Akıncılar’dan sevgili Ayşen Gelener Facebook’ta arife günü yaptığı çörekleri paylaşınca geçmişe gittim.
Yeniden o eski bayramları anımsadım.
Ve bu konuda yazdığım yazıyı…
Zaman ne çabuk geçiyor öyle…
‘Bayram çörekleri’ diye yazmıştım iki yıl önce…
Bugün Bayram ve o yazımı yeniden paylaşmak istedim sizinle…
İşte o yazım:
Bayramın bayram olduğunu bayram çöreklerinden anlardım.
Arife günü Akıncılar’da halalarım mutlaka evlerindeki fırınları yakarlardı.
Günler öncesinden hazırlık başlardı.
Köyün değirmeninde buğday öğütülür, susam, çörek otu hazır edilirdi.
Ve muhabbetler bayram üzerinde yoğunlaşırdı.
Herkes neyi nasıl yapacağını konuşmaya başlardı.
Anneler genç kızların bayramlıklarını yetiştirmek için didinip dururdu…
Halamlarla beraber bayram arifelerinde yaptığımız çörekleri, hellimli ve zeytinli bittaları unutmadım.
Tadı hala damağımda…
Fırına çörek ve bittaları saldıktan sonra fırının ağzının açılmasını büyük bir heyecanla beklerdik.
Belma ve Emine halamlar artık aramızda değil.
Ama onların yetiştirdiği kızları Rengül, Meltem, İlkay ve Sonay o geleneği bugün sürdürüyorlar.
Bayram arifelerinde artık onlar fırınları yakıp bayram çöreği yapıyorlar.
Ben de her zaman yapamasam da fırsat buldukça köydeki günleri yeniden yaşamak, bu güzel geleneğin devamını yerinde görmek için Akıncılar ya da Akdoğan’a giderim.
Geçtiğimiz Haziran ayında Rengül’le birlikte hellim yapmanın keyfini yaşadık.
Hellim olana kadar geçen zaman içerisinde çıkan sıcak noru tattık.
Dönüp geriye bakıyorum da ‘iyi ki çocukluk günlerim köyde geçti’ diyorum.
Gönende yetişen Luricina börülcesinin tadını hala hiçbir yerde bulamam.
Hele domates lasanlarının mis gibi domateslerle dolmasını nasıl sabırla beklediğimi hiç unutmam.
Okulun tatil olmasıyla birlikte Yusuf eniştemle beraber “kombayla” ekinleri biçmeye giderdim.
Dodge kamyonu ile çıkan zahireyi ambarlara taşırdık.
Sevgili Hüseyin Gürşan’ın dedesi rahmetli İbrahim dayının nasihatleri dün gibi aklımdadır.
Tarih öğretmeni arkadaşım Güven Uludağ’la az futbol takımı kurup bozmadık Akıncılar’da birlikte…
Akıncılar Gençlik Kulübü’nün Akdoğan’a gitmesi sonrasında Akınspor’u kurmaya çalıştık köyde.
Bugün restore edilen köy meydanında küçük bir odayı da kulüp binası olarak kullandık kendimizce…
Ama sonra üniversite filan derken koptuk o işlerden.
İnsan bazen o günleri özlüyor doğrusu…
Yoktan yonga çıkardığımız zamanlardı.
Biraz daha gerilere gittiğimde köyde harmanda mahalleler arasında yaptığımız maçların heyecanını da unutmam.
Aradaki rekabeti…
Yusuf Yusuf’un evinin önündeki harman hep cıvıl cıvıldı…
Şimdi bakıyorum da artık harmanlarda top oynayan çocuk yok.
Çocuklar ya bilgisayarların, ya da play-stationların önünde…
Bizim mahallede bir tek topumuz vardı ve çok kıymetliydi o top.
Hatta bir gün yoldan geçen traktörün altında kalan topun ardından döktüğümüz göz yaşını anımsadığımda gülümserim.
Bu yazdıklarım biliyorum bugünün çocukları için pek bir anlam ifade etmez.
Çünkü bugün artık çocuklar neredeyse her istediklerine sahip olabiliyorlar.
‘Bu iyi mi, kötü bir durum mu’ diye fikir öne sürme niyetinde değilim bugün.
Ama mahallede daha ilkokul yıllarında incirin altında tuğladan yaptığımız kendi kulübümüz bizim için çok önemliydi.
Annelerimiz beyaz t-shirtlerimizin üzerine numara dikerdi o günlerde…
Birinde 9, birinde de 1 numara olan iki tane beyaz t-shirt’üm vardı.
Onları gözüm gibi korurdum.
Futbol ayakkabım olduğu günü de hiç unutmam.
Çok başka duygular yaşamıştım o gün de…
Çörekle başladık yazıya, çocukluk günlerine gittik birden bire…
Kız kardeşim Mehtap’la kuzenimin eşi Serap arife günü bize sürpriz yaparak bayram çöreği hazırladılar.
Ve bayramın bayram olduğunu hatırlattılar bize bir kez daha…
Bayram çörekleri ile geçmişe gidip geldik.
Kimi zaman gülümseyerek, kimi zaman da hüzünlenerek…
Neyse bu kadar nostalji yeter.
Herkese iyi bayramlar dilerim.
Bayramda her şey gönlünüzce olsun…
Bayram devam ederken siyaset ya da karamsar bir yazı yazmak istemedim bugün.
Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber > Köşe Yazarları > Bayram çörekleri
Tepki göster
0
Bayıldım
0
Huzurlu
0
Hahaha
0
Üzüldüm
0
Hayran Kaldım
0
Facia