmanın en somut örneği oldu…
İŞÇİNİN GÖZÜ KOMİSYONDA:
Yeni Asgari Ücretin belirlenmesi için ilk toplantı bugün yapılıyor. KKTC’de 1 Eylül 2021’den beridir asgari ücret aylık brüt 4 bin 970 TL, net 4 bin 324 olarak uygulanıyor. Binlerce asgari ücret mahkumu ülkedeki pahalılığa karşı kendilerini koruyacak bir artış umudunu taşıyor. Aslında madem Türkiye’de ne varsa burada da olacaktı, öyleyse hiç uğraşmayın yapın yüzde 50 zam olsun bitsin…
HÜKÜMET YİNE KAYIPTA:
Cumhurbaşkanlığı seçimleri var diye ülkeyi 2 aya yakın hükümetsiz bıraktılar. Sonra UBP kurultayı var diye aylarca işe bile gitmediler, varlığı yokluğu belirsiz bir hükümetle kalakaldık. Bugün her zamankinden daha çok bir başa ihtiyaç var, ama duvara vursan ses çıkar, bunlardan tık yok. Günde ortalama 3 ölüm var coronadan, çocukların neredeyse tamamı bulaştı. Bu ülkede Sağlık Bakanı var mı yok mu belli değil. En azından ara tatili öne çekelim diyecek bir Allahın kulu yok…
GEMİSİNİ KURTARAN KAPTAN:
Aylardır doğru dürüst maaş alamayan Lapta ve Mağusa belediye çalışanları grev yapıyor. Özellikle Lapta’da grev nedeniyle çöplerin toplanmadığı ve sokaklarda çöp yığınları oluşmaya başladığı belirtiliyor. Geçtiğimiz haftalara UBP’ye geçen ve rozet takan Lapta Belediye Başkanı Mustafa Aktuğ’la ilgili başka bir partiyle dirsek temasında olduğu yönünde ciddi iddialar var. Söz konusu partinin de son günlerde en çok katılımın yaşandığı parti olduğu iddia ediliyor. Bekleyip göreceğiz…
FOTO GÜNDEM:
VENSEREMOS!!!!(YENECEĞİZ): 35 yaşındaki Gabriel Boric tarihi bir seçim zaferi kazanarak Şili’nin gelmiş geçmiş en genç devlet başkanı seçildi. Sloganı basitti, “Gençliğin bu ülkeyi değiştirmesinden korkmayın”… Yıllardır gelir dağılımı adaletsizliği ve yolsuzluklarla boğuşan Şili’de, sanki Allende geri gelmiş, diktatör Pinochet’yi yenmiş gibi hissettim. O zaman öğrencilik yıllarımızdaki gibi bağıralım; Venseremos, venseremos, kıralım zincirlerimizi….
