2010 yılı sonunda Japonya, Çin ve gelişmekte olan ülkeler Dünya ticaretinde daha çok pay sahibi olmak için kur savaşlarını başlatmışlar fakat daha sonra dünya ekonomisindeki olumlu gelişmelere paralel olarak piyasalar durulmuştu.
Küresel ticarette olumsuz beklentiler ve daralma kur savaşlarını yeniden tetikledi. Rekabet güçlerini korumak isteyen ülkeler, ulusal para birimlerinin değerini düşürme yarışına girdiler.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler, IMF’nin dünya ticaretinin daha da yavaşlayacağı uyarısının ardından ulusal paralarının değerini düşürmeye başladılar. Bu ülkeler 4 ay öncesine kadar dolar satarak paralarını desteklemeye, güçlü tutmaya çalışıyorlardı.
Şu sıralar düşük ulusal para birimi için harekete geçen Çin ve Filipinleri, Güney Kore, Şili Kolombiya, Brezilya ve Çek Cumhuriyeti takip ediyor. Bunun en büyük sebebi de ihracattaki rekabet güçlerini korumaktır.
Gelişmekte olan ülkeler para birimlerini zayıflatmak için Mayıs ve Haziran aylarında yaklaşık 60 milyar dolar harcama yaptılar. Kolombiya ve Filipinler paralarının değerini aşağıya çekmek için Merkez Bankalarının günlük dolar alımlarını yükselttiler ve yabancı fonların mevduat hesaplarına girişini engellemek için de beklenmedik şekilde faiz indirimine gittiler. Çin de ise para biriminin referans oranı düşürüldü.
Uzmanlar ve Analistler, gelişen ülkelerin paralarını zayıflatma eğilimlerinin süreceğini tahmin ediyorlar. Para birimlerinde %10’luk bir devalüasyonun ihracata 5 puanlık bir katkı yapabileceği üzerinde duruyorlar.
Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin değerini yükseltmeleri beklenmiyor. Küresel ekonominin daraldığı bu dönemde bu ülkeler zayıf para birimini tercih edeceklerdir.
Dünya ekonomilerinde büyüme sorunu yaşanıyor. Gelişmekte olan ülkelerin Merkez Bankaları ihracatın olumsuz etkilenmemesi için sıcak para girişleri ile kendi paralarının değerlemesine izin vermiyorlar. Ancak Gelişmiş ülke Merkez Bankalarının büyümeyi canlandırmak amacıyle ekonomiye sıcak para pompalaması , Gelişmekte olan ülke paralarının değerlerlenmesine yol açabilir.
TC’ de de cari açığın 2012 yılının ilk altı ayında geçen yıla göre %30 azaldığı görülüyor. İhracattaki artış ve ithalatta yaşanan gerileme cari açığın azalmasının temel faktörleridir. İç talepteki daralma, ekonomideki yavaşlama ve dövizdeki yükselişin etkisiyle ithalatta gerileme yaşanıyor. TL’nin değer kaybetmesi ihracatı da olumlu etkiliyor ve cari açığın daralmasına sebep oluyor. TL’nin değerlenmesi ise ihracatçıların rekabet gücünü olumsuz etkiliyor
Madalyonun diğer yüzünde ise dünya piyasalarına göre daha yüksek olan faizler TC’yi çekim merkezi haline getiriyor. Döviz girişi arttıkça TL aşırı değerleniyor. Bu da ihracatı azaltıp, ithalatı artırıyor. Bu da cari açığı olumsuz etkiliyor. Tam anlamıyla 2 ateş arasında kalma durumu yaşanıyor. Ayrıca cari açığı küçültmek için ithalat kısılınca, büyüme yavaşlıyor, bütçe açığı sorun olmaya başlıyor. Çünkü bütçe, ithalat artışından belenen KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilere bağlanmış durumdadır. İthalat azalınca bu vergilerde azalıyor böylece bütçe açığı ortaya çıkıyor. Bu açığı kapatmak için de hükümet mevcut dolaylı vergileri artırma yoluna gidiyor.
KKTC‘de de 2012 yılı ilk dönem verilerine göre ithalatta bir gerileme olduğu görülüyor, bunun bütün yıla yayılması durumunda bizde de ithalat vergilerinde dolayısıyle milli gelir rakamlarında da bir gerileme olabileceği tahmin edilmektedir.
TC’de temel ekonomi politikası cari açığı küçültme ve Dünya piyasalarıyle rekabete odaklandığı için, Turizm gelirlerini düşürmemek, ihracatı artırmak ve ithalatı kontrol altında tutmak için yakın gelecekte TL’nin değerlenmesi beklenmemektedir.
TL’nin değer kazanıp, kaybetmesi KKTC’yi de yakından ilgilendirmektedir. TL’nin değer kaybetmesi rakabet gücünü, dolayısıyle ihracatımızı artırıyor. Ancak diğer taraftan döviz yükselince ithalat pahalılanıyor ve talepte yaşanan daralmanın de etkisiyle ithalatta nispeten azalma görülüyor. Ancak dövizin artışı, TL’nin değer kaybetmesi, ithalat ağırlıklı bir yapıda olan ekonomimizi olumsuz yönde etkilemekte, hanehalkı bütçe giderleri artmakta, vatandaşın satın alma gücü azalmaktadır.
KKTC piyasasındaki ticari işlemlerde döviz yoğun şekilde kullanılmaktadır. KKTC’de uzun vadeli (ev, araba, arazi) yatırım yapacak, iş kuracak yatırımcıların döviz piyasalarındaki hareketleri dikkate almaları gerekmektedir. Dünya ve TC konjektürüne baktığımız zaman Döviz kurlarının çok geriye gitmeyeceği öngörüsüyle KKTC’de yaşayan herkes kendini bu duruma göre ayarlamalıdır. Bu yüzden özellikle döviz borçlanarak kredi kullanacak kişi ve kurumların dövizdeki riskleri çok iyi hesaplamaları gerekmektedir.