Koalisyon darbe ile yıkıldı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Kıbrıs

Koalisyon darbe ile yıkıldı

Koalisyon darbe ile yıkıldı

– HOCA İLE ANLAŞTIK AMA SONRA HOCA VAZGEÇTİ…
Benim Hoca’ya karşı aday olarak çıktığım kurultaydan bir gece önce ben adaylıktan çekilmem için gelenlere “Ben çekilirim” dedim “Ama bir tek koşulum var, Özker Hoca başkan olacak, kurultayda da Cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini ilan edeceğiz, ancak Hoca diyecek ki ben son kez aday oluyorum.” Bu arkadaşlar buna çok sevindiler ve Özker Hoca ile konuşmaya gittiler. Özker Hoca bunu kabul etti. Ama maalesef çevresindeki Remzi Bey, Barış Bey buna itiraz ettiler, Hoca da “Yahu ben bu arkadaşları kıramam” dedi ve sonuçta bu kurultay gerçekleşti

– ÇİLLER’İN MEKTUBUNU DENKTAŞ, ÖNÜMÜZE ATTI…
Tansu Çiller’in gönderdiği mektubu Denktaş, “Alın bu kadının ne dediğini okuyun” diyerek önümüze attı. Aldık, okuduk. Şöyle diyordu Çiller, “Siz merak etmeyin Türkiye sizin haklarınızı Gümrük Birliği kapsamında koruyacak.” Yazı bu, dedik ki “Bu olamaz, sen de madem buna destek verdin gel buna beraber karşı çıkalım.” Denktaş Bey bizim bu talebimize yanıt olarak “Ben Anavatan’ın çizgisinden çıkmam” dedi. Biz ısrar etmeye başladık


Mete Tümerkan:Ferdi Sabit Soyer ile yaptığımız röportajın dördüncü bölümünde 1990 seçimleri, DMP olayı, Meclis boykotu ve ardından erken seçim ile birlikte CTP’nin ilk kez iktidara geldiği dönemde yaşananları okuyacaksınız. Ferdi Sabit Soyer DP ile CTP arasında kurulan koalisyon hükümetinin bir darbe sonucu yıkıldığı görüşünde… Ferdi Sabit Soyer ile röportajın bu bölümünde 1990’lı yıllarda CTP’de yaşanan kurultayları da konuştuk.

Mete Tümerkan: DP CTP koalisyonu da bir darbe mi bitirdi. Size bir darbe mi yapıldı?
Ferdi S. Soyer: Evet darbedir. Serdar Bey bununla ilgili kendini soyutlasın diye bunu da topluma yanlış aktarıyor. Diyor ki CTP ile üç kez koalisyon kurduk bozduk artık dördüncü kurulamazdı diyor. Ben de koalisyonun bozulmasını istedim diyor ama gerçeği söylemiyor. Türkiye’de 28 Şubat darbesinden sonra, dönemin hükümetinin bakanlar kurulu kararları Milliyet Gazetesi’nde darbeye meşruluk kazandırmak için yayınlandı. Bu bakanlar kurulu kararlarından bir tanesi, Kıbrıs’ta AB’yi ve diğer başka gelişmeleri savunan hükümet yapısının değiştirilmesi ve bunun için Abdullah Gül’ün görevlendirilmesiydi.

Mete Tümerkan: Bu karar sonrasında mı hükümet bozuldu?
Ferdi Sabit Soyer: Bu karara bağlı olarak CTP DP koalisyonu bozuluyor. 1993’te Rum tarafı AB’ye hükümetler arası görüşme talebinde bulundu. Biz 1994’te hükümet kurduk. Güven artırıcı önlemler paketi de görüşmedeydi. Bu süreç devam ederken güven arttırıcı önlemler paketinde ilerleme kat edilmesine rağmen yine Kleridis’in negatif tutumu da buna etki ederek Denktaş Bey bu işi bozuyor. Bu süreç böyle devam ederken AB ile Rum tarafının görüşme süreci gündeme geliyor. Biz hükümette şunu savunmaya başlıyoruz, mademki Kıbrıs görüşmeye başlıyor biz de bu görüşme sürecinde talepkar olmalıyız. Artık iş farklılaştı.

“Denktaş bey ikimizin önüne bir zarf attı”
Mete Tümerkan: Bu konuda ne yaptınız?

Ferdi Sabit Soyer: O zaman Türkiye’nin Başbakanı Tansu Çiller’di. Türkiye, gümrük birliğine giriyor. “Türkiye gümrük birliğine girdikten sonra ve bu süreç geliştikten sonra biz bu sürecin dışında kalamayız” dedik. Çünkü Türkiye Gümrük Birliği’ne girecek ve Rumlar da hükümetler arası görüşmeler başlayıp şekillenince otomatikman Türkiye, Güney’i gümrük birliği kapsamına alacak bu kaçınılmaz bir süreçti.  Denktaş Bey buna bakanlar kurulunda “evet” dedi, haklısınız. Bunun için Ankara’ya gitti, geldikten sonra bakanlar kurulunda, Mehmet Ali Bey ve ben yan yana oturuyorduk ikimizin önüne bir zarf attı. Bize, “Alın da okuyun o kadının görüşlerini” dedi.

“Biz ısrar etmeye başlıyoruz”
Mete Tümerkan: Neydi bu görüşler?
Ferdi Sabit Soyer:  Biz zarfı aldık ve okuduk. Şöyle diyordu Çiller, “siz merak etmeyin Türkiye sizin haklarınızı gümrük birliği kapsamında koruyacak”. Yazı bu, dedik ki “bu olamaz, sen de madem buna destek verdin gel buna beraber karşı çıkalım.” Denktaş Bey bizim bu talebimize yanıt olarak “ben Anavatan’ın çizgisinden çıkmam” dedi. Biz ısrar etmeye başladık. Tabii bunu bu arada biz partide de tartışamıyoruz…
Mete Tümerkan: Neden?
Ferdi Sabit Soyer: Çünkü parti de aniden parti içerisinde bir başka tartışma gündeme geliyor. Derhal hükümetten çekilmemiz lazım, neden? DP istemez bizi, DP istemezse kendi gitsin!

“Bir tek oy alsam bile sana karşı aday olacağım!”
Ondan sonra öğreniyoruz ki AKEL’in de bu konuda negatif tutumları var ve bu arada bunları da artık söylemekten hiç çekinmem, Güney Kıbrıs’tan etkilenen bazı sol çevreler CTP’ye karşı hasmane bir tutum içinde sağ ile beraber hükümetten CTP çıksın diye kampanyalar yapıyorlar. Bu bir dalga halinde toplumda yer alıyor. Bu tartışmaların içerisinde bunu konuşamıyoruz, “bunlar hükümette kalırlarsa Denktaşçıdırlar” deniyor ve bu sığ tartışmaların içerisinde kurultay süreçleri oluyor. Ben o kurultayda bunları yaşadığım için ve bir kısım arkadaşlarımıza karşı resmen operasyon yapılmasını gördüğüm için Hoca’ya dedim ki “ya bu işlerden vazgeçilir, ya da ben bir tek oy alsam bile sana karşı aday olacağım!”

Mete Tümerkan: Neden böyle bir şey söylediniz?Ferdi Sabit Soyer:  Süreci durdurmak ve PM’deki bu kıyımı durdurmak için aday oluyorum. Mehmet Ali Talat’ı, Ömer Kalyoncu’yu, Hasan Erçakıca’yı, Oktay Kayalp’ı Sonay Adem’i istemiyorlardı. “Bunlar hepsi revizyonist oldu, lazım ekarte olsunlar” deniyordu. Şiddetle buna karşı çıktım. Hatta bu arkadaşların bir kısmı bana diyor ki “biz seni çok severik, sen genel sekreter olmaya devam et.” Aslında bunlar partiye yeni bir şey getiriyorlardı. Daha sonraki en büyük kırılma da budur. “CTP misyonunu bitirmiştir, yeni bir parti kurulsun.” İstiyorlardı. Özker Hoca’nın anma yıl dönümünde ilk defa Barış Burcu arkadaşla katıldım, orada da bunu net olarak söyledi. Diyor ki Barış, “Özker hoca ile beraber hareket ettik ancak Özker Hoca partiden ayrılmadı biz ayrıldık.” Hocayı bir nevi baskı altına aldılar. Bizim niyetimiz diyor, “CTP misyonunu bitirmiştir, YKP hareketi gibi veya BDH hareketi gibi, yeni bir parti kurulmalıdır.”  Bu operasyonu, hem Kuzey’de hem Güney’de sol merkezli örgütler yapıyor. Bu çok açık bir hadiseydi. Biz bunu sezdik, sezdiğimiz için bu karşı çıkışları yaptık. Bunun üzerine aday oldum. Kimseye de gitmedim. Sonuçta üç oyla kaybettim.

Mete Tümerkan: Mehmet Civa sizin adaylıktan çekilmeniz için arabuluculuk yapmış?
Ferdi Sabit Soyer: Yalnız Civa değil ki, Hüseyin Enver ve İlker Kılıç kurultaydan bir gece önce bana geldiler dedi ki, “çekilmen lazım, kötü bir süreç var yapmayalım bunu.” “Çekilirim” dedim “ama bir tek koşulum var, Özker hoca başkan olacak,  kurultayda da cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini ilan edeceğiz, ancak Hoca diyecek ki ben son kez aday oluyorum”. Bu arkadaşlar çok seviniyor, gidiyorlar Özker hoca ile konuşuyorlar. Özker hoca bunu kabul ediyor, ama maalesef çevresindeki Remzi Bey, Barış Bey buna itiraz ediyorlar, Hoca da “yahu ben bu arkadaşları kıramam” diyor ve sonuçta bu kurultay gerçekleşiyor.  Onlar da beni ezip geçeceklerini beni mahvedeceklerini ve bütün bu arkadaşları partiden temizleyeceklerini zannediyorlar. Sonuçta ben üç oyla kaybediyorum. Bir çıkıp gezseydim farklı olurdu.

Mete Tümerkan: Girne grubunun sizi desteklemediği iddiası var?Ferdi Sabit Soyer: Ben açık söyleyeyim, hayatım boyunca kimin bana oy verdiği veya vermediği benim için hiç önemli olmadı. Ben oy vermeyen bütün insanlarla da beraber hareket etmeyi bir görev saydım. Dolayısı ile hiç ilgilenmedim hiç önemsemedim destekledi desteklemedi herkesin kendi değeridir saygı duyarım.
“Belirleyici olan ortak inançlarınızdır”
2009 kurultayında X arkadaşın beni desteklemediğini çok iyi biliyordum. Ama ben onların MYK’da yer almalarını istedim. Genel sekreter olmasını istedim. Dolayısı ile bir partide sizi destekleyip desteklememesi önemli değildir. Bir olgudur. Ama belirleyici olamaz. Belirleyici olan ortak inançlarınızdır, ortak kararlarınız ve bir birinize duyacağınız saygı ve sevgidir. Ve hep birlikte memleket ve ülke için yapacaklarınızdır. Onun için hiç önemsemedim.

Mete Tümerkan: Peki sonra Hoca üç oyla başkanlığı aldı ama parti içindeki bu kavga bitmedi. Neden bitmedi?
Ferdi Sabit Soyer: Şimdi düşünün ki kurultay olacak ve siz üç oyla kazanacaksınız. Bu gerçekten önemli bir hadisedir. Herkes bilecek ki ben kampanya yapmadım. Ben partinin organlarında değildim. Ama dışarıdan tam destek veriyordum ve Hoca’ya da diyorum ki bu kavgayı bırak, sen partinin başkanısın ve başkan olarak diğer arkadaşlarla beraber hareket et. Ama Hoca ile beraber hareket eden mesela İzzet Bey, Ülker Bey onların hareket noktası ya siyah ya beyazdı. Bir birini temizleme davası. Bu yaklaşım şık bir yaklaşım değil. Şimdi bunlar da hiçbir zaman PM’de bir fikrin çoğunluğuna ulaşamadılar. Dolayısı ile yeniden kurultaya sürüklediler partiyi.

“Bu hep yapay hikayelerdir”
Mete Tümerkan: Bu nasıl oldu?

Ferdi Sabit Soyer: Hatırlıyorum, ikinci kez bir görüşme yapıldı ve ben orada Hoca’ya ve bu arkadaşlara kurultaya gidilmesine gerek olmadığını, Özker Hoca’nın başkan olduğunu ve bu sürecin devam etmesi gerektiğini söyledim. Ama bu kez kavgayı başka bir mecraya dökmek için, hükümette kalmak isteyenler, hükümetten gitmek isteyenler şekline döndürüldü. Bu hep yapay hikayelerdir. Dolayısı ile bu tartışmalardan ötürü AB meselesi ve bu mesele ile ilgili siyasal farklılaşma hiç bir zaman maalesef topluma ve kamuoyuna mal edilemedi. Bundan ötürü o bakanlar kurulu Türkiye’deki pozisyon burada darbe yapmayı uygun bir zemin olarak buldu.

“Abdullah Gül helak oldu”
Mete Tümerkan: Darbeyi kim yaptı?

Ferdi Sabit Soyer: Zaten sol sendikalar ile sağ sendikalar Sarayönü’nde organize bir şekilde hücum ettiler partiye. Dolayısı ile bu atmosfer yaratıldı. O merkez bu siyasi atmosferi yarattı ve en üzücüsü de budur. Bu memleketin demokratları ve solcuları da bu yaratılan atmosferin değiştirilmesinde değil, o atmosferin çizgisinde siyaset yapmaya devam ettiler. Sonuçta bu atmosfer oluştu ve Salih Coşar Hoca’nın çok net ve dürüst bir şekilde ifade ettiği gibi “Dome Otel’in bir üst katında UBP, bir alt katında DP otururdu ve Abdullah Gül helak oldu inip çıkmaktan”, sonuçta 250 milyon dolar ki ben ona “çeyiz parası” derim, Türkiye’den destek verilmesi pozisyonu ile UBP ve DP koalisyonu kurduruldu. İşte bu darbeydi. Serdar Bey bunun arkasında bulunan pozisyonları gizleyemez. Sonuç itibarı ile biz bu çizgimizi Sayın Talat parti başkanı olduktan sonra devam ettirdik ve hatırlarsanız 2000 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AB ile görüşme sürecini bir tek Talat desteklemişti. Sağ ve Sol’un hepsi de bize bu tezlerimizden ötürü saldırıyordu. İşte bunun kökeninde yatan ana nokta budur.
Mete Tümerkan: Serdar Bey, hükümetin bozulması ve UBP ile yeniden kurulması sürecinin içinde miydi?
Ferdi Sabit Soyer: Tabii ki içindeydi. Mehmet Ali Talat ile Serdar’ın arası çok iyiydi. Hatta, koalisyon bozulduğunda ağlamaklı bir edalar takınmıştı. Ama kendisi de Sayın Denktaş vasıtası ile bu işin içindeydi. İstemezdi veya gönülsüzdü o ayrı bir konu. Ama o siyasi çizginin bir unsuru olarak burada sürüklenmişti ve bu da gerçektir. Bu zaten DP’nin erimesinin noktasıdır. Çünkü 1993’te demokratik değerlerle %29 oy almış bir parti daha sonra bu süreçlerin içerisinde bu darbeden sonra kendilerini önemli ölçüde erozyona uğrattıklarını halen daha fark etmediler. DP’nin o ciddi 9’lar hareketi ile başlayan demokratik sürecinin en büyük erozyona uğrama, dönüm noktası işte o darbe ve ondan sonraki gelişmelerdir.

Mete Tümerkan: Mehmet Ali Bey’in başkanlığa gelişi nasıl oldu?Ferdi Sabit Soyer: Bu tartışmalar olunca ve Özker Hoca illa kurultay ve hükümetten çekilme noktasına gelince, parti hükümetten çekilmeyi kabul etmedi. Biz burada demokrasiyi savunuyorsak birinin bizi isteyip istememesi bizim hareket noktamızı belirleyemez. Biz halk iradesini sonuna kadar savunmak durumdayız. Sonuçta Özker Hoca ayrıldı, Mehmet Ali Talat başbakan yardımcısı oldu ve bu bizi kurultaya götürdü. Kurultayda, tekrar aday olmamı istediler. Ben görüşlerimi söylemiştim. Bu partide zıtlık yaratır. O yüzden Talat olması lazım dedim. Ve Talat aday oldu kazandı.

Mete Tümerkan: Hoca’nın gidişinden sonra 1998’de ciddi bir yenilgi aldınız
Ferdi Sabit Soyer: O gayet doğaldı. Hoca’nın gidişi, kampanyalar ve bütün bu süreçlerde yıpranma, partinin bu darbe süreçlerini anlatamaması, kendi içindeki hengameler, solda ve demokratik kamuoyunda bize karşı yaratılmış önyargılar, hepsi birleşerek ciddi bir seçim yenilgisi yarattı.
Mete Tümerkan: 1994’te hükümete geldiğinizde hükümet olmaya hazır mıydınız?
Ferdi Sabit Soyer: Bence hazırdık. Çünkü o hükümet pek çok dönemlerde olduğu gibi büyük demokratik kazanımları bu ülkeye kazandırdı.

Mete Tümerkan:  İtem yasası hata mıydı?Ferdi Sabit Soyer: Zaten onun bize mal edilmesini ben anlayamadım. Bundan büyük ayıp olmaz. İtem Yasası 1977’de çıktı. Bu memlekette siyasetin vulgarlığı budur. 77’den itibaren biz bu yasaya hayır dedik. 85 anayasasına böyle geldik. Çoğu bunu göz ardı ediyor. Eşdeğer mal uygulaması vardı, tahsisten mal sahibi olan insanlara koçan verilmezdi, çünkü yasaya göre öncelik eşdeğer mal alanlardaydı. Ama eş değer işlemi de bitmemişti. Çünkü yapılan yağma hasanın böreğiydi. 1985 anayasasında yasaya geçici bir madde kondu. Biz buna hayır dedik. Bu geçici madde şuydu; 1990’a kadar eşdeğer mal uygulamaları bitirilecek, ve beş yıldan sonra tahsisten hak sahibi olanlara koçan verilecek. Biz buna hayır dedik.

“Atı alan Üsküdar’ı geçti”
1990 geldiğinde biz meclisi boykot da ettik, UBP tek başına çoğunlukla meclise geldi ve 1990’da dönemin hükümeti ve meclis eşdeğer uygulamasının sonuçlandığını ve tahsisten hak sahibi olanlara koçan verileceği kararı aldı ve 1991’de tahsisten hak sahibi olanlara 93’e kadar törenlerle koçanlar verildi. Fakat bir müddet sonra şöyle bir problem çıktı. Tahsisten hak sahibi olanlara verilen bu koçanları bizim bankalar teminat olarak kabul ederken, Ziraat Bankası ve Türkiye İş Bankası teminat olarak kabul etmedi. Sebebi ise Kıbrıs sorunu. Burada şu madde değişirse; küçük cüzi bir miktar para vererek tahsisten hak sahibi olanların koçanlarını ipoteğe kabul edecekler yaklaşımı vardı. Yapılan yasa değişikliği buydu. Atı alan Üsküdar’ı geçti ve bunların ipoteğe konabilmesi için o yasal değişiklik yapıldı mevzu budur. Ondan sonra bu da bizim partinin içinden çıktı. Hükümetten ayrılma gerekçesi olarak, o faiz meselesi de o süreçte çıktı. Bizim dışımızdaki sol hareket darbeyi ve darbeye karşı direnci ele almamak için CTP’nin hükümette kalma gerekçesini güya çürüteceklerdi diye CTP, item yasası çıkarttı, birleşik faizi yaptı diye kampanya açtılar. İnsanları düşünce sarhoşluğuna sevk ettiler. Ama darbeyi gizlediler. Darbe ile bu memlekette yapılanı gizlediler.
YARIN: CTP KOALİSYON ORTAKLIĞI SÜRECİNDE BAŞARILI OLDU MU?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar