Önce yadsınamaz gerçeği hatırlatalım. “Türkiye Cumhuriyet tarihinin en güçlü ve olması gerektiğince “en itibarlı” dönemlerini yaşıyor. Erdoğan bir mucize yarattı. Türkiye’yi sınırları dışına taşırdı, ekonomik yönden zaafları da olsa bir dünya devleti konumuna getirdi..
NİTEKİM artık Türkiye Rusya gibi bir dünya devi ülkenin Ukrayna savaşına da müdahil oluyor, Putin ile çözümü konuşabiliyor, Dünya’nın ve AB’nin tahıl ihtiyacı için Ukrayna’dan Karadeniz’e nakliye kanalları açıyor, öte yandan bölgede ve ötesi münazaalı ülkelerdeki siyasi sorunlara çare olabiliyor… BU GELİŞMELER karşısında beklersiniz ki nöylesi etkinliğe ulaşmış Türkiye, tarihi dönüm kesitlerinden birini oluşturan Kıbrıs siyasi sorununu hay hayda çözsün… OYSA 1974’den kalmışlığı ile ne idiyse Kıbrıs siyasi sorunu, aradan geçen 48 yıllık süreye karşın hâlâ odur! FAKAT Güney Rum tarafı bu yarım asırlık süre içindeki gelişim ve kalkınması… Uluslararası ittifak ve sosyoekonomik, askeri ilişkileri… AB ve BM’ler üyesi bir dünya Devleti olarak…
“Büyüklük küçüklük” komplekslerinin tümünü de atlatarak ve atlayarak, sadece adanın dünyada tanınan tek egemen devleti oluşunun siyasi ve sosyoekonomik kazanımlarının sahibi olmakla kalmadı… AYNİ zamanda adadaki Türkiye destekli “Kuzey Türk Devletini” aşarak ve gerektiğinde Türkiye’nin kanatları altındaki Kuzey’i de çiğneyerek bir dünya devleti oluşunun, üstelik Kıbrıs’ın bütününü temsil eden bayrağını taşıyor! Gel de üzülme hatta kahrolma! ***
BU NEDENLE ÜZGÜNÜM! Üstelik kahretmekteyim! Şöyle ki “ya Türkiye şu Amerikan Başkanı Jhonson’un Rahmetli İsmet İnönü’ye yazdığı zehir zemberek mektubunun karşısında sus pus olmaktan öte kaşını bile kaldırıp tepki gösteremeyen durumda olsaydı nice olurdu bu adada hallerimiz! En iyimser tahminle Rum’un himayesinde bir Türk toplumu oluş ötesinde! ***
DENECEK Kİ şimdi “büyük” dediğimiz Türkiye’nin himayesindeyiz de ne oldu?
Yarım asırdır cebimize koyduğu paradan başka hangi siyasi sorunu çözdü? Ekonomimizin neresini düzeltti? Ki bu konuda Güney’i bir santimetre aşacak gelişme gösterilemedi!
KALDI ki artık “çözüm” politikamız da yok! Dünyadan tecrit edilmiş, dış ülkelere Rum’un pasaportu ve verdiği AB patentli evraklarla uçabiliyoruz… Kendi çarşılarımızda TL kullanıyoruz, Güney’e bir adım atsak avro ile sterlin..
GAM DEĞİL ama insana koyuyor! “Yarım asır sonra bile artık netameli ülkeler arasındaki siyasi çözümlerin arabulucu ülkesi durumuna gelmiş TC’ye karşın; çözümsüzlüğün yarattığı bataklıklarda çözüm peşinde koşuyoruz!
HEDEFİMİZ DE “İki Egemen Devlete dayalı iki bölgeli çözüm!” Yunanistan’la Rumları aldatırsak başaracağız da onca yıldır zokayı yutturmadık! ***
ŞU YUKARIDA yazdıklarımın tümü de işte bu “iki egemen devlet” üstelik “asla Türkiyesiz de olmayacak” dediğimiz ve “iki Devlete dayalı çözümden” söz etmek içindi!
Kİ BİR YANDAN iki egemen devletten söz ediyoruz, öte yandan Kuzey’in egemenliğinin Türkiye tarafından korunmasını istiyoruz! Yani Kuzey’de her hal ve kârda Türkiye’nin varlığını sürdürmesini, artı Zürih Londra Anlaşmalarından kalma ahkâmıyla “garantör ülke” oluşunun da devam etmesini istiyoruz !
ÇÜNKÜ diyoruz dünya aleme bizim Rum-Yunan tarafına tırnak kadar güvenimiz yoktur. Ne var ki onlar da Türkiye’ye güvenmediklerini söylüyorlar!
BÖYLE bir siyasi karambolü Afrika’nın Baluba kabilesi bile yaşamazdı. Biz çekiyoruz!
***
KISACA TAKILKDIKLARIM. (BALIK BAŞTAN KOKAR!)
Sn. Cumhurbaşkanı Tatar’ı şöyle böyle tanırım. İyi yetişmiş “ekonomiyi” çok iyi bilen değerlerimizden biridir. Ki İngiltere üniversitelerinde, Amerikalarda böylesi çok iyi yetişmiş genç insanlarımız vardır, koyun kendilerini Türkiye’deki her hangi bir Bakanlığın başına mutlaka başarılı olurlar!
(TABİ KALKAR da iyi yetişti diye doktordan Başbakan, Avukattan maliyeci, hayatında doğduğu yöreden anca üç beş defa çıkabilmiş insanları Devletin üst kademelerine “bizim partililer” diye mustıralık konfetiler gibi serpiştirirseniz, Ancak KKTC yönetimleri gibilerini aynalarlar!) DEVAM EDEYİM: Sn. TATAR iyidir hoştur ama bir arızası vardır! Memleket yansa, iki eli kanda olsa bir vesileyle ve ille de ikide birde uyduruk bahanelerle Türkiye’ye vızıldar! Nitekim:
GEÇTİĞİMİZ günlerde Anayasa’ya aykırılığı ayan beyan iken Hükümetin emeklilik maaşlarından bile kesintiye gitmesini protesto etmek için tüm sendikalar ayağa kalkmışlar, olayı Anayasa Mahkemesine götürmeye hazırlanırlarken…
Baktım Sn. Tatar yine Türkiye yolcusu! Filan vilayette Kıbrıs sorununu anlatacak! Kime? Türkiye’de içimizdeki dışımızdaki Türkiyeliye!
ÜSTELİK kafasını havaya dikmiş yat kalk Allah “İki egemen Devlete dayalı çözümden” söz ediyor ama nasıl olması gerektiği konusunda bir santimlik anlatımı bile yok kaldı ki tartışmaya açabilsin!
SONRA ne itti ne bitti, “ziyaret” dediği dolaşmalarla Türkiye’yi arşınlarken Kıbrıs sorununu anlatıyor..
NE diyeyim. İyi gezmeler efendim! *** ÖTE YANDAN: Kaç yıldır artık siyaseten küme düşmüş “koalisyon hükümetleri” tarafından yönetiliyoruz ki sonuncusunun Başbakanı da doktor diplomalıdır!
Dolayısıyla alışkanlık olmalı toplumsal sorunlara tutar yada tutmaz reçete yazmakta!
SONUNCUSUNU anlatmadan önce Hoca Nasrettin’i hatırlatayım. Hani yoğurt olsun diye göle maya çalacak olmuş, görenler; “aman Hoca efendi koskoca göl, üstelik hiç su maya tutar mı” diyecek olmuşlar da “ya tutarsa” demişti ya!
Sn. ÜSTEL de ya gırgırına ya inadına olmalı “Anayasaya göre emeklilerden maaş kesintisi olamayacağının amir hükmünü bildiği halde kesintiye gitti!” Gitti de ne oldu? Sendikalar baş kaldırıp Anayasa Mahkemesine gidiyoruz deyince “canım şaka yapmıştım” deyip kararını geri çekti! Yani Sn. Üstel’in göze çaldığı mayası tutmadı! OYSA: Azıcık ciddiyet biraz da basiret.. Üstüne de bir tutam akıl izan serpmiş olaydı… Maya tutmayacak ne “karar” kalırdı ne de sorun!
ÖYLE de vermediyse mabut neylesin Mahmut!