İş cinayetleri... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

İş cinayetleri…

Dün Türkiye televizyonlarında duydum, artık “iş kazası” denmiyor, “iş cinayetleri” deniyor…
Hatta “iş cinayetlerini unutma” isimli bir internet sitesi oluşturulmuş, kazalarda zarar görenler ve ailelerinin hukuk mücadelelerini takip ediyorlar.
Suçluların cezalandırılması, kayıpların tazmin edilmesi için bir gönüllüler ordusu, ailelere yardımcı oluyorlar.
Grup aynı zamanda bir çeşit ihbar hattı görevi görüyor.
Güzel bir sosyal sorumluluk projesi.
Yine dün basında gördük. Tabipler Birliği öncü olmuş, barolar da katkı koymuş, İş Sağlığı ve Meslek Hastalıkları Çalıştayı düzenlenmiş… 
Tabii meslek hastalıkları işin bir boyutu. Ama, hayatını kaybeden için hekimin yapacağı bir şey yok.
Öncelik, işçinin hayatını kaybetmeyeceği sistemi zorla hayata geçirmek olmalı…
Bunu yapacak olan devlet.
İkincisi de, mağdur olanın hakkının aranması ve suçlunun adalete teslim edilmesi. Bu da hukuki boyut. Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüymüş. Acaba bizde durum nedir? Belki de rekor bizdedir de haberimiz yok.
Bakanlık, kazalara dair sayısal bir artış olmadığını söylese de, 2006 yılından bugüne toplam 52 kişi iş cinayetine kurban gitmiş…
Şöyle bir baktım arşivlere, tamamına yakını inşaattan düşme…
2008-2012 arasında yılda ortalama 253 iş kazası yaşanmış. 85 tanesi de inşaatlarda gerçekleşmiş.
Yani inşaat iskelesinin üstüne çıkan işçinin Allah’tan başka hiç bir güvencesi yok. Ne bir kemer, ne bir baret. Çoğunlukla iskeleler de ilkel bir şekilde kurulmuş. Bunu görmek için uzman olmaya da gerek yok. Belediye zabıtası gibi çıkıp bir dolaşsalar, bizim gördüğümüzü onlar da görecek. 10. katta kemersiz, baretsiz boya yapmanın tehlikesini görmek için uzman olmaya gerek var mı ki?
Diğer yandan, ölenlerin birçoğunun da kaçak işçi olduğu ortaya çıkıyor…
Neden..?
Tabii ki denetlenmeyeceklerini bildiklerinden…
Niye fazladan maliyeti arttırsınlar ki…
En ünlü inşaat firmasında bile ardı ardına kazalar yaşanabildiğine göre…
Bakan Gürpınar’ın iyi niyetinden kuşkum yok, ancak cinayetler rutin haline geldiğine göre, demek ki işverenin bu rahatlığı sürüyor. Oysa rutin olması gereken, denetim…
Ancak olayın en önemli ayağı olan devlet, yetersiz. 
Bir yandan hantallığından, diğer yandan,  siyasilerin birilerinin ayağına basmaktan korkmalarından…
İşyerleri sadece denetlenmedikleriyle kalmıyorlar, hesap da soran yok. Yapanın yanında kalıyor, olan da ölene oluyor…
Her ölüm vakasında o insanların ailelerinin durumunu düşünürüm.
Kim bilir nerelerden bu ülkeye çalışmaya gelen o insanların ailelerinin hak arayacak gücü var mıdır? Ya da onların haklarını savunan birileri?
Tıp-İş’le baroların bu duyarlılıkları umarım bir başlangıç olur ve bizde de hem cezalandırma, hem tazminat konularında bir takip sağlanır.
Bu arada bir kez daha yazayım, eğer özel sektörde sendikalaşma zorunlu hale getirilebilseydi, denetimin önemli bir kısmını sendikalar kendiliğinden yapacak, devletin de yükü azalacaktı. Ama ne gezer…
Sivil toplumun, meslek örgütlerinin, sendikaların, siyasi gaile taşımadan, sosyal sorunlara karşı, karşılıksız çaba göstermesine öylesine ihtiyacımız var ki…

 


YERİN KULAĞI VAR                                                                                                                                                      HAZIR OLUN:                                                                                                                                                             Ülkede neredeyse her iki yılda bir seçim olmasına kızıyoruz ama, ufukta yine erken bir seçim görünüyor. Baksanıza bütün partilerde kaos ve kriz var. Başkanlar değişiyor, istifalar yaşanıyor, buna rağmen çalkantılar durmak bilmiyor. Hükümet ise ha var, ha yok. Görevden alma ve atama dışında yaptıkları bir şey yok. Vatandaş huzursuz. Eğer suyu akışına bırakmaya devam ederlerse, seçimden kaçamayacaklar…

KENDİSİ ÇEKİLMELİ:
Dün DP’nin önemli isimlerinden birisi ile ayaküstü sohbet ettim. Parti’nin ve Denktaş’ın durumunu sordum. “Parti sürekli kan kaybediyor, bir değişim şart ama bunun kararını Serdar bey vermeli, durum ortada” dedi. Anladığım, parti tabanı huzursuz ama, kimse Denktaş’a “git” diyemiyor, kendisinin çekilmesini bekliyor. Görünen o ki, Serdar Denktaş’ın da böyle bir niyeti yok… 

AKIL ERMEZ:
Konu Mete Tümerkan konusu değil ki. Başbakanlık Denetleme Kurulu atamaları da aynı kapsamda. CTP MYK’sı, BRT Müdürü meselesini yeni yönetime bırakma kararı alırken, diğerleri kalmış oldu. Görevden ayrılacağını açıklayan bir Başbakan hem partisinin, hem de halkın gözünde nasıl kendini bu duruma düşürür, kendi adamlarını nasıl tartışmalı hale getirir anlamak mümkün değil. Benim tanıdığım Özkan Yorgancıoğlu’na hiç yakışmadı…

AB TARAF MI OLUYOR:
Avrupa Birliği, Kıbrıs müzakerelerine müdahil olmaya hazırlanıyor. Dün Anastasiadis’le görüşen Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’in bu amaçla yakında adaya geleceği ve “AB’nin Kıbrıs müzakerelerine katılımını resmen başlatacağı” haberleri geliyor. Kıbrıs görüşmeleri, bir AB meselesi değil. Yıllar yılı da konunun dışında tutuldular. Şimdi sadece Güney Kıbrıs’la görüşerek taraf olmaya kalkıyorlar. Buna tepkimiz var mı? Yoksa bizim de onayımız mı var… Eğer öyleyse, konu yarım asırlık “BM” rayından çıkmış demektir…

HER ŞEY TAMAM DA:
Bugünlerde sosyal medyada en çok tartışılan, evli çiftlerin hangi soyadını alacağı konusu maalesef. Memlekette her şeyimiz tamam, insanlar mutlu, para gırla, tek eksiğimiz hangi soyadını kullanacağımız. İsteyen istediği soyadını kullansın. Bunu mesele yapıp da ciddi ciddi tartışanların, hatta birbirlerine küfür edenlerin aklına şaşarım…

OLAN VATANDAŞA OLDU:
Temel Bulut’a ait sitelerden ev alan vatandaşlar yine icra şoku yaşıyor. Hakkında onca iddia olan Temel Bulut, birçoğundan topladığı paralara rağmen ne evleri bitirdi, ne de tapu verebildi. Bankalara olan borçlarını da ödeyemeyen Bulut hakkında mahkeme icra kararı verdi. Şimdi yüzlerce vatandaş giden paralarına mı yansın, yoksa oturdukları evlerden tahliye edilme tehlikesine mi… Alın size yeni bir kaos. Mahkeme önlerinde sonucu olmayacak yeni eylemler…

ZİRVEDEKİLER                                                                                                                                                            Mehmet Ali Talat: 14 Haziran’da yapılacak kurultayda yeniden CTP’nin başına geçmeye hazırlanan Talat, “Her hükümet istediği gibi oynuyor, hatta hükümeti bırakın, bakan oynuyor” dedi ve yeni dönemde CTP-BG’de yapının değiştirileceğini belirterek, öncelikle üçlü kararnameyi kaldıracaklarını vurguladı. Ne diyelim, inşallah başarır…  

DİPTEKİLER
Necdet Osam: Harçların yükselmesi nedeniyle yürüyüş yapan öğrencileri eleştiren DAÜ Rektör vekili Osam, “Öğrencilerin üniversitenin içinde sergiledikleri tutum yanlıştır. Üniversite Yönetim Kurulu’nda alınan kararlar artış değil, yıllık yapılan ekonomik artışlardır. DAÜ dimdik ayaktadır! Kimsenin oyununa gelecek bir üniversite değildir” dedi…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar