Bereketçinin hazin sonu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Kıbrıs

Bereketçinin hazin sonu

Bereketçinin hazin sonu

DEVLET SAHİP ÇIKMADI: Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine onlarca arkadaşı ile birlikte derme çatma sandallarla Türkiye’den silah taşıyarak katkı koyan TMT mensubu Vehbi Mahmutoğlu’na (Vehbi Mahmut Şerifali) devlet sahip çıkmadı. Tarihe bereketçiler olarak geçen silah taşıyıcılarından biri olan Mahmutoğlu, devletinden beklediği muameleyi görmeden son nefesini verdi

TEŞHİSİ KONMADAN ÖLDÜ: Bereketçi Mahmutoğlu, ağustos ayında rahatsızlanarak Lefkoşa Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Solunum güçlüğü çeken Mahmutoğlu’nun kap kapakçıklarında kireçlenme, akciğerinde ise sıvı ve kara leke tespit edildi. 6 gün Yoğun Bakım’da birkaç gün de serviste tedavi gören Şarifali, ciğerdeki lekenin nedeninin tespiti daha sonraya bırakılarak taburcu edildi


KÖTÜ MUAMELE İDDİASI:  Mahmutoğlu, 7 Ekim’de yeniden rahatsızlandı. Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırıldı. Ailesi, Mahmutoğlu’nun acil serviste kötü bir muameleyle karşılaştığını ve görevli hemşirenin kızına “Babanızın hiçbir şeyi yok… Gelip alın, servisi boşuna meşgul etmesin. Kalbinde de bir şey yok” dediğini öne sürdü. 7 saat sonra taburcu edilen Mahmutoğlu, 7 gün sonra hayata veda etti 

Duygu ALAN

Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensubu, Erenköylü (Goççina) 76 yaşındaki Vehbi Mahmutoğlu (Vehbi Mahmut Şerifali), Kurban Bayramı arifesi olan pazartesi günü, kaldığı Gazimağusa’da faaliyet gösteren özel bir bakımevinde hayata gözlerini yumdu.
Mahmutoğlu, son nefesini, kendisini bakım evinde ziyarete giden kızı Hatice Özbalıkçı’nın kollarında verdi.
Solunum güçlüğü çektiği öğrenilen tansiyon hastası Vehbi Mahmut Mahmutoğlu’nin ayrıca kısa süre önce de Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde yapılan tetkiklerinde kalp kapakçıklarında kireçlenme, akciğerinde ise sıvı ve kara leke tespit edilmişti.
Mahmutoğlu, göğsündeki tıkanıklık nedeni ile ağustos ayında Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde 6 gün yoğun bakım servisinde birkaç günde ilgili hasta servisinde tedavi gördükten sonra akciğerindeki kara lekenin türünün tespiti için ilerleyen günlerde yeni tetkikler yapılmak üzere taburcu edilmişti.

Acile gitti 7 saat sonra taburcu edildi

Hastaneden taburcu edildikten 1 ay sonra, 7 Ekim 2013 tarihinde bu kez ambulans ile Tatlısu’dan Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne götürülmüş hastanede 7 saat kaldıktan sonra taburcu edilmişti.
Eşi ve KKTC’de ikamet eden kızının sağlık sorunları nedeni ile iyi bakılması için Gazimağusa’da özel bir bakım evine giden Vehbi Mahmut Mahmutoğlu, son nefesini,  14 Ekim 2013 tarihinde kendisini bakım evinde ziyaret eden kızı Hatice Özbalıkçı’nın kollarında verdi.
Ailesi, Vehbi Mahmut Mahmutoğlu’nin 18 Ekim Cuma günü Tatlısu Köy Mezarlığı’na defnedileceğini söyledi.

Aile Lefkoşa Devlet Hastanesi’ne öfke kustu
Vehbi Mahmut Mahmutoğlu’nin Ankara’da ikamet eden kızı Halide Mahmutoğlu, KKTC’de ikamet eden Hatice Özbalıkçı ve Kanada’da ikamet eden oğlu Mahmut Mahmutoğlu, babalarının 7 Ekim 2013 tarihinde Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin Acil Servisi’nde kötü muamele gördüğünü öne sürdü.
Mahmutoğlu’nin oğlu Mahmut Mahmutoğlu, aynı gün babasının durumu sormak için hastaneyi arayan kız kardeşinin telefonuna cevap veren bir bayanın “saygısızca” ifadelerde bulunduğunu öne sürdü.
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde Acil Servis’te 7 Ekim 2013 tarihinde nöbetçi doktor ve hemşirelere ayrıca Vehbi Mahmut Mahmutoğlu’ye gösterilen muamele nedeni ile adeta öfke kusan aile, o gece acil serviste görevli doktor ve hemşireleri, Kurban Bayramı tatilinden hemen sonra dava edeceğini açıkladı.

Mahmutoğlu: Akciğerindeki lekenin türü tespit edilemedi
Vehbi Mahmut Mahmutoğlu’nun oğlu Mahmut Mahmutoğlu, babasının ömrünün son günlerinde Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi tarafından rencide edilip kötü muameleye maruz kaldığını ifade ederek, bu konu ile ilgili bayram tatilinden hemen sonra yargıya başvuracağını söyledi.
Vehbi Mahmutoğlu’nun hastalık, tedavi ve ölüm sürecini anlatan oğlu Mahmut Mahmutoğlu şunları söyledi:
“Ben Kanada’da yaşıyorum ancak her fırsatta ve sıklıkla KKTC’ye gelip ailemle hasret gideriyorum. En son ağustos ayında gelmiştim. Babam ile şakalaşarak ayrılmıştık. Ayrılırken babama, en kısa zamanda tekrar geleceğimi söylemiştim. 18 Ekim 2013 tarihi için de KKTC’ye yeniden gelmek üzere bilet almıştım. Ancak, aldığım acı haber nedeni ile planladığımdan önce geldim. Ben Kanada’da iken babam, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’nin yardımı ile Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne götürülmüş ve 6 gün yoğun bakım servisinde birkaç gün de ilgili hasta servisinde tedavi görmüş. Günlerce ciğerindeki sıvı temizlenmeye çalışılmış, serumlar takılıp, türlü ilaç tedavisi yapılmış. Doktorları, kız kardeşime, babamın kalp kapakçıklarında kireçlenme, akciğerinde sıvı ve kara leke tespit edildiğini söylemiş. Kız kardeşim bu lekenin ne tür bir leke olduğunu sorduğunda da doktoru, söz konusu lekenin türünün tespiti için yeni bazı tetkikler yapılması gerektiğini ancak babamın sağlık durumunun ve vücut direncinin bu teste müsait olmadığını, ileriki günlerde yapabileceklerini belirtmiş.

“Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin saygısızlığı kabul edilemez”
Babamın sağlık durumu,  5 Ekim tarihinde yine ağırlaşmış. İki gün hastalığı nedeni ile ne uyku uyuyabilmiş ne de ağrıları azalmış. İkinci gün yani 7 Ekim’de annem daha fazla dayanamayıp ambulansı aramış. Babam ambulans ile 7 Ekim 2013 tarihinde öğleden sonra saat 14.30 sıralarında yeniden Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne götürülmüş. Kız kardeşim babamın durumunu sormak için 20.30-21.00 saatleri arasında hastaneyi aramış. Telefona çıkan bir bayan, oldukça sert bir ses tonu ve kaba bir ifade ile “babanızın hiçbir sağlık sorunu yok. Doktor tahlillerine de baktı. Her şeyi tertemiz, kalbinde de hiçbir sorun yok. Bizi de arayıp rahatsız etmeyin hatta lütfen gelin babanızı buradan alın. Zaten boşuna hem ambulansı, hem acil servisi hem de doktorları meşgul ettiniz’ demiş ve telefonu kapatmış. Kız kardeşime küçültücü şekilde, hakaret edercesine konuşmuş. Böyle bir saygısızlık kabul edilemez. Hiç kimsenin bir diğerini aşağılamaya, azarlamaya hakkı yoktur.”

“Babama resmen işkence yapıldı”
“Babamı o gece, bir ticari taksi ile ve tek başına tekrar eve göndermişler. Babam elleri ve ayakları şiş bir şekilde eve gelmiş ve anneme, ‘Dondum, her yerim soğuktan kurudu. Saatlerdir de oturuyorum’ diye hayıflanmış. Bir devlet hastanesi düşünün ki ölmek üzere olan bir adamı, önce saatlerce oturtarak öylece bekletiyorlar daha sonra bir şeyin yok diye tek başına taksi ile yolluyorlar. Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin 7 Ekim tarihinde acil serviste nöbetçi olan tüm personelini şiddetle kınıyorum. Babama yapılan muamele de kız kardeşime kullanılan üslup da affedilir gibi değil. Resmen ömrünün son günlerinde olan yaşlı bir adama işkence yapıldı.”

“Babam kız kardeşimin kollarında can verdi”
“Babamın çok iyi bakılması gerekiyordu. Ancak annemin bakacak hali yoktu. Ben yurt dışında yaşıyorum, diğer kız kardeşim de Türkiye’de yaşıyor. KKTC’de yaşayan kız kardeşimin de zaten kendi sağlık sorunları var. Bu sebeplerden ötürü babam, 10 Ekim’de Gazimağusa’da özel bir bakım evine gitti. Son nefesini de 14 Ekim’de kendisini kaldığı bakım evinde ziyaret eden kız kardeşim Hatice Özbalıkçı’nın kollarında verdi. Ben de acı haberi alır almaz 18 Ekim’deki uçak biletimi iptal ettim ve 15 Ekim’de KKTC’ye geldim.”

“Doktor ve hemşireleri dava edeceğim”
“Tüm bu yaşananları ailem anlatınca dehşete kapıldım. Tüylerim ürperdi. Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin ve yemin etmiş o doktor ile hemşirelerin aileme yaptıkları, sevgisizlikleri, şefkatten uzak muameleleri beni derinden üzdü. Böylesi insan sevgisinden uzak bir davranışı asla kabul edemem. Saygısızlıkları yanlarına kalmayacak. Benim babam öldü. Üstelik ömrünün son günlerinde devletin hastanesinde görevli doktor ve hemşirelerden kötü muamele gördü. Bayram tatilinden hemen sonra yargıya başvuracağım. Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde Acil Servis’te 7 Ekim 2013 tarihinde nöbetçi doktor ve hemşireleri dava edeceğim.
Buna hakkımız olduğunu düşünüyorum.”

“Yaptıklarının hesabını yargıya verecekler”
“Bu acil serviste, babamın tedaviye ihtiyacı olduğunu anlayacak hiçbir doktor ya da hemşire yok muydu? Neden tedavi etmediler, müşahede altında tutmadılar, neden aileme öyle kötü davrandılar ve hakaret edercesine konuştular, neden yaşlı ve ölmek üzere olan adamı taksi ile hem de bir başına eve gönderdiler ve neden babamı saatlerce oturtarak öylece beklettiler? Tüm bunların hesabını yargı yolu ile doktor ve hemşirelerden soracağım. Benim isteğim, 7 Ekim gecesi acil serviste görevli olan doktor ve hemşirelerin isimlerinin deşifre edilip, yargı tarafından hak ettikleri cezayı almalarıdır. Amacım ise babamın başına gelenlerin bir başka hastanın başına gelmesini önlemektir.”

Hayatını Ali Atamer’e anlatmıştı
Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensubu 76 yaşındaki Vehbi Mahmutoğlu, yaşam hikayesini kısa süre önce Havadis okurları için özetle anlatmıştı.
Havadis Gazetesi Yazarı Ali Atamer’in hazırladığı “Bir Yastıkta 50 Yıl” köşesinde eşi Laika Mahmutoğlu ile birlikte konu 6 Ekim 2013 tarihinde olan Vehbi Mahmut Mahmutoğlu, Atamer’e şunları anlatmıştı.

“Seni seviyorum Laikam”
Hikayesine canından çok sevdiği hayat arkadaşı Laika Mahmutoğlu ile nasıl evlendiğini anlatarak başlayan Vehbi Mahmut Mahmutoğlu, son cümlesinde “Seni seviyorum Laikam” diyerek yine eşine olan sevgini dile getirerek noktalamıştı. “1935 yılında Erenköy de doğdum. Goççina eski adıydı. İngiliz zamanında bütün Türk köyleri fakirdi. Lefke de madene, orak biçmeye Lefkoşa’ya giderdik. 100 kilometre yayan giderdik sırf 1-2 lira gazanmak için. Alaman harbından sonra biraz para yüzü gördük. Lefke’ye zeytin, harnıp toplamaya giderdim hem da yalın ayak. Dilenmeye bile giderdik. Köyün güzelliğini bile anlamazdık, yaşayamazdık. Ekmek soğan yerdik yahu. Unutulmaz o günler.  Eşim ile analarımız arkadaştı. Evlerimiz yan yanaydı. Teyzeniz 8 yaşındaydı ben da12 yaşındaydım. O zamandan içime bir ateş düştü. Ara sıra gider görürdüm. Teyzeniz da bubasına “bu mu isteycek beni bu adam çok içer bakmaycak bana. Allah da gomasın almam ben bunu” demiş. Kafaya goduydum alacaydım Laikayı. Eğer vermeselerdi gaçıracaydım. Hiç kimse alamazdı benim sevdiğim gadını. Dünürcü gideni da bıçaklaycaydım. Babalarımız ahbap oldu şarap içerkana oldu bu iş. Ben da hepeyi mücadele ettim. Dere gadar gız gördüm hayatımda en son Laika da durulduk. 3-4 ay galdık nişanlı ondan sonra nikah gıydık. Babası gavga ederdi beniminan görüşdürmezdi. Gorkardı gızını öpeyim. Değnek elinde beklerdi. Neysa velhasıl muhtar gıydı nikahı. Gavelere da kağıt asılırdı. 15 gün sonrada gıyıldı. Yemeni geyerdim. Fakir insanıdık hemen den gıydık bitirdik. İtiraz etselerdi gavga edeceydik. Olamazdı öyle bir şey. İngiliz zamanıydı diye modern nikahtı. Gaynatam artık al da git dedi gızı. Bekledik düğünü da birleşelim… Seni seviyorum Laikam.”

“6 gün 6 gece savaştık”
“EOKA ‘59’a gadar İngilizlerinan savaştı. Rumlar vira vira öldürürdü İngilizleri. Ne zamanki polis yazıldı Türkler da dağlarda İngilizler adına Rumlarla savaşmaya başladı olaylar tırmandı. Rumlarda bu sefer Türkleri vurmaya başladı. ‘56-57’de madende çalışırdım Poli de. En ateşli zamanlar. Bomba attılar bize. Lisani çavuş vurulunca içime cız etti. Başka türlü oldum. Ertesi gün Türk işçiler birliğini gurduk. Grev yaptık. Poli’den gaçtık. Geldim Erenköy’e. Arabaların önünü keserler adam döver Rumlar. Lefkoşa havaalanında iş aldım. Tekrar başladı EOKA. Erenköy’e geldim ve mücadele başladı. ‘64’te Türkiye’den 500 talebe daşıdık. 6 gün 6 gece savaştık. Erenköy gurtuldu. Birebir harp ettim. Çok çetin bir savaş oldu. Bu insanlar mağaranın içindeydiler. Garımız çocuğumuz. Gayle çekerdik. Havadan dağdan denizden bombalarlardı bizi. Bir taraftan 15 bin yunan ordusu ve biz bu savaşı gazandık. Dakikada yüz havan yerdik. Makarios çağrı yaptı Erenköy tepelerinin üstünden. Dedi ki gendi halkına “gelin görün İzmir’in intikamını almaya az galdı hepsini denize dökeceyik”. Ama olmadı. Zaferle çıktık savaştan.”


Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensubu 76 yaşındaki Vehbi Mahmutoğlu (Vehbi Mahmut Şerifali), Kurban Bayramı arifesinde yaşamını yitirdi. Mahmutoğlu’den geriye anılar ve 61 yıllık hayat arkadaşı ile çektirdiği bu ve bu gibi albümler dolusu fotoğraf kaldı

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar