Kaza, sözcüğünü nasıl yanlış kullanıp TRAFİK ÇARPIŞMALARI basite, kadere, irade dışı yapılan “şey”e indirgeniyorsa, nasıl ki hala daha CİNSİYET AYRIMCILIĞI içeren kelimeler kullanılıyorsa, bu “çirkin” yakıştırmaların kullanılması da bir an önce gazete yönetimleri tarafından önlenmeli ve okuyucuya ulaşması engellenmelidir.
“Sakat” veya “Özürlü” gibi kelimeler neredeyse literatürden ve dağarcığımızdan kalkmak üzeredir. “Engelli” kelimesi bile yerini, hızlıca “özel gereksinimli bireyler” tanımlamasına terk etmektedir.
Gazeteci olmayan -benim gibi- medya okur yazarları da pekala internette gezinirken dünyadan haberdar olabilir ve neyin YANLIŞ neyin DOĞRU olduğunu yarım saatlik bir muhakeme ile anlayabilir.
Örneğin, benim okuduğum gibi şu linke tıklayıp DOĞRU olan kullanımı öğrenmek gerekiyor:
https://www.dw.com/tr/g%C3%B6%C3%A7-ve-iltica-terimleri-s%C3%B6zl%C3%BC%C4%9F%C3%BC-s%C4%B1k-kar%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r%C4%B1lan-kavramlar/a-45638095
Bakın ne değerli bilgiler var:
İnsani yardım ve mülteci örgütlerine göre “kaçak göçmen” tabiri, suç işleme eylemiyle özdeşleştirildiğinden kaçınılması gereken bir kavram olarak nitelendirilmektedir. Çünkü düzensiz göçmenlerin çoğu bir suç işlemiş olmuyor. Birçok ülkede ilgili belgeleri haiz olmaksızın bulunmak bir idari ihlal sayılıyor, ancak suç teşkil etmiyor. Bu hassasiyete atıfla BM, “düzensiz” ya da “belgelenmemiş” göç terimlerini kullanırken, Avrupa Komisyonu uzun bir süre “kaçak göç” teriminin kullanılmasından yanaydı. Kısa süre önce Avrupa Komisyonu da düzensiz göç kavramını kullanmaya başladı. Bununla birlikte Komisyon, göç ve göçmen arasında bir ayrım gözetiyor. Bir durum ya da süreci ifade etmek üzere “yasa dışı” kavramı hâlâ tercih edilebilirken, göçmenler söz konusu olduğunda “düzensiz” kavramını kullanıyor.
Mülteci: 28 Temmuz 1951’de Cenevre’de imzalanan ve iltica terminolojisinin temelini oluşturan Birleşmiş Milletler (BM) Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme’ye göre mülteci; “ırkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir.” Hukuki statü olarak da bu şartları sağlayan ve “mülteci” olarak tanınmış kişileri ifade eder. Mülteciler, gönüllü olmadığı takdirde ülkelerine geri gönderilemezler.
Sığınmacı: Uluslararası koruma arayan, başvuruda bulunduğu ülkede yetkili makamlarca başvurusu henüz sonuçlandırılmamış, yani henüz resmi olarak mülteci statüsü verilmemiş kişileri ifade eder. Her sığınmacı mülteci olarak tanınmaz, ancak her mülteci iltica sürecinin başında sığınmacıdır.
Göçmen: BM’ye göre, uluslararası göçmenin resmi bir tanımı bulunmamakta. Ancak uzmanların çoğu “göçün nedeni ve hukuki statüsünden bağımsız olarak ikamet ettiği ülkeden ayrılarak başka bir ülkeye giden kişi” tanımı üzerinde hemfikir. Burada “göçün sebebinden ve göçmenin statüsünden bağımsız” vurgusu önemli. Örneğin Uluslararası Göç Örgütü (IOM) mültecileri de göçmen kategorisine alıyor. Ancak örgüte göre, “her mülteci göçmen sayılsa da her göçmen mülteci değil.”
Düzensiz Göçmen: Düzensiz göçmenin de uluslararası kabul görmüş bir tanımı bulunmuyor. Avrupa Komisyonu’na göre; “göç alan ülkeler” göç düzenlemelerinin gerektirdiği izin ve belgelere sahip olmaksızın ülkeye giriş yapan, buraya yerleşen ya da burada çalışanları “düzensiz göçmen” olarak tanımlıyor. Göç veren ülke için ise “düzensizlik” genellikle geçerli bir pasaportu ya da seyahat belgesi olmaksızın uluslararası bir sınırı geçen ya da ülkeyi terk edebilmesi için gereken idari yükümlülükleri yerine getirmeyenleri ifade ediyor.
Bu kadar basit!
Bunları, okuyup, anlayıp, yazıda kullanmak için gazeteci olmaya gerek yok!
Kızanlar, soğuk su içebilirler!
Afiyet olsun!
2019 Yılı, hepimize; doğruluk, dürüstlük, kendi kendimizi idare etme istenci getirsin diyelim bu arada!