Duyguların zekayla dansı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Poli

Duyguların zekayla dansı

“Kendinizi yönetmek için kafanızı,
başkalarını yönetmek için kalbinizi kullanın.”
E.Roosvelt

Duygusal zekayı en iyi anlatan cümlelerden biridir Roosvelt’in ifadesi.
Başucu kitaplarımdan biri olan Sayın Baltaş’ın Duygusal Zeka kitabında söz eder.
Akıl gücü, duygusal zekanın hayata yansıttığı olgunluk olmadan verimli olamaz.
Hayatın anlamı ve yaşanabilirliği, aklın ve duyguların etkin kullanımından doğan sinerjide gizlidir.
Aslında her şey kendinizi tanımak ve iç dengenizi kurmak ile başlar…
Yaşam her anlamda ve sürekli olarak sınırlarımızı zorlar.
Hayat şartları, ilişkiler, beklentiler, gelecek kaygısı dolaylı olarak yaşamımızda bir baskı yaratır.
Önemli olan bu baskıyı azaltabilecek ve stresi iyi yönetebilecek bir şekilde kendimizi geliştirmemiz gerekir…
Egolarımızdan arınmış,
İç sesimize kulak vererek,
Empati yeteneğimizi geliştirme alanında adımlar atmalıyız.
Kişinin kendisi, çevresi ile uyumu, dengesi ve enerjisiyle ilgili olan boyutlar;
iyi iletişim
Yenilenme,
Sağlıklı olma,
Kendini iyi tanıma, gibi olgulardır…


 

Sokrat, Akademisinin kapısına “kendini bil” sözünü yazdırmıştı.
Bilmek insanı özgürleştirir.
Kendini bilen, duygu ve davranışlarını yönetebilir.
Kişinin en temel yetkinliği duygusal farkındalığıdır.
Kendine saygı, kişinin kendi gözünde ki itibarıdır.
Aslında, iç dünyasının zenginliği kişinin kendine hayranlığıyla azalır, saygısıyla artar.
Her birimiz kendimizi gerçekleştirmek için zamanımızın önemli bir bölümünü çalışarak geçiririz.
Bu anlamda Maslow’un anlamlı bir sözü vardır.
“Bir kişi ne olabiliyorsa onu olmalıdır.”
Yaptığın işten zevk almak,
İşi kişisel kimlikle bütünleştirmek
Anlamlı bir şeyin parçası olduğunu hissetmek
ve o işi yapabileceğin en iyi şekilde tamamlamak en büyük erdemdir…
Egolardan arınmış bir hayat sizi başarıya ve huzura götürecektir…

Ünlü Türk piyanisti Fazıl say, Uçak notları (1999) adlı kitabında, ünlü piyano vitüözü ve bestecisi Horowitz ile caz piyanisti Art Tatum’un 1950’ler de bir davete çağrıldıklarını anlatır.
Önce Horowitz kendi bestesi olan bir parçayı seslendirir.
Davetlileri büyük bir gururla selamlar.
Sonra paspal, ezik tavırlı, şişman ve kör bir zenci oturur piyanoya.
Horowitz çaldığı besteyi baştan sona çalar, sonra da sondan başa bir daha seslendirir;
Daha sonra da 38 ayrı stil de, blues, cool, swing, boogie stillerinde yorumlar parçayı.
New York’ta yaygın bir söylentiye göre, bu olaydan sonra Horowitz 13 yıl piyanoya ara vermiştir.
“Şok uzun sürdü” derler…
Tatum’un bağımsız kişilik yapısı ile Horowitz’in aşırı özgüveni ve egosu karşı karşıya gelmiştir.

Yüksek yaşam kalitesine ulaşabilmek,
Kendi gücümüzü tanımak ve bütünüyle kendi duygularımızın farkındalığı ile mümkündür.
Bunlara dayanarak yapılacak herhangi bir eylem, gerçek varlığı ortaya çıkarır.
İnsan ancak bu şekilde kendisine ve çevresine yarar sağlayacak ilk adımı atma cesaretini kazanabilir.
Kendini bilen, karşısındakini de bilir…

Ne de güzel söylemiş Yunus Emre;

“İlim ilim bilmektir
İlim, kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.”

…..

kendini bilen,
Egolardan arınmış,
Hayata olumlu bakabilen
Empati ile ilişkilerini güçlendiren
Hoşgörünün keyfini yaşayan
Yüreklerle karşılayalım hayatı…

Bırakın!
Duygularınız dans etsin!

 

Aynur Hekimoğlu

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar