Ekonomisi çöken ülkeler, toplumlar, topluluklar, sektörler aslında sadece kaybettikleri, zarar ziyan ötesinde Memleketini kaybettiği gerçeği ile de yüz yüze olduğunu anlamadıkça dibe vuruşun reaksiyonunu göstermekten uzak yaşanan ,olumsuzlukları tanrısal bir duruma bağlamak, şükür kültürünü geliştirmek, sorgulamayan toplumlar yaratma noktasında mühendislik çalışmalarının bir parçası olduğu, mantığın aklın ve bilimin gerektirdiği gibi davranma noktasında davranmayan toplumlar sonuçlarını fazlasıyla öderler.
Ödemekle kalmayıp tarihler boyu kendileri çocukları torunları ve yurtlarını bağımsız hür bir çizgide tutamayacakları gibi, kendilerinin karar veremediği bir yaşamın içine sürüklenmek zorunda kalacaklardır. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşananlar bir kadercilik edasıyla başımıza gelenleri yeterince sorgulamadığımız gerçekler, acımasızca hepimizi on yıllardır sürdürdüğümüz ekonomik sosyal kültürel siyasal mücadelemizi, etkili araç olan ekonomi ile yerle bir edilmesi hiç de kolay olmayan bir süreci, son 3 yılda fazlasıyla yaşattığı gibi daha neler yaşayacağımızı da bekleyip de görmek mi gerekir diye sormak isterim.
Ülkemde yaşananların her durumda ülkede yaşayan herkesi etkilemesine rağmen bazı kesimlerin geldikleri biat kültüründen dolayı yaşananlara kılıf bulmakta çok da zorlanmadıkları gerçeği ile karşı karşıyayız. Toplumun yıllardır verdiği mücadelesinin çöküşünü daha nasıl ve ne şekilde ortaya koyacağı ve yaşananların ortadan kalkabileceği ekonomik ve siyasal mücadeleyi tanımlamakta yetkin olmayan kesimler, halkını temsiliyet noktasında yeterli olmadıkları, bu nedenledir sonuçlarını kendimizin planlamadığı bir sona doğru sürüklenerek ve koşarak gidiyoruz.!
Bu süreç bizi nereye götürüyor ve bu sarmalın içinden nasıl çıkacağız gibi bazı soruları arka arkaya getirmektedir, ekonomi alanında ülkede yaşananların başlı başına beceriksizlik başarısızlık ve yetersizlik sonucunda bu kadar derinleşmesine sebep olanların sadece siyaseten sorumlu alanlar değil, ülkemizin sanayisini ticaretini, turizmini, yüksek öğretmeni, inşaat sektörünü temsil ettiklerini düşündüğümüz temsilcileri süreci zümresel çıkar noktasından öteye geçiremedikleri gerçeği ile yüz yüzeyiz.
Ülkemizdeki kaynakları, siyasetin üzerindeki oluşturdukları baskıdan dolayı istedikleri gibi yönlendirebilen sermaye gruplarının kendi varlıklarını sürdürmek için acımasız taleplerini bugüne kadar getirdikleri ortadadır. Bu konularda hükümetlerin esnaftan üreticiden emekten yana tavır almak yerine daha çok sermaye gruplarını dinledikleri ve ekonomi politikalarını bu çerçevede belirlemeye çalıştıkları yaptığımız mücadelelerde hep karşımıza çıkmıştır, ülkemizdeki liberal ekonomi anlayışının sonuçları bu ülkeyi zenginleştirmek yerine kişileri zenginleştirilmiştir.
Bugün Geldiğimiz noktada toplumun büyük bir kısmının yoksullaştığı gerçeği ile yüzleşmek zorundayız, sorunların çözümü aslında ülkedeki en yaygın ekonomi, hizmetler ve emek olmasına rağmen hareketinin örgütlü mücadelesinin ve siyasetin üstündeki etkisinin yetersiz olması bu mücadeleyi kısırlaştırdı gerçeği bugüne kadar yaptığımız mücadelelerde ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde ekonomik siyasal sosyal sağlık bilim ulaşım gibi sorunların içinden çıkılmaz hale geldiği bir dönemde, işlerin İçinden nasıl çıkacağımız ile ilgili toplumun ve temsilcilerinin gerçekçi bazı kararlar üretmesi ve sorunları başımıza gelmeden önce çözmeyi öğrenmekten başka çaresi olmadığını anlamadıkça daha da zor günler bizi beklemektedir.
On yıllardır ülkedeki her alandaki statükonun bir türlü önüne geçilmediği, geçmek için de çok da doğrusal bir karşılığı olan mücadeleyi ortaya koymayan siyasiler varlıklarını sürdürmek için ‘mevcut yapının’ içinde yer alarak mücadele etmeleri 74 sonrası bizi buralara kadar getirdi. Günümüze geldiğimizde ise bilhassa 2018 devalüasyonu 2020 coronavirus pandemisi sonucunda yaşananların yarattığı ekonomik, sosyal, siyasal erozyonun sonuçlarını orta ve altındaki sınıf, işçiler esnaflar üreticiler yüksek katma değer grupları bu borç sarmalının içinden, tl döviz karşısında değer kaybının yarattığı aşırı maliyet artışından, enerji maliyetlerinin yüksek oluşundan son 2 yılda yaşadıklarımızın bizlere kaybettirdiği başlıca ekonomiyi tekrar yerine koyma noktasında ,kim nasıl tüm bu yaşananların ,mental ekonomik, siyasal maliyetlerini sorumluluğunu toplum adına ve yararına çözebilecek mücadeleyi kiminle vereceği bu şartlarda bilmiyoruz.
Tüm bu yaşananları demokrasi adına mücadele verecek siyasal ve sivil toplum örgütlerinin ortak mücadele alanı samimiyetle yaratılmadıkça karşılıksız bedel ödemeye devam edeceğiz.